Merve Şebnem Oruç
G-20 ülkelerinin dokuzu başkanlık sistemi ile yönetiliyor, bir diğeri olan Fransa ise yarı başkanlık sistemiyle. Başkanlık sistemiyle yönetilen bu ülkelerin arasında, ekonomik başarısı göze alındığında en dikkat çekici olanı ise Güney Kore.
Özellikle son 40 yılda orta gelir tuzağına takılmayarak 'zenginler ligi'ne atlamış olan G. Kore, Japonya'yı dahi geride bırakan bir kalkınma modeliyle Asya'nın ve dünyanın parlayan yıldızı haline gelmiş durumda. Oysa 1950'deki Kore Savaşı üç yıl sürmüş ve sonunda G. Kore'yi dünyanın en fakir ülkelerinden biri yapmıştı. 60'ların başında G. Kore'nin kişi başına geliri 80 dolar civarındayken bugün 27-28 bin dolar seviyelerinde; işsizlik ve enflasyon minimum seviyelerde. Ülke 60'lara kadar tipik bir az gelişmiş tarım ülkesiyken bugün yüksek teknoloji üreten, Samsung, Hundai, LG gibi global markalarıyla tanınan ve ihracata dayalı ekonomisiyle göz kamaştıran ülkelerin başında geliyor.
1953 ile 1961 arasında ABD'nin yardımlarıyla ekonomisini toparlamaya çalışan G. Kore, tıpkı Türkiye gibi yakın geçmişinde darbelerle de karşı karşıya kalmış; darbelerin tarihleri 1961 ve 1979; yani biri Türkiye'deki askeri darbenin çok kısa bir süre sonrasında diğeri ise kısa bir süre öncesinde gerçekleşmiş.
G. Kore'nin ekonomik başarısı ortaya güçlü bir devletin çıkabilmesi ve alınan kararların uygulanabilmesiyle gerçekleşmiş. Üstelik yanı başındaki Kuzey Kore tehdidi, ABD ve Rusya arasındaki Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında jeostratejik pozisyonu nedeniyle karşı karşıya kaldığı riskler ve benzeri diğer güvenlik meseleleri göze alındığında, G. Kore'nin özellikle son 30-40 yılda gösterdiği yükseliş, sistem değişikliğini halk oylamasına sunmak üzere olan Türkiye'nin muhakkak göz atması gereken bir başarı hikayesi.
Üniter devlet yapısında olan G. Kore 1948'den beri başkanlık sistemiyle yönetiliyor; ancak Başkan, 1987'e kadar Meclis tarafından seçiliyordu, o tarihten beri ise doğrudan halk tarafından seçiliyor.G. Kore Anayasası'na göre Başkan, kabinenin başı, icranın başı, silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve Güney Kore devletinin başı konumunda.
Başkanın görev süresi beş yıl ve ABD gibi diğer bazı başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerden farklı olarak yalnızca bir defalığına seçiliyor. 1960'ta Başkan Yardımcılığı makamı kaldırılmış, bunun yerine Başbakan, Strateji ve Finans Bakanı konumundaki Başbakan Yardımcısı ve diğer bakanlıklar var. Seçimle göreve gelen tek kabine üyesi devletin başı olan Devlet Başkanı. Başbakan da seçimle göreve gelmiyor, Başkan tarafından atanıyor. Kabine üyeleri başkan tarafından atanıyor ve sadece Başkan'a karşı sorumlular. Kabine vekiller arasından seçilmiyor, bu bakımdan teknokrat özelliği taşıyor. Sadece Başbakan, Başkan tarafından atandıktan sonra Meclis onayına sunuluyor, diğer bakanlıklarda bu geçerli değil.
