İlhami IŞIK

Bugün Filistin’de yaşanan büyük acılara baktığımız da kimileri için sanki ilk defa böylesine katliamlarla karşı karşıya kalıyor Filistinliler diye düşünüyor olabilirler.
Ya da bütün suç 7 Ekim Hamas saldırısı sonucu oluştu diye bakabiliyorlar.
Öyle olmadığını kendi hayatımdan bir kesit ile anlatmaya çalışayım.
Ama önce elbette ki 7 Ekim saldırısının her yönüyle konuşulacağı bir zaman gelecektir.
Toplumların bir dönem yaşadığı belli travmalar adı konmamış ” omerta yasası ” gibi suskunluğa iter ve zamanın gelmesini bekler.
Bazen bu zaman çok uzayabilir de.
Bizde ” hendek olayları ” hala niçin ve neden konuşulmadığı gibi.
7 ekimin neden ve niçini de bir gün tüm yönleri ile konuşulacak diye düşünüyorum.
Ve kendi yaşam kesintime başlamak istiyorum.
1960’lar ile 1970’lerde Kürtler şimdi ki gibi İstanbul, Ankara ,İzmir gibi yerlere değil de Beyrut’a çalışmaya giderlerdi.
Hemen hemen o dönem Mardin de yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu Beyrut’a çalışmaya gitmiştir ta ki 1975 yılında ki iç savaşa kadar…
Beyrut, Türkiye’deki Kürtler için özelikle de mart ayından sonbaharın sonuna kadar gidip çalıştıkları tek yerdi.
Beyrut, çok zengin ve muhteşem bir şehirdi
Ortadoğu’nun en zengin şehri Beyrut’tu.
Her milletten insanın gelip çalıştığı ve dünyadaki zenginlerin gelip tatil yaptığı bir yerdi.
Birleşmiş Milletler gibi bir şehirdi.
Ben de Beyrut’u iç savaş çıkmadan gören insanlardan biri oldum.
1975 Nisanı’nda başlayan iç savaş öncesi sadece 10 gün önce gidip gördüğüm ve iç savaşın başladığı ilk günlere tanık oldum.
Büyük ablamın kızı ile evli olan eniştem “bana gel seni de götüreyim, gider beraber döneriz, bir 15 gün içinde” dedi
Eniştem o zamanlar insanları kaçak yollarla Beyrut’a götüren rehberlerden biriydi.
Yolları çok iyi biliyordu ve güzergah boyunca anlaştığı güvenlik görevlileri vardı.
Çok rahat sınırdan insanları götürüp getiriyordu.
Hatay Yayladağ üzerinden Beyrut’a geçtik.
Bazen yürüyorduk ama çoğunlukla araçlarla gidiyorduk
Eniştem bir hafta kalıyordu ve geri dönmek isteyenleri geri getirmek ve yenilerini tekrar Beyrut’a götürmek için.
İyi para da kazanıyordu.
Biz gece Beyrut’a ulaştık.
Daha 16 yaşındaydım.
Ve eniştem beni yanından hiç ayırmıyordu
Beyrut’a çalışmaya giden Mardinlilerin büyük bir çoğunluğu Beyrut halinde çalışıyordu.
Mısırlılar daha çok ev işlerinde ve bağ ve bahçelerde çalışıyorlardı
Ve genellikle toplu halde yaşıyorlardı.
Birbirlerini tanıyanlar aynı mahallede kalıyordu.
Beyrut hali çok büyük bir haldi ve ben ilk defa bu kadar meyve ve sebzeyi bir arada görmüştüm.
Binlerce insan karıncalar gibi mal indirip bindiriyorlardı.
Bir hafta hep hale gidip geldim.
Akşamları da kalabalık guruplar halinde sahile iniyorduk, çünkü denizi ilk defa görmüştüm. Sadece ben değil hemen hemen herkes denizi ilk defa görmüştü.
Ama dikkatimi çeken şey ise insanların çok huzursuz olduğuydu.
Sanki her an her şey olabilecek gibi davranıyorlardı.
Tabii bizler tam farkında değildik, dillerini de bilmediğimiz için.
Sadece hal ve hareketlerinden bu huzursuzluğu seziyorduk.
Ve bir kaç gün sonra bu huzursuzluğun nedeni ortaya çıktı.
Her yerden silah sesleri geldi ve çatışmalar başladı.
