Merve Şebnem Oruç
Kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors (S&P), 15 Temmuz'dan hemen ertesinde Türkiye'nin kredi notunu düşürmüş, notun görünümünü 'durağan'dan 'negatif'e çekmişti. S&P, üç büyük kredi değerlendirme kuruluşu arasında Türkiye'ye daha önce de en düşük kredi notu veren kuruluştu. 15 Temmuz öncesinde Fitch ve Moody's Türkiye'yi 'yatırım yapılabilir' kategorisinde değerlendirirken, S&P ondan önce de 'yatırım yapılabilir' kategorisinin altında değerlendiriyordu.
Fitch Ratings, Türkiye değerlendirmesini Ağustos'ta açıkladı ve 'yatırım yapılabilir' değerlendirmesini koruyarak kredi notunu 'BBB-' olarak teyit etti. Ancak 'durağan' olan not görünümünü 'negatif'e çevirdi. Fitch, FETÖ'nün 'başarısız darbe girişiminin Türkiye'nin siyasi istikrarına yönelik risklerin yükseldiğini tasdik ettiğini' ileri sürerek bunun ekonomik performansı etkilemesinin beklendiğini söyledi; ayrıca düşen yatırımlar nedeniyle büyümenin zayıflamasının beklendiğini ilave etti.
Moody's ise, FETÖ darbe girişiminin ardından değerlendirmeyi pas geçmiş ve yaptığı açıklamada değerlendirme sürecinin devam ettiğini söylemişti. Moody's geçtiğimiz hafta değerlendirmesini tamamlayarak açıkladı. Kuruluş, Türkiye'nin kredi notunu bir basamak aşağı çekerek, not görünümünü 'yatırım yapılabilir' kategorisinin altına indirdi; Türkiye'nin not görünümünü de 'durağan' olarak değiştirdi. Açıklamasında, Türkiye'nin 'kırılgan bir finansal ve jeopolitik durum' içinde bulunduğunu belirterek, spekülatif ve belirsiz ortam nedeniyle yatırım yapılamayacağını söyledi.
Özetle, daha önce '3 Büyükler'in ikisi Türkiye'yi 'yatırım yapılabilir' kategorisinde değerlendirir, biri 'yatırım yapılamaz' değerlendirmesinde bulunurken, şimdi ikisi Türkiye için 'yatırım yapılamaz' diyor, biri 'yatırım yapılabilir'. Moody's'in açıklaması sonrası haliyle Ankara'dan ve ekonomi çevrelerinden kredi derecelendirme kuruluşuna tepki yağdı ve kararın 'siyasi' yüksek sesle dillendirildi. Buna şüphe yok. Karar elbette siyasi ve 'bağımsız' oldukları iddiasındaki bu uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, küresel sermaye sisteminin menfaatleri doğrultusunda hareket etmekteler. Bu nedenle bu kararda şaşırtıcı bir durum yok.
'Üst akıl' diye adlandırılan 'Amerikan Doları'nın hegemonyasına ve faizle borçlanmaya dayalı küresel finans sistemiyle bir savaştayız. Sürekli söylüyoruz, bu savaşı PKK, DAEŞ gibi terör örgütleri ve 'kripto' özelliğini kaybeden bir diğer terör örgütü FETÖ'yü maşa ve vekil olarak kullananlara karşı veriyoruz ve bu örgütlerin arkasındaki gizli el de her geçen gün biraz daha gözle görülür ve tanınır hale geliyor. Ancak bu yapının maşaları sadece terör örgütleri değil; aynı zamanda 'bağımsız' iddiasında bulunan ama mevcut dünya düzeninin patronlarına ait olan uluslararası medya, onların fonladığı think tank'ler ve bu düzenin sürdürülmesinin olmazsa olmaz finansal aygıtları da aynı yapının kullandığı vekiller olarak durmak bilmeden çalışıyor. Bu finansal aygıtların biri de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları.
Ülkemiz ekonomisinin en güçlü olduğu dönemlerde bile Türkiye'ye karşı kendi belirledikleri esnek sınırlar içerisinde not verme konusunda cimri davranan ve şüpheyle yaklaşan bu kurumlarla biz IMF'ye borcumuzun bittiği günden beri açık bir mücadele veriyoruz. Ama onlar bize karşı tüm araçlarıyla saldırırken biz de pek boş durmuyoruz. Örneğin 15 Temmuz'un hemen ertesinde Merkez Bankası faiz indirme politikasından vazgeçti mi? Merkez Bankası Ağustos ve Eylül'de de faiz indirmeye devam etmedi mi? Son dönemde ardı ardına yedi kez faiz indirmiş olan Merkez Bankası, faiz koridorunu tarihin en düşüğüne çekmedi mi?
Küresel sistemin içerisinde hareket eden ve sistemin sahiplerine boyun eğen gelişmekte olan bir ülke her ne şekilde ve sebeple olursa olsun böyle bir hamleye cesaret edemez. Ama Türkiye bu sisteme meydan okuyor ve açıkça “Topunuz gelin, size boyun eğmeyeceğim” diyor. Üst üste terör saldırıları yaşarken, terörist bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmışken, sınırında yaşanan bir savaşa karşı politikasını küresel sistemin istediği şekilde değiştirmezken, kapılarını onlar istemediği halde 3 milyon mülteciye açarken, bu ve benzeri pek çok meseleye karşı bağımsız şekilde kendi politikalarını uygulamaya kalkmışken, bir de üzerine tüm finansal baskılara rağmen faiz indirimine devam ederken, Moody's'in Türkiye'ye 'yatırım yapılamaz' demesi böyle savaşın içerisinde hiç de şaşırtıcı olmuyor.
Yapmamız gereken 15 Temmuz gecesi olduğu gibi bir seferberlik hali... Madem küresel sisteme ve tüm araçlarına meydan okuyoruz, o zaman kredi derecelendirme kuruluşlarının 'yatırım yapılamaz' manipülasyonuna da meydan okuyabiliriz. Hükümet yapısal reformları hızlandırmaya devam etmeli ve mali disiplini korumalı. Ancak yerli yatırımcı da Türkiye'deki yatırımlarını artırmalı; risk alıp her şeyi devletten beklemeyerek reel piyasalarda hareketlilik getirmeli. “Yerli yatırımcı yatırım yapıyor mu ki yabancı gelsin yatırım yapsın” denmesine imkan vermemeli. Başbakan Binali Yıldırım'ın Eylül başında açıkladığı 'Doğu'ya yatırım paketi' az-buz değil, inanılmaz teşvik ve destekler içeriyor; özel sektör bunu pas geçmemeli. Türk iş adamları, Kamu-özel ortaklığı (PPP) yatırımlarıyla gerçekleşen Mega Projeler'den ilham ve cesaret almalı, yeni yepyeni projelere imza atmalı. Yerli sermaye, inşaat gibi garanti sektörlerin, bir koyup beş almaya alıştığı kısa vadeli yatırımların, alışageldiği sanayilerin ötesine geçmeli, uzun vadeli katma değeri yüksek ve teknoloji odaklı projelere değer vermeli, gençlerin geliştirdiği projelere destek vermeli.
Moody's Türkiye'nin notunu kırmış olabilir ama bağımsızlık iddiasında bulunan ülkelere neler yapmıyorlar ki? Buna kriz değil, fırsat gözüyle bakmayı başarabilirsek, ülkemizin yabancı yatırıma bağımlılığını giderebilir ve işte o zaman tam bağımsız olabiliriz.
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018