Mehmet CAN
Önce bilinenden başlayayım, her halk ve ulus gibi Kürt halkının da kendi kaderini tayin hakkı vardır. Bu, Kürtlere birileri tarafından bahşedilen, verilen bir şey değildir.
Her halk ve ulus gibi Kürtlerin kendilerini tanımlama hakları vardır. Yani birilerinin tanımına ihtiyacı yoktur, nasıl Türk’ün yoksa, nasıl ki bir Rus’un, İngiliz’in veya başka bir halkın yoksa, Kürt halkının da başkasının kendi üzerinde yapacağı böyle bir tanıma ihtiyacı yoktur. Birilerinin birilerini tanımladığı, birilerinin birileri hakkında tasarrufta bulunduğu bir dünya demokrasinin, özgürleşmenin veya demokratik bireylerin yetiştiği bir dünya olamaz. Bu, olsa olsa ancak sorunların daha bir ağırlaştığı, çözümsüzlüğün giderek katmerleştiği ve halklar arasında kardeşleşmenin değil, güvensizliğin giderek artığı bir dünya olabilir.
Kürtlerin kendileri hakkında yapacakları tanım veya kendi ulusal kaderlerini farklı bir biçimde tayin etme hakları, hoşumuza gitmeyebilir veya inandığımız fikirlere aykırı şeylerde olabilir; fakat gelişmiş ve ayakları üzerinde duran bir uygarlık yaratabilmemizin en önemli kıstası bizden olmayanlara saygı duymak, hoşgörü ile yaklaşmaktır. Günümüzden örnek vermek gerekirse, ana akım medya veya siyasal iktidar Kürtlerin nasıl davranması, nasıl yaşaması, kime saygı gösterip kime karşı cephe alması gerekir noktasında kendi propaganda araçları üzerinden sürekli Kürtlere ajitasyon çekmekte, Kürtlerin ödevlerini hatırlatmaktadır. Tabii hâl böyle olunca, yani ayakları üzerinde duran ve geçmişin sorunlarını günümüze taşıyan TC yönetici sınıfı, kaygan bir zeminde sürekli patinaj yapmakta; ne bu sorun çözülmekte, ne de bu topraklar ve topraklar üzerinde yaşayan insanlar tarihsel olarak bir sıçrama yapıp ilerleyebilmekte, yani benim oğlum bina okur, döner durur yine okur durumu söz konusu olmakta.
Türkiye’deki yönetici sınıfın iktidarı kimse ile paylaşmamaktaki ısrarı, tarihsel olarak TC yönetici sınıfının az gelişmişliği ile alakalı bir durumdur. Kısaca ifade etmek gerekirse, geçmişte 158 kişi ile kurulan bu Cumhuriyet, toplumun bütününü ilgilendiren kararların alınması noktasında tıpkı geçmişteki gibi yine azınlık egemen bir kesimin verdiği kararlar doğrultusunda ilerlemekte, iktidar üzerinde talebi bulunan kesimler siyasetler dışlanmaktadır. Siyasal iktidar, iktidar bloğunu modern toplumsal sınıflar ve kesimler ile doldurmaktan özellikle kaçınırken, bunun yerine prekapitalist toplum düzeninin bileşeni olan, modernite öncesi veya bürokratik deneyimi ve tecrübesi olmayan toplum kesimlerini tercih ederek bunlar ile doldurmaktadır. Cemaatler, din adamları, imamlar, mafya vs. bu saydığım bileşenler son dönemde devlet kademesinde daha bir görünür olmaya başlayarak devletin karar alma mekanizmalarında, gündelik yaşamda söz sahibi olmaya başlamışlardır.
Devletin veya siyasal iktidarın bu kesimleri en tepeye yerleştirme çabası, esasında siyasal iktidar açısından bir çaresizliğin ve tükenmişliğin dışavurumu, kendini olumsuz anlamda ele vermesidir. İktidarının sallantıya girdiğini hisseden siyasal iktidar, ortaya çıkan bu korku nedeni ile iktidarını daha bir sertleştirmekte, iktidarda kalıcı olabilmek için kendi çıkarı doğrultusunda işine yarayan kesimleri yanına çekmektedir. Özellikle, Kürtlerin Ortadoğu sahasında son dönemdeki genişlemeleri, hatırı sayılır politik bir güç olarak Ortadoğu’da sahneye çıkmaları ve bu genişlemenin, dalganın Türkiye’yi de içine alma kaygısı ve korkusu, siyasal iktidarın ülke içinde bu kadar sertleşmesinin nedenlerinden biridir diyebiliriz.
Ortadoğu’da Kürt sorununun bölgesel bir sorun olmaktan çıkıp uluslararası siyasetin de bir gündemi olması, yani Kürt halkının giderek kendini daha görünür bir şekilde tanımlaması, TC'deki yönetici sınıfın Kürtler üzerindeki tanımını boşa çıkarmakta, önemini ve değerini gün geçtikçe azaltmaktadır. Yazının başlığında da ifade ettiğim gibi bırakalım artık Kürtler kendilerini kendileri tanımlasınlar.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017