İhsan DAĞI
Bir zamanlar demokrasi kahramanıydı. İktidara gelince soykırıma sessiz kaldı. Yetmedi, soykırım yapan ordusunun adeta ‘avukatlığını’ yaptı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde.
Birkaç gün önce, soykırımını bile savunduğu ordu tarafından bir darbeyle devrildi. Ev hapsine atıldı.
Myanmar’ın lideri Aung San Suu Çii’den bahsediyoruz.
15 yıl ev hapsinde kaldı. Bütün dünyada demokrasi, hak ve özgürlük mücadelesinin bayrak isimlerinden birisiydi. Yıllarca askeri rejime karşı mücadele yürüten bir direnişçi, insan hakları eylemcisi, demokrasi savunucusu, askeri rejimin amansız muhalifi… Sergilediği ‘barışçıl direnç’le 1991’de Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Adı, bir zamanlar Nelson Mandela ile birlikte anılan, küresel demokrasi hareketinin ‘umut ışığı’…
Bu ışık nasıl söndü?
2010’da ev hapsinden çıkarılan Suu Çii siyasal mücadelesine devam etti. Partisi 2015 seçimlerini açık ara kazanarak büyük bir seçim başarısı elde etmiş, parlamentoda rahat bir çoğunluğa erişmişti. Myanmar’da ilk defa sivil bir parti seçimler yoluyla iktidara geliyordu. Eşinin ve çocuklarının İngiliz vatandaşı olmasından dolayı Myanmar yasaları gereği devlet başkanı olamadı. Devlet konseyi başkanı ve dışişleri bakanı görevlerini üstlendi. Aslında ülkenin fiili devlet başkanı, sorumlu siyasal lideriydi.
Ama, liderliğini yaptığı ülkede 2008 anayasası ve 2011 reformlarıyla ‘tuhaf’ bir ‘model’ kurulmuştu ve Suu Çii bu ‘demokrasi modeli’ne meşruiyet sağlayan bir işlev görmeye razı olmuştu.
Myanmar, bağımsızlığını kazandığı 1948’den sonra büyük ölçüde ordu tarafından yönetilmişti. Denetleyen/gözeten değil, doğrudan yöneten bir ordu. Ülkenin her alanına egemenliğini yaymış, ağını kurmuştu yıllar içinde. Siyasal partisi de vardı, şirketleri de. İktidarı da ordu dağıtıyordu, kaynakları da. 2011 yılına gelindiğinde bizdeki ‘post-modern darbe’ benzeri ‘hibrid’ bir askeri rejime geçmek istediler. Toplum içinde bir destek yaratan, kaynakları ve iktidarı kontrol etmekle birlikte ‘demokrasi paravanı’nın arkasında ‘meşruiyet’ üreten bir rejim. ‘Disiplin geliştiren demokrasi’ dediler adına.
Yaptıkları anayasada ordu, meclis denetiminin de yargı denetiminin de dışında bırakıldı. Sistem üzerinde tam bir egemenlikleri vardı, herkesin ve her şeyin üstündeydiler. 2015’de ‘sözde demokrasi’ye geçişten sonra bile bu değişmedi. Parlamentonun yüzde 25’i orduya tahsis edilmiş, içişleri, savunma ve sınırişleri bakanlıkları orduya verilmişti. Anayasal hükümlerdi bunlar. Üstelik bu anayasanın değiştirilmesi için mecliste yüzde75’lik bir çoğunluk gerekiyordu. Yani ordu istemeden bir anayasa değişikliği yapmak mümkün değildi. Dahası, anayasa zaten orduya istediği zaman yönetimi doğrudan ele alma yetkisi veriyordu. Bizim ‘vesayet rejimi’nin epeyce ileri bir versiyonunu ‘disiplin geliştiren demokrasi’ içine monte etmişlerdi.
Suu Çii, generallerle böyle bir rejimde iş tutmaya razı oldu. Uzlaşmak adına demokrasinin ordu tarafından bir ‘paravan’ olarak kullanılmasına ‘Evet’ dedi. Demokrasinin azının olmadığını anlamadı. Oysa ya vardır demokrasi ya yoktur. Ya ‘halk’ egemendir ya da bir ‘grup’, ‘zümre’ veya ‘parti.’ Demokrasinin ‘azı’, veya, bazı siyaset bilimcilerin sınıflamalarında gördüğümüz, ‘arızalı’sı olmaz. Demokrasinin esaslarında ‘arıza’ varsa, zaten o demokrasi değildir. Yoksa, Myanmar’daki gibi bir rejim çıkar karşınıza: demokrasi ‘kılığına’ bürünmüş bir askeri diktatörlük. İstediğinde de kılığını değiştirir, gömlek çıkarır gibi.