Bizim akrabaların bir bölümü hala halde çalıştıkları için orada kalmışlardı.
Bir bölümü bir tüccarın çiftliğine çalışmaya gitmişlerdi
Bir bölümü de istirahat ediyordu.
Çoluk çocuk bir yerde bu çatışma seslerini duyar duymaz kaldığımız yer çok eski bir yapı olduğu için iki bodrum katı vardı.
Kadınları ve çocukları hemen en alttaki bodrum katına taşıdılar.
Ben de bodrum katına geçtim
2’inci gün olduğunda hala bizimkilerin büyük bir bölümü eve dönmemişti.
Haber de alınamıyordu.
Beyrut hali bizim kaldığımız yerden üç sokak ilerdeydi.
Ama her tarafta çatışmalar olduğu için kimse sokağa çıkamıyordu.
Biz Filistinli mültecilerin kaldığı bölgenin çok yakınındaydık. Yani Maruni falanjistler ile Filistinlilerin tam ortasında kalmıştık.
Ağır silah sesleri bizim kaldığımız bölgede de hiç susmuyordu.
Akşam üzeri kaldığımız yere yedi Filistinli geldi ve yaralı arkadaşlarını içeri getirdiler.
Bir tanesi kurtarılamadı öldü diğer 6 yaralı sabaha doğru başka bir Filistinli gurup tarafından götürüldü ama çok geçmeden yaklaşık 100 çocuk ve kadınını bizim kaldığımız yere getirdiler. Bir süre burada kalmaları için.
Biz ise hala akrabalarımızdan haber alamıyorduk.
Eniştem Filistinli guruba durumu anlatıyordu onlar da “biz size haber getiririz” diyorlardı.
Sonunda acı haber geldi 3 yeğenim çatışmanın ortasında kalıp öldürülmüştü.
Diğer yeğenlerim ise çıkamıyorlardı oradan ve cesetler yerde yatıyordu
Gece üç Filistinli ve eniştem ile 1 akrabamız gidip onları oradan çıkarmak için hazırlık yaptılar.
Evdeki benim yaşımda ki çocuklara da evlerin balkonunda gözcülük yapma görevi verildi.
Biz onlar giderken ve dönerken kendilerine kimsenin yolda olup olmadığını çakmak yakarak bilgi verecektir.
Çakmağı yakarsak birileri var diye bileceklerdi.
Evden çıktıklarında kimse yoktu sokaklarda ve yaklaşık bir saat sonra görünmeye başladılar.Ben ve benimle aynı yaşta bir çocuk dikkatle onları gözlüyorduk.
Bizim sokağın başına geldiklerinde bir arabanın ışığı görünmeye başladı.
Benim yanımdaki çocuk hemen çakmağı yaktı ama geç kalmıştık.
Araba sürekli silah sıkarak geliyordu.
Grup ikiye bölünmüştü. Sokağın sağı ve solu olarak. Ayağından hafif yaralı olan bir yeğenim yere düştü. Bir Filistinli onu kaldırırken vuruldu ve öldü yeğenimde orada uzanmıştı vurulup vurulmadığını bilmiyordum.
Ama orada kaldı ve arabadan inen biri elindeki kılıç gibi bir şeyle yeğenimin kafasına vurdu ve orada öldürdü onu. Gözlerimizin önünde öldürdü yeğenimi.
Evlerin üstünden Filistinliler ateş açmaya başlayınca araba geri geri kaçmaya başladı.
Eve gelen Filistinliler “artık burada kalmazsınız” dediler çünkü sabah buraya saldıracaklardı.
Bizi ve bizle kalan yüze yakın çocuk ve kadını Beyrut dışına çıkarmak için yan binadaki dairenin duvarını kırdılar ve bizi aşağıdaki yokuş aşağı sokaktan şehrin dışına çıkarmaya başladılar. Bizler ancak sabah ışıkları ile şehrin dışına çıkabildik.
Bir ormanlık alanda binlerce çocuk ve kadının olduğu bölgeye geldik
Sürekli gelenler ve gidenler oluyordu. Suriye’ye doğru insanları buradan alıp dağıtıyorlardı. Eğer bize getirebilen Filistinli çocuk ve kadınlar olmasaydı geri kalanlarımızın hepsi öldürülecekti.
Onlar sayesinde bizde bu cehennemden kurtulduk. Ölülerimizi alma fırsatı olmadan Beyrut’tan çıktık.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025