Markar ESAYAN
AK Parti’yi demokratik siyaset alanında tutacak en önemli iki manivela, bir halk hareketi olması ve vesayet tarafından öncelikli tehdit olarak görülmesiydi.
2002 yılından sonra AGOS’ta AK Parti analizleri yazar ve 2007 ve 2010 seçimlerinde yüzde elli civarında bu partiye oy verecek cemaatimden oldukça tepki görürken, bu iki olguyu analiz ederek bu sonuca ulaşmıştım. Sonuç şuydu; dünya konjonktürüne baktığımızda, Türkiye’deki sosyolojik gerçeklikle birlikte, vesayet tehlikesi sürdüğü müddetçe AK Parti reformcu bir parti olarak işlev görecekti. Ama reformculuğunun bir vadesi vardı; bu vade partinin siyaseten değil, demokratik olarak yetersizliğini ima eder. Yol boyunca yaşanacak her türlü iyi ve kötü kazalar, engeller bu süreyi tayin edecektir.
Soğukkanlılıkla bakıldığında, eski Türkiye’nin sivil görünümlü ama aslında Kemalist ve devletçi (hatta bazen darbeci) olan siyasi liderleri içinde bu ülkeye en büyük hizmeti yapan kişi rahmetli Necmettin Erbakan’dır. 2000’lerdeki değişimi Erbakan’ın diğer liderlere göre devlete daha mesafeli ve halkçı siyasetine borçlu bu ülke. Tabanını politize eden ve hayata değen bir örgütlenmeyi 1970’lerden beri uygulayagelmişti. Ev toplantıları ve kadınların geri hizmette de olsa –sanki şimdi değişmiş gibi siyasete katkı yapmalarını onun halkçı modeli sağladı. Ve o hareket ekonomik olarak da büyüyerek AK Parti’nin politize, demokrasiye eğilimli tabanını oluşturdu. 1980’den sonra sol çökerken, dindarların avantajı buydu.
Yani AK Parti kendinden menkul, ortaya birdenbire çıkmış bir mucize değil. Dindar orta sınıfın yarattığı, yaratmak zorunda olduğu bir güç taşmasının siyasi sonucu. Bunun siyasi zemini de Erbakan Hoca’nın Milli Nizam’ı, Milli Görüş’ü ve Adil Düzen’inden geliyor.
Erdoğan-Gül ve Arınç, bu talebin ne kadar güçlü olduğunu fark ettiler. Bu talebi göğüslemek için değişmek gerektiğini anlayıp özeleştiri yaptılar. Erbakan Hoca limitini 28 Şubat’taki tutumuyla doldurmuştu. Fazla devletçiydi. Taban kabına sığmıyordu. Hiçbir parti kurulduktan üç gün sonra iktidar olmaz.
Bu durum onların evrensel anlamda demokrat olduğu anlamına gelmiyordu. Şöyle söyleyeyim: Bu ülkeden özlediğimiz türden demokratik bir hareket henüz çıkamaz. Tarihimiz buna uygun değil. Demokrasi damıtılarak elde edilen bir bakiyedir. Demokratik tecrübelerimiz yeterli oranda birikmiş değil. Rahmetli Menderes’in de demokrasi reçetesi orada duruyor. Tahkikat Komisyonları vs… Bu çok normal, onlar da CHP’nin içinden çıkmışlardı çünkü.
Haliyle, paradoksal olarak tabanının değişim talebini taşımaya gayretli, öfkeli, mağdur AK Parti’ye vesayet odaklarının başlattığı saldırı, partiyi reformcu tuttu. Dindar vicdanla da örtüşen bu durum, doğruların yapılmasını mümkün kıldı. Ama o zaman da AK Parti bunu kendiliğinden bir demokratlıkla değil, tabii ki içinde iyi niyetlerin de bulunduğu, ama daha çok seçeneksizliğin motivasyonuyla yapmaktaydı. Verilen kaba bir demokrasi mücadelesiydi hem. Askere karşı parlamentoyu savunuyorduk hepimiz. Askerin oyduğu meşruiyeti, üyelik sürecinde Avrupa Birliği’nden ve ABD’den aldıklarını da bu tabloya ekleyelim.
Şimdi daha normalleştiğimiz günlerdeyiz. Vesayet geriledi. AK Parti devleti devraldı. Bu iyi bir şey. Aktörler artık kendilerini olduğu gibi göstermek durumundalar. Bu da zamanın daha optimal kullanılması demek. CHP “laiklik tehlikede”, AK Parti de “darbe tehlikesi” zırhlarından kurtulmuş durumda.
O nedenle, Uludere sonrası Genelkurmay Başkanı’nı, Hava Kuvvetleri Komutanı’nı görevden almayan, ÖYM’leri kendi hesabına göre değiştiren ve gelecek soruşturmaları öngörüp 1913’ten beri en büyük dokunulmazlık yasasını çıkaran, Samsun selinden sonra yıkılan duvarı savunup “Samsun’u kurtardık” diyen, kürtaj ve Ruhban Okulu için aslında kaldırılması gereken Diyanet’i dolaşıma sokan AK Parti’ye kızmayın. Kızmayın derken sükûtu hayale uğramayın demek istiyorum. Gerçek AK Parti bu. Hareket kendi yerine oturdu.
AK Parti’nin en büyük sigortası mağduriyeti ve dindar tabanıydı. Ama Uludere’yle dindar tabanı ile de çatlama yaşadılar. Sükseli kongreler, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun partiye çağrılması bir korkunun ifadesi. Tabii ki güçlü kalmak için bunları yapmaya hakları var. Ama 28 Şubat sonrası Erbakan’ı ışık hızıyla terk etmiş bir tabanın, yeri ve zamanı geldiğinde nasıl davranacağını Başbakan iyi bilir. Patinaj yaptığını da –bence iyi biliyor. Ama kendini yenileyebileceği sermayesi artık azaldı.
Ben çoğunlukla Erdoğan’ın bizim eleştirilerimize değer verdiğini, ama tam da bu sermaye azlığından dolayı komplolara sarıldığını düşünüyorum.
Ancak, tıpkı Erbakan gibi, Erdoğan da bu ülkeye büyük hizmetler yaptı. Bunu samimiyetle söylüyorum, ironi değil. Her şeyden evvel kendisini “bir süre” sonra iktidardan edecek olan tabanının önünü açtı. Siyaseti değerli hale getirdi. Darbelere karşı durdu. İlkeli siyaset yaptığında ve ilkeden saptığında nasıl yükselip alçaldığını kendi üzerinde halka gösterdi. Gece gündüz çalıştı. İyi bir ekonomi ekibi kurdu. AK Parti’nin içinde İdris Naim Şahin gibi kişiler de var, Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer, Galip Ensarioğlu gibileri de. Bu çeşitliliğe imkân tanıdı. Bunlar önemli hizmetler.
Türkiye’de radikal değişim hep dindar tabandan gelir. Yarın da bu böyle olacak. Dindarların davranış ve tercihleri siyaseti belirleyecek. CHP’den DP, Fazilet’ten AK Parti çıkaran bu taban, AK Parti’den de daha demokrat bir siyasi hareket çıkaracaktır.
Eminim son tahlilde, Sayın Erdoğan da bunu içten içe arzuluyordur.
[email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Alp Arslan Telli
Bay Roni Margulies, "Selamün Aleyküm!" Roni Margulies! Yukardaki hitap bicimi Islamcilarin bir simgesidir. Bunu bilmiyor olmak belki affedilir ama, HIRTLIK affedilmez. Erkekce cik ortya ve "Ucube" ci Imamla Mustafa Kemalin sanat anlayisini tartis, yeterli birkimin varsa! Ataol Behramoglu ve Levent Kirca iyi ki varlar. Seni okudugumda eski lambali radyolardaki cizirti (halk dilinde parazit) geliyor aklima. Seni bir ben ciddiye aliyorum, herhal! Alp Arslan Telli
Selim Honca
Peki Bay Ataol ve ve Levent Kırcanın Amerikada, başkan secilen kişinin göreve başlamadan önce papazın huzurunda İncile el basarak yemin etmesi ve bununda oldukça törensel bir tarzda olmasından haberleri var mıdır? Haberlerinin olmaması neredeyse imkansızdır. Neden Pentegona bu durumdan vazife çıkartmalarını tavsiye etmezler ki!?
Sefer Ceylan
Roni agzina ve kalemine saglik. Tam da dusuncelerimizi dile getirmissiniz yazinizda!