Güney Kore'de yürütmenin tüm sorumluluğu Başkan'a ait.Yürütmeye ilişkin çok sayıda yetkisinden bazıları şunlar: Diplomasi, ulusal savunma, Kore yarımadasının birleştirilmesi doğrultusunda politikalar geliştirmek, ulusun kaderini ilgilendirecek politik kararları gerekli gördüğü durumlarsa referanduma götürmek, uluslararası anlaşmalar imzalamak, savaş ilan etmek ve barış imzalamak. Başkan'ın aynı zamanda anayasada belirlenen şartlar ortaya çıktığında OHAL ilan etme yetkisi de var. Yine, Başkan Anayasa'da belirtilen şartlara uygun bir şekilde kamu görevlilerini atayabiliyor ve görevden alabiliyor.
Güney Kore'de başkan, ABD gibi diğer pek çok başkanlık sistemi modelinde olduğu gibi başkanlık kararnamesi çıkarabiliyor. Bu kararnamelerin sınırları, bizim referandumda oylayacağımız teklifte olduğu gibi, anayasa tarafından belirlenmiş; aynı zamanda kanunlar Başkanlık kararnamesinin üstünde. Güney Kore'de Başkan'ın aynı zamanda Meclise yasa teklifinde bulunabilme yetkisi de var, Türkiye'de önerilen modelde ise bu yok.
Bütçe G. Kore'de Başkan tarafından yapılıyor. Meclis bütçeyi onaylıyor. Bütçenin 30 gün içinde onaylanmaması durumunda, yeni bütçe yapılana kadar hükümet, eski dönemin bütçesiyle yeni dönemde yürütmeyi devam ettirmek amacıyla kurumlara fon aktarmayı sürdürüyor.
Yasama organını da Türkiye'yle benzer şekilde tek kamaralı Ulusal Meclis oluşturuyor. Şu anda Güney Kore Meclisi'nde 300 vekil bulunuyor. Vekiller dört yıllığına kısmen dar bölge sistemine göre, kısmen partilerin ülke genelinde aldıkları oy oranına göre partilerin seçtiği isimlerden seçiliyor. Yasa yapma yetkisi Meclis'te; Meclis Devlet Başkanı'nın anayasayı ihlal etme ve anayasada belirtilen suçlar nedeniyle görevden uzaklaştırma gücüne sahip. Görevden uzaklaştırma kararının Mecliste görüşülebilmesi için salt çoğunluk, kararın alınabilmesi için üçte iki çoğunluk gerek. Süreç ancak bundan sonra Yüksek Mahkeme'ye intikal ediyor. Bizde de bildiğiniz gibi, anayasa teklifiyle bugüne kadar olan Cumhurbaşkanı'nın sorumsuzluğu ortadan kalkıyor, yani Cumhurbaşkanı aşırı yetkili ama sorumsuz olmaktan çıkıyor ve Cumhurbaşkanı'na cezai sorumluluk yükleniyor.
G. Kore'de buna örnek yakın zamanda yaşandı. Parlamento, hakkındaki yolsuzluk soruşturması nedeniyle Başkan Park Geun-hye'nin görevden alınmasını oyladı ve 56'ya karşı 234 oy ile kabul edildi. Süreç şu anda Anayasa Mahkemesi'nde.
Güney Kore'de Başkan'ın Meclis'i feshetme yetkisi yok. Parlamento Başkanı ancak vatan hainliği veya halkı ayaklanmaya teşvik cürümlerini işlerse feshedebiliyor; bunun için Meclis üye sayısının üçte ikisinin onayı ve sonrasında kararın Anayasa Mahkemesi'nce onaylanması gerekiyor. Yani neredeyse imkansız denebilir.
Çok partili bir siyasi yapıya sahip Güney Kore'de, yine ABD gibi çeşitli başkanlık sistemi modellerinden farklı olarak, partili başkanlık sistemi yok. Ancak Güney Kore'de güçlü partilerin varlığı nedeniyle başkanın partisiyle ilişkisi gayri resmi şekillerde devam ediyor.
Özetlersek, G. Kore tipi başkanlık G. Kore'ye güçlü bir devlet ve başarılı bir ekonomi getirmiş, Türk tipi başkanlık bizde niye aynısını gerçekleştirmesin?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018