İşte bu ordu, Suu Çii’yi darbeyle yeniden ev hapsine göndermeden önce Arakan’da soykırım suçuna da ortak etti hem de iktidara gelir gelmez. 2016’da başladı sistematik saldırılar. Müslüman azınlık, ordu ve Budist çetelerin saldırısına uğradı. Evler yakıldı, işkenceler yapıldı, kadınlara tecavüz edildi. Yaklaşık 750 bin kişi ülkesinden göç etmek zorunda kaldı. Katliam ve etnik temizlik sürerken Suu Çii olayları Budistler ile Müslümanlar arasında yaşanan bir ‘etnik çatışma’ olarak nitelemekle yetindi.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin görevlendirdiği bir özel heyet hazırladığı raporda Arakan’da rejimin ‘soykırım’ yaptığını ilan etti. Şu anki darbenin lideri genelkurmay başkanı ve diğer üst düzey generallerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’inde yargılanması istendi. İslam İşbirliği Örgütü adına Gambia’nın yaptığı başvuruyla da mahkeme yargılamaya başladı.
Yıllarca ordunun esiri olan Suu Çii kalktı Lahey’e gitti ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde orduyu savundu. Soykırım, etnik temizlik, savaş suçu, insanlığa karşı suç değil, sadece bir ‘kriz’ vardı ortada. Ordunun desteğini korumak adına soykırımı savundu Nobel Barış Ödülü sahibi.
Dünya şaşkındı. Suu Çii, ‘evrensel değerler’i savunanların evreninde ‘demokrasi kahramanı’ olmaktan çıkıp modern Myanmar ordusunu kuran babasının çizgisine dönmüştü. Bu ‘dönüş,’ Myanmar’da hiç sorun yaratmadı, hatta Suu Çii’nin popülaritesini artırdı.
Kasım 2020’de yapılan seçimlerde lideri olduğu Ulusal Demokrasi Birliği yine büyük bir başarı gösterdi, açık ara meclis çoğunluğuna ulaştı. Bu sonuç Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing başta olmak üzere ordu içindeki generalleri tedirgin etti. Belki de 2015’den bu yana ‘demokrasi paravanı’nın arkasına saklanmaktan sıkılmışlardı, yeniden doğrudan yönetmek istediler ülkeyi. Trumpvari bir şekilde seçimlerde usulsüzlük yapıldığını iddia edip sonuçları tanımadıklarını açıkladılar. Meclis’in açılmasına fırsat vermeden siyasete el koydular.
Şimdi, Suu Çii’yi ‘izinsiz telsiz’ bulundurmakla suçluyorlar. Komik geliyor kulağa değil mi? Ama değil, gücü ellerine geçirenler istediklerini, istedikleri biçimde ve istedikleri suçla suçlayabileceklerini göstermiş oluyorlar böylece. Koca bir ülkeyi yöneten siyasal lider evindeki telsizden dolayı darbeye maruz kalıyor ve ev hapsine alınabiliyorsa sıradan insanların başına neler gelebilir?
Sonuçta, Suu Çii’nin bir ‘insan hakları savunucusu’ değil askerle işbirliği yapıp soykırımı gizlemeye çalışan bir ‘politikacı’ olduğu anlaşıldı. Yine de halkın oylarıyla seçilen bir lider. Myanmar anayasası ne derse desin ‘evrensel demokratik değerler’ darbeyi ‘normal’ görmez, göremez. Dolayısıyla, Suu Çii’nin, soykırım suçlarını gizlemeye çalıştığı askerler tarafından ev hapsine alınması kabul edilemez. Bunu söyleyenler, darbeyi kınayanlar, Suu Çii’nin serbest bırakılmasını, seçim sonuçlarının tanınmasını isteyenler, dün olduğu gibi bugün de ‘dünya demokratları.’ Mazlumken zalim olanlar yeniden mazlum duruma düştüğünde haklarını yine de savunan ‘vicdanlı demokratlar’ var dünyada.
Son yıllarda bizim de yönümüzü döndüğümüz Rusya ve Çin gibi ülkeler ise BM Güvenlik Konseyi’nin darbeyi kınama kararını bile ‘veto’ etmekle meşgul.
Acaba, Arakanlı müslümanlar ne diyor bu işe?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023