İlhami IŞIK
Aslında bugün TRT Kürdi’ye dair bir yazı yazacaktım ama son günlerde okuduğum birkaç yazı beni böyle bir yazı yazmaya adeta mecbur etti. Dolayısıyla TRT Kürdi’ye ilişkin kaleme alacağım yazı Cumartesi gününe kaldı.
Toplumun büyük bir bölümünün tercihlerini ‘’yanlış bilinç’’ ile açıklamaya çalışmak, her şeyden öte ve her şeye rağmen, toplumun büyük bölümünün özgür iradesiyle oluşturduğu meşruiyet zeminlerine inanmamak anlamına gelir. Daha da kötüsü, çoğunluğun eşit koşullarda şekillenen iradesini, ideolojik egemenliğin yanlış bilinç üreterek, çoğunluğun rızasını konsolide ettiğini ima etmek, inançların sağlam temellerine dair hiçbir şey bilmeyen kara bir cehalet değilse, kesinlikle bir kötü niyettir.
Meşruiyetlerin kaynağı kendi başına ve kendi kendine yeterli olan doğru fikirlerimiz değildir. Meşruiyetin tek kaynağı doğru ya da yanlış çoğunluğun fikirlere gösterdiği rızadır. Fikirlerimiz hakikaten de doğru olabilir ama eğer çoğunluk bu fikirlere rıza göstermiyorsa, bu fikirler doğru olmanın yanına bir de ‘’meşrudur niteliği’’ kazanamazlar. Doğruluk, bir fikri otomatik olarak meşru olan fikir haline getiremez.. Böyle bir şey yoktur ve olamaz da.
Halkın kendisini nasıl idare etmesi gerektiği yolunda ortaya atılan fikirlerin nesnel ve rasyonel olmaları başka şeydir, işlevsellik kazanması ve hayata müdahale eder hale gelmeleri bambaşka şeydir. İlki elbette tartışmaya açık öneri niteliklerini korur, ikincisi ise çoğunluğun iknasına dayalı bir rıza tarafından donandığı için, arkasında o çoğunluğun iradesi olduğu için artık meşrudur. Doğru olmak ile meşru olmak aynı şey değildir. Doğru fikir, otomatik olarak demokratik fikir haline gelmez. Bir fikrin demokratik ve meşru hale gelmesi ancak çoğunluğun o fikre katılması, onu benimsemesi ve kendi fikri haline getirmesiyle mümkündür. Halkın benimsemediği rıza göstermediği hiçbir fikir ne demokratik olabilir ne de meşru.
Hayır’cı cephenin argümanlarına ideolojik çerçeve kazandırmaya çalışan kimi kalem erbabının bugünlerde yaptığı tam da budur. Kendi fikirlerini çoğunluğun kendi tercihleriyle oluşturduğu meşruiyetin kaynağı yerine el çabukluğu ile kendi fikirlerini ikame etmek. Ama ortada çok ciddi bir tuhaflık var; meşruiyetin kaynağını ‘’eğer’’ gibi bir parantezin içine sıkıştırarak, “eğer”in özgürleştirdiği akıl yürütmenin toz ve dumanı içinde her şeyi söyleyebilmenin kibirli keyfiliğiyle sarhoş olmak mantık açısından bir makuliyet taşımaz.
Tarihin hiçbir döneminde ‘’eğer’’ kelimesi bu kadar büyük bir paranteze ev sahipliği yapmadı. ‘’..Yani Meclis cumhurbaşkanının sözünden çıkamayacağı gibi, onun iradesine uygun kanun çıkarmakta da tereddüt etmeyebilir. Ayrıca ‘’eğer’’ böyle bir durum olursa zaten cumhurbaşkanının veto yetkisi bulunuyor. Böylece yasama cumhurbaşkanı karşısında tümüyle edilgen kılınıyor.’’
Küçük bir “eğer”in nasıl da bir sihirli değneğe dönüştüğünü görebiliyor musunuz? Ama esasen bu cümlelerinin ortaya çıkardığı hakikat, meşruiyete duyulan inançsızlıktır. Halk hem meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını aynı partiye verirse, yazara göre bu demokratik bir durum olmaz. Mutlaka Meclis bir biçimde cumhurbaşkanına karşı daha ‘’etkin’’ hale getirilmeli diye ısrar ediyor. Peki ama halk böyle tercih yapmış. Siyasi irade hem mecliste hem de cumhurbaşkanlığında böyle tecelli etmiş, bunun bir değeri yok mu? Yazara göre yok. Peki neden? Yazar farklı düşüncelere sahip olduğu için. Bunun adı hem halka hem de onun tercihleriyle oluşan meşruiyete inanmamaktır.
Aristo bile ‘’inançların çoğunda bir hakikat payı var’’ diyordu. İnsanları, tutarlı akıl yürütme yetisinden yoksun ve irrasyonel önyargılar içinde boğulmuş saymak, onlar hakkında verilen tipik tutucu hükümlerden birisidir. Tarihin büyük bir bölümünde insanların tamamının anlamsızlığı gayet açık olan inanç ve fikirleri savunmuş olduğuna inanmak gerçekten çok zordur. Ayrıca sayısız insanların kesinlikle anlamsız fikirler uğruna yaşadıkları ve bazen de öldüklerine inanmak, sıradan insanlara karşı hiç de hoş olmayan, aşağılayıcı bir tavır takınmak demektir.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025