Merve Şebnem Oruç
1789 Fransız İhtilali'nin ünlü sloganı “Liberté, égalité, fraternité”, yani “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” harika bir tını bırakıyordu kulaklarda, ama gerçekte bu mottoyu bulanların dahi amacı o değildi. Fransız burjuvası, monarşinin yenilmesini istiyordu ama bununla yetinmiyor, İngiliz modelindeki gibi yönetime katılmayı arzuluyordu. Fransız Devrimi, egemenlik hakkını göklerden aldığını iddia eden mutlak krallıkların dahi yıkılabileceğini gösterdi belki ama, ortaya başka güç odakları da çıkardı.
Her ne kadar özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri Fransız İhtilali'nden sonra bolca kullanılır olsa da, insanlar özgür, eşit ve de kardeş olamıyordu. Zaten özgürlük ve eşitlik birbiriyle çelişiyordu. Dünyaya eşit gelmeyenlerin, özgür olduklarında eşit, eşit olduklarında özgür olmaları mümkün değildi. Egemenlik belki artık halka aitti, ama halk kimdi? Biz hizmetçinin efendisi kadar söz hakkı var mıydı? Bir köylü şehirli kadar egemenlik hakkına sahip miydi? Fakirle zengin eşit miydi?
İhtilal, milliyetçiliğe siyasi karakter kazandırarak çok uluslu devletlerin parçalanmasına zemin hazırlarken, kardeşlikten bahsetmek de imkansızlaşıyordu. Siyahlar beyaz adamla eşit miydi? Farklı ırklar arasında adalet var mıydı? 1789'da kabul edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, insanların eşit doğduğunu, eşit yaşamaları gerektiğini söylüyordu; ama bildiriye başta Fransızlar uymuyordu.
19. yy.'da Fransa, Britanya İmparatorluğu'nun ardından dünyanın en büyük ikinci sömürge imparatorluğunu kurdu. 20. yy.'ın başında Fransa'nın sömürge toprakları 13 milyon km'ye ulaştı. Benzer şekilde, İngiltere'nin uçsuz bucaksız sömürge imparatorluğunu kurması da 16. yy.'da, modern devrimlerin ilki olan İngiliz devrimiyle başlamıştı. 15. yy.'ın sonunda İspanyol ve Portekiz krallıklarına bağlı deniz yolculuklarıyla başlatılmış olan ilk Avrupa sömürgecilikleri ve köle ticareti, sonrasında kamu ve özel teşebbüs ortaklıklarıylayürütüldü. Britanya, Fransa ve Hollanda, sömürgelerinde ticari yatırım gerçekleştiren Doğu Hindistan Şirketi ve Hudson Bay gibi şirketlere ticari tekel hakkı tanımıştı. Söz konusu ticaret, sömürgelerdeki zenginliklerin Avrupa'ya taşınmasından başka bir anlama gelmiyordu. Bu şirketler, günümüzün global finans devleriyle bankacılık şirketlerinin, enerji devlerinin atalarıydı. O dönemde güçleri ve imtiyazları, krallarınkini dahi aşmaya başladı.
Afrika'yı bir köle kaynağı olarak görenler, artık orada hem yeni ve büyük bir hammadde kaynağı hem de devasa bir pazar görmekteydi. Çalıştıracak insan ihtiyaçlarını, Hindistan gibi başka sömürgelerinden getirdikleri ucuz iş gücüyle ve yeni nesil bir kölelik biçimi kurmak için köleciliği yasaklayarak yine Afrikalılarla karşıladılar. Köle tüccarları, madenlere işçi temin eden 'insan kaynakları şirketleri' haline geldi. Afrika hızla sömürgeleştirildi.
22-25 Ocak tarihlerinde Doğu Afrika turuna çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kez ziyaret ettiği ülkelerden Tanzanya kısa süre Alman, ardından İngiliz sömürgesi, Mozambik Portekiz sömürgesi, Madagaskar ise Fransız sömürgesi oldu. Bugün hala her birinin sadece başkentinin bile sokaklarında dolaşırken, sömürgeci ülkenin, oralardan alıp götürdüklerinin yerine bıraktığı acıklı hikayeyi, görebiliyor, ona temas edebiliyorsunuz. Çoğu farklı Afrika ülkesinde olduğu gibi, buraların da pek çok yerel dil arasından seçilmiş ortak bir dili var, ama resmi dil hepsinde hala eski sömürgesinin dili. Hepsi girdiği ülkeyi kendi meşrebince sömürmüş; örneğin Fransa iddia ettiği medeniyet namına diğer sömürgelerinde olduğu gibi Madagaskar'a hiçbir şey götürmemiş, sadece almış; İngilizler Tanzanya'da yerleştirdikleri 'efendi-hizmetkar' psikolojik üstünlüğünü geride bırakmış; Portekiz ise Mozambik'te görece daha insaflı davranmış, üç beş bina dikmiş, tren yolu yapmış. Yine de hangisi daha iyi durumda diye sorsanız cevabını bulmak o kadar kolay olmuyor. Tanzanya, diğer ikisine oranla daha çok gelişmiş ama yine de Afrika'nın en fakir ülkelerinden biri. Mozambik, Tanzanya'ya oranla ekonomik açıdan daha kötü, ama Madagaskar'a oranla daha iyi durumda. Bir doğa harikası olan ada ülkesi Madagaskar ise her ikisinden de kötü durumda.
“Kaynakların kıt, ihtiyaçlarınsa sonsuz” olduğunu iddia eden ve bu anlayış üzerine inşa edilen kapitalist iktisat teorilerinin çöktüğü zamanlardan geçerken, her gittiği yerde ve özellikle Afrika'da muhataplarına “Gelin birlikte kazanalım, kazan-kazan ilkesiyle hareket edelim” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devasa bir hammadde kaynağı ve büyük bir pazar olan Afrika'ya tüm dünya liderlerinden farklı şekilde yaklaşıyor. Tıkanmaya yüz tutmuş küresel finans sistemi, kaynaklar kıt, insan ihtiyaçları sonsuz olduğu için bu durumda değil. Aksine o kadar sömürülmesine rağmen kaynakların yeterince fazla olduğunu Afrika'da çıplak gözle görebiliyor; insanın ihtiyaçtan değil, hırs ve açgözlülükten sömürü düzenine alet olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Her türlü emtiayı geçirip insanı geçirmeyen sınırlar, milyonlarca mülteci doğuran bu mevcut düzen, merhamet eksikliğini profesyonellik olarak göstermeyi başardı bugüne kadar. Ancak faizle borçlanma üzerine kurulup şişen küresel ticaret ve finans sistemi, tam da bu nedenle devam edemez ve sonunda efendilerini de tehdit eder hale geldi. Magna Carta'dan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne bugün tüm yönetimsel kağıt parçalarına yazılanlar eğer ticaret anlaşmalarına da konulabilseydi, sonunda ne dünyanın bir tarafı fakirlikten kırılırdı ne de öteki tarafı birbirini takip eden ekonomik krizlerle kavrulurdu.
Dünya bir kez daha sancılı ancak tarihsel bir dönüşümden geçerken, geleceği ıskalamamak adına, bugün tüm öğretilmiş gaddarlıkları bırakıp, yeni, farklı ve merhametli bir iktisadi yaklaşıma ihtiyaç var. Tarihinde sömürgecilik olmayan Türkiye'deyse bu yaklaşımı çıkarıp benimseyecek ve yayacak potansiyel var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018