Markar ESAYAN

Erdoğan’ın BM konuşması neden önemli?
25.09.2018
723

 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan kurumların fikri tabii çok öncesinden vardı. Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler’e evrilerek küreselleşmesini tamamladı. Birleşik Avrupa fikri de oldukça eskiydi. Uluslararası hukuk ve insanlığa karşı işlenen suçlar gibi meseleler de modern dönemin başlangıcından beri siyaset insanlarını ve filozofları ilgilendiriyordu.

Ancak bu kurumlar ve “zihniyet değişimi”, iki yarılı dünya savaşının yıkımlarını görene kadar oraya çıkamamıştı. Bunun nedeni tabii ki hegemonyal mücadeleydi. Faşizmi Batı dünyasından ayrıksı düşünmek hatadır. İlki, faşizm Avrupa’da yüzyılın başından beri çok “popüler” bir ideolojiydi. İngiltere’de coşkulu bir partiyle temsil ediliyordu mesela. İkincisi, sosyalizm, faşizm ve liberalizm, sanki değişik ihtiyaçlar ve toplumsal yapılar için çok farklıymış, rekabet halindeymiş gibi gözükürken, aynı şeyleri vaat ediyordu: Sürekli gelişim, günün sonunda zafer ve dünyanın kontrolü…

İdeolojiler ve iddialar kâh bireysel özgürlük, kâh proleter diktatörlük, kâh ırkın üstünlüğü ile farklılaşmış gözükseler de, 20. yüzyılın ilk yarısı devasa sivil insan kaybı, ikinci yarısı ise Soğuk Savaş’ın nihai yokoluş korkuları ve alan paylaşımıyla geçti. Komünizm ve emperyalizm sarkacında hayat oldukça basitleşmişti. Bu zihinsel konfor, demokrasi üzerine gerçekten düşünmek için fazla imkan tanımıyordu.

Şimdi bu yanılsamanın da kendisini tükettiği görülüyor. Artık alenileşme çağındayız. Bu alenileşme başarısızlığın kabulünden çok hoyratlığın bir ifadesi değil mi? Büyük savaş esnasında dahi yüksek değerler öne sürülüyordu. Ancak şimdi artık öyle değildir; ahlaki hiyerarşide menfaat açıkça insani değerlerin üzerinde gösterilmekte, makyaja bile ihtiyaç duyulmamaktadır.

Oysa, ideolojilerin, Avrupa Birliği, ABD veya BM gibi oluşumların kuruluşlarında vurgu yaptıkları evrensel değerler, onlardan ne kadar sapılsa, ne kadar suiistimal edilse dahi insanlık için bir taban sigorta işlevi görüyorlardı. Ahlaksızlığın sıradanlaşması ise, değerlerin suiistimalinin istiap haddine ulaşmasından sonra gelmektedir.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM zirvesinde insani koşullar üzerine yapacağı konuşma çok önemlidir. Bu kurumların gerçek hedefi dünyaya hatırlatılmalı, bu vazife asla küçümsenmemeldir. Çünkü her eylem, bir konuşmanın, bir tahayyülün, bir iknanın ürünüdür. Erdoğan, New York’a İdlib’deki milyonlarca insanın hayatını kurtaran lider olarak gidiyor. Ama Erdoğan yıllardır, İdlib için sergilenen duruşun ahlaki alt yapısını dünyaya haykırıyordu zaten.

Türkiye pratiği, düşünce ile eylemin pozitif etkileşimin ve tutarlılığın bir örneği olarak dünya için çok değerli. Savaşlara, ahlaksızlığın sıradanlaşmasına her koşul ve fırsatta saldırmalı, onu tekrar ayıplı hale getirmeliyiz.

Ancak bundan sonra anlamlı bir değişiklik umabiliriz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar