Markar ESAYAN

Sizi birarada görmek ne güzel
24.03.2011
2735

Muhteşem zamanlarda yaşıyoruz. Dünya belki önündeki bin yılın düzenini kurma sancıları içerisinde kıvranıyor. Mısır’daki devrimle birlikte Ortadoğu’da özgürlüğün fitili ateşlendi. 20. yüzyılın sömürge artığı diktatörleri koltuklarında hiç olmadığı kadar korku ve endişe içindeler. Değişim, eski düzenin imtiyazlılarına kırmızı kartı çıkarırken, buna göre yaşamaya, düşünmeye ve mücadele etmeye alışık kesimlerde ciddi bir travma yaratıyor.

Alın size Libya ve Kaddafi meselesi...

Dün BM’yi Ruanda gibi insanlık trajedilerine müdahale etmemiş olmakla suçlayanlar, kemalisti, dindarı, demokratı, Roni Margulies gibi özgürlükçü sosyalistleri, koro halinde Kaddafi’ye müdahale eden BM’ye verip veriştiriyorlar. Bizleri ise en hafif deyimi ile fazla iyimser buluyorlar. Margulies’in yazısının son bölümünü çok öğretici bulduğum için buraya almak istiyorum:

“Bu iyimserlik, çok kutuplu dünyada emperyalist güçler arasında kıran kırana bir rekabet olduğunu, bu rekabetin ve yaptıkları her şeyin kâr güdüsünden kaynaklandığını, amaç kâr olduğu sürece ham madde ve pazar mücadelesinin “önemsiz” olamayacağını, “barış” ve “demokrasi” kavramlarının “kapitalizm” ve “kâr” kavramlarıyla yan yana duramayacağını görmezden geldirtebiliyor insana. Ve o noktada yollarımız ayrılıyor. Amerikan silahları 42 yıl boyunca Kaddafi’yi hangi nedenlerle desteklediyse, aynı silahlar bugün de aynı nedenlerle devirmeye çalışıyor Kaddafi’yi. Libya halkıyla alakasız, Amerikan çıkarlarıyla yakinen alakalı nedenlerle. Emperyalizm sorunun kaynağı. Çözümü olamaz.”

Margulies gibi kafası açık bir aydını, kendi parçalanamaz çekirdeğine ulaştıran, dünyada olanların ABD’nin kontrolünden çıktığı gerçeğini görememekten kaynaklanıyor. ABD bunun farkında ve yeni paradigmasını buna göre kurmaya çalışıyor. Batı tam da Margulies’in asla olmaz dediği iki şeyi, “kâr-barış” ve “kapitalizm-demokrasi”yi uzlaştırmak zorunda olduğunun farkında. İki feci Bush’tan sonra gelen Obama’nın en önemli özelliği, onun bir siyahi olmasıyla kısıtlı değil şüphesiz. Şunu kaçırmak sizi 20. yüzyılın son kurbanları arasına katar: Küresel dünya artık tek bir piyasa haline geldi ve bu piyasada 20. yüzyılın iki ürünü petrol ve silah son hızla gözden düşüyor. Bölgesel savaşlar küresel ekonominin dolaşıma soktuğu hizmet ve yüksek bilgi ürünlerinin pazarlanmasında en büyük engel artık. Savaşlar, petrol ve silah endüstrisi birden hükmünü kaybetmeyecek kuşkusuz. Ama irade, bütün dünyada savaşların engel olamayacağı ortak pazarı yaratmaktan yana olacak. Kapitalizm dünyanın en uzun soluklu ve en dayanıklı ideolojilerinden biri. Bu özelliği ise, değişimi domine etme, edemediğinde ise ona eklemlenme, dönüştürme yeteneğinden kaynaklanıyor.

İşte bugün Tunus, Mısır, Yemen, Bahreyn ve Libya’da olan ise bu açıdan okunmalı. Eğer Margulies’in zamanı 42 yıl donduran sabiti geçerli olsaydı, bilakis, ABD’nin Mübarek ve Kaddafi gibi istediğini almakta hiç zorluk yaşamadığı diktatörleri desteklemesi gerekirdi. Aslında destekliyordu da… Bu gelişmelere ABD’nin nasıl hazırlıksız yakalandığını Mısır’da görmedik mi? Peki ABD’de Irak savaşını hararetle destekleyen sağ kesimin, bugün Libya’ya müdahaleyi –Obama’yı köşeye sıkıştırmak için- kıyasıya eleştiriyor olmaları bir şeyler ifade etmiyor mu size?

Burada savunduğumuz eski veya yeni haliyle ABD kapitalizminin tezahürleri-evrimi-faydaları değil. Bir yandan olanları anlamaya çalışıyor, diğer yandan da binlerce insanın ölümüne yol açan, eğer önlenemezse Libya’yı mezbahaya çevirecek bir çılgına müdahale edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bingazi tam ele geçirilirken koalisyon güçleri sayesinde tekrar direnişin merkezi haline geldi ve bir katliam şimdilik önlendi. Evvelki gün Yefren halkı katliama uğrayacakları korkusuyla yardım çağrısı yaptı. Dün ise Zintan kentinden Reuters’ı arayan bir sivil koalisyon güçlerine çağrı yaparak “Her an katledilebiliriz, müdahale edin” dedi.

Bu katliamlar gerçekleşse, şimdi neyi savunuyor olacaktık merak ediyorum. Küflü kapitalizm sabitlerimiz vicdanımızı rahatlatmaya yetecek miydi?

Peki ya olaya “dini” hassasiyetle yaklaşanlar? Dün İsrail silahlı güçleri Gazze’de çoğu çocuk 9 Filistinliyi öldürdüler. Ben diyorum ki, dünya asıl burada sahtekârlık yapıyor. Sorgulanması gereken Batı’nın Gazze haksızlığı karşısındaki ikiyüzlülüğü değil mi? Soruyu ters çevirelim: BM bugün İsrail’e müdahale etse, sokaklara dökülüp bayram etmezler mi dindarlar?

2008’de Dökme Kurşun katliamına müdahale edilseydi, “Bırakın karışmayın” mı diyecektik, hiç sanmıyorum.

ABD Sırp çetnikleri bombalarken herkes neden “Geç bile kalındı” tepkisi vermişti? Bıraksaydık birkaç on bin Müslüman daha katledilseydi, aralarında birbirlerini kese kese anlaşsalar mıydı?

Peki neden Mavi Marmara’yı destekledik? Öldürenler İsrailliler olduğu için mi?

Öldüren ve öldürülenlerin kimliği ve dinine göre mi duruşumuzu belirliyoruz?

Gaddar’ın ve mazlumun “Müslüman” veya “Gayrımüslüm” olması mı olacak bizim tepkimizi belirleyen?

Bu aslında dindarlık değil, milliyetçilik, din milliyetçiliği.

Müslümanlığın milliyetçiliği topyekûn reddettiğini biliyorum. Ve şimdi merak ediyorum, Türkiye’nin Libya işine karışmama eğilimini göklere çıkarıp manşetlerine koyan gazeteler, Türkiye’nin altı gemisini Libya’ya gönderme kararını nasıl görecekler?

Umarım bu tavırlarımız hızlı değişime intibak zorluğu yüzündendir. Yoksa okkalı bir ahlak sorunumuz demektir.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar