Kerem ALTAN
Tam olarak neye iyi geleceğini kestiremesem de bazı kadın milletvekilleri Meclis’e başörtüsüyle gireceği için allak bullak olan CHP’ye yönelik tepki fırtınasına katılmaktan geri duramıyorum.
Aslında bu, gerçek anlamda zeka problemi yaşayan birinin karşısına geçip ısrarla onun bu “eksikliğini” yüzüne vurmaya benziyor.
Ayıp ve bir o kadar da anlamsız.
Ama bir mucize bekleyerek bu ayıbı göze alıyoruz, belki hep birlikte bağırıp CHP’yi uyarırsak “bu siyasi körün” bir sabah aniden “görüyorum, görüyorum” diye bağırarak uyanmasını sağlayabiliriz.
Doğrusu ya, bu umut, her sıkıştıklarında Anıtkabir’e koşup geçen asırda hayattan ayrılmış birinin konuşmasını bekleyen CHP’lilerinkinden daha az gerçekçi bir beklenti de sayılmaz.
Hadi bakalım, hala umut bağlayacak bir “canlı” bulamayan CHP’yi uyandırmak için biz de bir mucize umuduyla biraz dürtelim.
Zamanında milli görüş gömleğini çıkartıp yeniden doğan ve bir süreliğine de olsa ülkenin hayrına işler yapmayı başarabilen AKP gibi belki CHP’nin içinde de ulusalcı gömleğini yırtıp atacak ve AKP’nin ülkeyi amansızca boğduğu bir zamanda bu ülkeye biraz olsun nefes aldırabilecek bir dönüşüm yaşanır.
Böyle bir dönüşüm, demokrasiden hızla uzaklaşan AKP iktidarını hem biraz olsun frenler hem de iktidara demokratik değerlere tekrardan sarılmak için gerekli motivasyonu sağlar.
CHP, sırtındaki 1923 model “ulusalcı” gömleğini çıkarsa, AKP de yeniden giydiği “milli görüş” gömleğinden soyunmak zorunda kalır.
Peki bu o kadar kolay mı?
Hiç öyle görünmese de her zamankinden daha kolay aslında.
Çünkü iktidar partisi her zamankinden daha kirli, her zamankinden daha suçlu…
Yapılacak tek şey, iktidarın sayısız “defosuna” doğru zamanda doğru tepkileri verebilmek.
Uludere katliamı gibi, Hrant Dink cinayeti gibi, Reyhanlı patlamaları gibi, MİT fişlemeleri gibi, Sayıştay rezaleti gibi, Gezi gibi, Gezi’de öldürülen insanlar gibi, barış süreci gibi hesap sorulacak ya da sahip çıkılacak onlarca konu ortada duruyor.
Birileri bunların hesabını soracak diye iktidarın ödü patlıyor, sıkı bir muhalefet partisi bu demokrasi ayıplarının üstüne gitse Türkiye biraz nefes alacak, öyle delirmiş tay gibi bir “çılgınlıktan” öbürüne koşan AKP de biraz duracak, nereye koştuğunu kendisine soracak.
Bu konularda iktidarı “sıkıştırmak” yerine hala insanların inançlarıyla ya da kılık kıyafetleriyle uğraşmak, başörtüsünü Türkiye’nin en büyük sorunu sanmak, iki günde bir Silivri ziyaretleri yapmak, yerli yersiz Andımız’ı okumaya başlamak, bayrak direği gibi etrafta dolaşmak CHP’yi bir muhalefet partisi olmaktan uzaklaştırıyor. Günden güne eriyen bir azınlığın kulübü haline getiriyor.
Toplumsal sorunlara çareler öneremediği gibi toplumsal sorunların ne olduğunu bile anlayamıyor CHP.
Bu, muhalefetsiz bir iktidarın baskıları nerelere kadar vardırabileceğine son zamanlarda sıkça tanık olmuş bir ülke için çok tehlikeli ve can sıkıcı.
CHP eski alışkanlıklarından vazgeçmeyerek belki yok olmaya doğru gidiyor ama kendisine en fazla ihtiyaç duyulan bir zamanda bu iradesizliğinin cezasını ne yazık ki bütün bir ülke çekiyor.
Partisini yok edip onun yerine “kendini” yerleştirerek “Tayyip Erdoğan ne isterse o olur” inancını zevkle besleyen başbakanı durduracak artık ne bir iktidar partisi ne de bir muhalefet partisi var.
İşin belki de en ürkütücü kısmı CHP canlanamazsa, Erdoğan’ın ellerinde ölmekte olan AKP de canlanamayacak.
AKP’nin kendini sorgulayabilmesi, yeniden bir parti olabilmesi, “tek adamın kulları” durumundan kurtulabilmesi, özgürleşebilmesi, konuşacak cesarete kavuşabilmesi için mutlaka bir muhalefet partisinin AKP’yi sarsacak bir varlık göstermesi gerekiyor.
Siyaset sahnesinde son nefeslerini vermeye hazırlanan iki ağır yaralı yatıyor. Biri CHP, biri AKP.
Erdoğan, AKP’nin canlanmasına asla izin vermeyeceği ve seçim başarıları sürdükçe partisini öldürme gücünü de elinde tutacağı için, iki partinin de “dirilişi” CHP’ye bağlı.
CHP yeniden hayata döner mi?
Bu biraz “ölümden sonra hayat var mı?” sorusuna benzedi.
Bekleyip öğreneceğiz.
Umarım CHP’yle ilgili doğru cevabı öğrenebilmek için ölene kadar beklemek zorunda kalmayız.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014