İsmet Berkan
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün partisinin il başkanlarına hitaben yaptığı konuşmanın bir yerinde aynen şöyle söyledi: “Nüfusumuzun 66 milyon olduğu dönemde 238 milyar dolar olan milli gelirimizi 960 milyar dolara kadar yükseltmiştik. Son yıllarda döviz kurundaki dalgalanma başta olmak üzere yaşadığımız hadiseler sebebiyle bir miktar düşen milli gelirimizi inşallah en kısa sürede trilyon doların üzerine çıkartacağız.”
Teker teker bu sözlerin üzerinden geçelim.
Milli gelirimiz, evet 960 milyar dolara (aslında tam olarak 957) çıkmıştı ama bundan 8 yıl önce, 2013’te. Yani iki yıl önce oradaydık da bir takım talihsizlikler sonucu biraz geriye düşmedik, 8 yıldır serbest düşüşteyiz.
“Bir miktar düşen” dediği milli gelirimiz, geçen yıl 720 milyar dolardı. Öyle “bir miktar” falan değil, 2013’e göre dolar bazında milli gelirimizin dörtte birini kaybetmiş durumdayız. Neresinden baksanız vahim bir durum.
Şimdi gelelim Erdoğan’ın sözlerinin en önemli noktasına. Neden düşmüş milli gelirimiz 2013 yılındaki 960 milyar dolardan bugünkü seviyesine? Erdoğan, “Son yıllarda döviz kurundaki dalgalanma başta olmak üzere yaşadığımız hadiseler sebebiyle” diyor.
Gerçekten de döviz kurundaki değişim en önemli faktörlerden biri gibi duruyor. Acaba gerçekten öyle mi?
Şu tabloya bir bakın?
Yıl Ortalama Milli gelir
dolar fiyatı (milyar dolar)
2013...................1,9061...................957.783
2014...................2,1921...................938.953
2015...................2,7258...................864.317
2016...................3,0227...................869.693
2017...................3,6557...................858,996
2018...................4,8241...................778.327
2019...................5,6826...................761.428
2020...................7,0234...................720.101
Bir hafta on gün sonra 2021 yılının ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verileri açıklanacak ve göreceğiz, bu kez TL bazında yüzde 30’u bulan bir büyüme olacak. Hazine Bakanına göre henüz tamamlamadığımız 2021’in tamamı için yüzde 7 civarında bir büyüme gerçekleşecek.
Dolar/TL fiyatında çok olağanüstü gelişmeler yaşanmaz, mevcut trend korunursa, TL bazında büyümüş olsak bile dolar bazında ya yerimizde sayacağız ya da az da olsa küçülmeye devam edeceğiz bu yıl da.
Erdoğan, son 8 yılda yaşanan ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte çok hızlanan bu fakirleşmeyi, “döviz kurundaki dalgalanma başta olmak üzere yaşadığımız hadiseler sebebiyle” diye açıklıyor.
Bana soracak olursanız, “döviz kurundaki dalgalanma” ile “yaşadığımız hadiseler” birbirinden ayrı şeyler değil; hepsi dönüyor dolaşıyor aynı potaya giriyor.
Türkiye’de yaşanan kanlı darbe girişimine rağmen 2016’dan referandum yılı olan 2017’ye geçişte doların fiyatı 3,02’den 3,65’e (yüzde 20 diyelim) yükselirken, ertesi yıl 4,82’ye (yüzde 25 diyelim) sıçraması, tek başına “Brunson Krizi” ile izah edilebilir bir şey değil. Kaldı ki, “Brunson Krizi” de zaten, Türkiye’de keyfi hukuka geçişin (“Al papazı ver FETÖ’yü” pazarlığını unutmayın) bir şahikası olarak zaten genel sebepler arasında sayılması gereken bir şey.
Hukukun fazlasıyla dışına çıkan, keyfi, zaman zaman kaprisli yönetim devam ettiği müddetçe de doların fiyatını tutmak mümkün olmadı. Bugün itibarıyla da 8.40 civarındayız işte.
Kaldı ki, Erdoğan’ın isimlerini vermeden andığı “yaşadığımız hadiseler”e de yakından bakmak gerek. Doğrudur, 2013’te Gezi olayları ve 17-25 Aralık; 2015’te çözüm sürecinin sona ermesi ve terör döneminin yeniden başlaması; yine 2015’ten itibaren Suriye’de durumun aleyhe dönmesi, DAEŞ terörünün Türkiye’yi de vurması; 2016’da darbe girişimi; geçen yıl başlayıp hala etkisinden çıkamadığımız salgın; bu arada yapılan ikisi yerel ve biri referandum olmak üzere toplam 7 seçim ülkeyi, ekonomiyi ve hepimizi yordu. Ancak bunları ekonomik başarısızlığa bahane edebilir miyiz, emin değilim.
Çünkü Erdoğan’ın bugün “Nereden aldık nereye getirdik” diye sıraladığı başarılarında büyük yer tutan 2003-2013 döneminde de az “hadise” yaşanmadı ama yine de ekonomik başarı elde edildi.
2004’te Kıbrıs’ta yapılacak Annan Planı referandumu az kalsın darbeye yol açıyordu; Cumhurbaşkanı olarak Ahmet Necdet Sezer neredeyse her yasayı veto ediyor, hiçbir atamayı imzalamıyordu; Cumhuriyet mitingleri yapıldı; Ergenekon yargılamalarında delilleri ortaya konan ama cezasız kalan Ayışığı-Yakamoz darbe girişimleri oldu; Meclis’in seçtiği Cumhurbaşkanı’nı Anayasa Mahkemesi reddetti; Ak Parti’ye kapatma davası açıldı, dava uzun süre Ak Parti’nin tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallandı; 2008’de küresel finans krizi yaşandı.
Bütün bunlar Tayyip Erdoğan’ın başarısına engel olmadı ama 2013’ten sonra yaşananlar olduysa, mesele “hadiseler”de değil, o hadiselere verilen tepkide ve hadiseleri ele alış biçiminde, kısaca siyaset etme/yönetme tarzında demektir.
Bence hadise bu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025