Mümtazer TÜRKÖNE
İktidar rekabeti mahkeme salonlarında, adliye koridorlarında çözülmüyor. Oralar, muhalefet kanadının elleri kolları bağlı olarak sanık sandalyesine oturtulduğu ve satranç oynamaya zorlandığı mekânlar. Tek oyuncu var ve iki tarafın hamlelerini de güç ve iktidar sahipleri belirliyor.
Orada oynanan oyundan bir sonuca varamazsınız.

Hukuk neden ve nasıl yok edilir?
Üç ihtimal var:
Birincisi, iktidarın her konuda hukuka ve anayasal hükümlere bağlı olduğuna, dev propaganda makinesi, “dezenformasyonla mücadele” aparatları ve “yalan haber yayma” suçu sayesinde herkesin inanmasını beklemesi. Adalet Bakanımız her hukuksuzluk skandalında “burası hukuk devleti” diyor, Erdoğan Türkiye’yi “yargı ülkesi” olarak ilan ediyor ya! Belirtmeden geçmeyelim: yargıçlar yönetimi (jüritokrasi) bir oligarşi türüdür ve demokrasinin tam karşısında yer alır.
Yetmez mi?
İkinci ihtimal, tersine iktidarın çıplak güç ve zor araçlarıyla hükümet ettiğini, hukuku takmadığını bilerek herkese göstermek istemesi olabilir. Bu ihtimale göre hukuksuzluk, açık bir güç gösterisi olarak “Neyinize güveniyorsunuz! Hukuk mu? Alın size hukuk! Göz açtırmam” mesajı şeklinde veriliyor. Yerel mahkemenin AYM kararını, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen iplememesi ancak böyle çıplak bir güç gösterisi olarak anlaşılabilir. HSK’ya yapılan şikâyetlerin akıbeti konusundaki karamsarlığı da bu duruma ekleyin. Hakimler kendilerini de koruyan hukukun dışına bu kadar rahat nasıl çıkabilirler, meslekî pozisyonlarını durup dururken neden riske atarlar? Çok güçlü bir siyasî destek olmadan mümkün mü?
Üçüncü ihtimal, nesnel şartların ilk iki ihtimali aşıp, iktidara tutunmak için başka çare bırakmaması olarak karşınıza çıkabilir. Rakibiniz çok güçlü, iktidar elden gidiyor, her şeyi kaybediyorsunuz; durup oturup seyredemezsiniz. En kestirme yol, hukuku çiğneyip rakibinizi ezip kolunu kanadını kırmak, mahkeme salonlarında, cezaevi hücrelerinde parçalara ayırıp kurda kuşa yem etmek.
Peki sonuç?
Halkta buharlaşan desteği mahkeme salonlarında ikmal etmek mümkün mü? Bu kadar itici bir fotoğraf çerçevesinin ortasına iktidar koltuğu yerleştirilebilir mi?
Cevabı, “başka hangi çareleri var?” sorusunun peşine takılıp verebilirsiniz.
Siyasetin değişmeyen kuralı
Doğru cevabı, bütün çağların Siyasetin Kitabı olarak en sağlam kaynak olan Machiavelli’nin Hükümdar’ında bulabilirsiniz.
Şöyle diyor Machiavelli:
“Masalları bırakıp gerçeklere bakalım. Hükümdarlar övgüye veya yergiye göre tartılırlar. Biri cömert bilinir, öbürü varyemez. Biri tokgözlü tanınır, öbürü aç gözlü. Biri zalimdir, diğeri merhametli. Biri sözünün eridir, diğeri sahtekâr. Öbürü kadın gibi kıvırır, öteki cesur ve atılgandır. Biri mütevazidir, diğeri kibirli. Dinibütün yaşar kimi, öteki kâfirdir. Biri kurnazdır, öbürü salak. Biri burnunun dikine gider, öbürü ise uyumludur. Teki aklına eseni yapar, öbürü vakar sahibidir. Şayet bir hükümdar bu saydıklarımdan sadece iyi olanlara sahip ise methedilmeye lâyıktır. Hepsine sahip olsa bile duruma ve şartlara göre bu meziyetlere bağlı kalmak iktidarını kaybetmesine yol açacaksa, hemen kendine çeki düzen vermeli, gerektiği gibi davranmalıdır. Bir tehlikesi olmayan kötü huylardan mümkünse kaçınsın; pek dert etmese de olur. Ama bu kötü özelliklerden kaçınmak, iktidarını kaybetmesine yol açacaksa, ne kadar utanç verici olursa olsun onlara başvurmaktan çekinmesin. Zira erdem gibi gözüken bir nitelik felaketine yol açabilir. Bir düşkünlük gibi görünen nitelik ise iktidarına güven ve sağlamlık getirebilir.”
Siyasetin en muteber kitabı olan Hükümdar’da, ezeli ve ebedi siyaset kuralı böyle formüle ediliyor.
Dikkat ederseniz iktidarı sürdürmek için hukuk, sadece gerekli ise başvurulan bir araç olarak önünüze çıkar. Yoksa yoktur. İktidar sahibi, Machiavelli’nin çizdiği sınırlar içinde yoluna devam eder. Neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamak için müracaat edeceğiniz tek ölçü en basit hâliyle budur. Siyaset oyunu kazanmak üzere kuruludur.

Siyaset ile hukuku karıştırmayın. Siyasete karşı hukuk araçlarıyla galip gelemezsiniz. Siyasetin ilacı veya çaresi, yine siyasettir.
Gücün hukuku ve düşmanlık merdiveni
İktidar güç kaybediyor. Kaybettiği gücü hukuk sınırlarını çiğneyerek, gayrimeşru yollara sapıp kazanmaya çalışıyor. Sonuç tam tersi oluyor. Güç kaybı artarak devam ediyor. Hukuksuzluk, muhalefete basamaklarını zahmetsizce tek tek çıktığı bir düşmanlık merdiveni sunuyor.
Gücün hukuku veya çıplak gücün kendisi mutlaka karşı gücü doğurur. Gücünü yargı ile koruyan bir iktidar, halkı koruma duvarlarının dışında bırakır. Halka dayanmayan iktidarlar çamura saplanır.
Hukuk, muhalefetin ezilmesinde değil, halkın şikâyetlerine konu olduğu zaman kıymete biner. Akıllı bir iktidar, yönetebilmek için adaleti ayakta tutmalı. Tutmazsa ekonomi, toplumdaki güven duygusu ve iktidara bağlılık yerle bir olur. Bugün iktidarın çözemediği açmaz tam olarak bu.
AK Parti iktidarı muhalefete sağlam bir düşmanlık merdiveni inşa etti. Kamuoyu araştırmaları, Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayların tamamının en az on puan ileride olduğunu gösteriyor. Adaylar değil, partiler yarışsaydı CHP karşısındaki bloğu geçemezdi; isimler yarışınca büyük avantajla öne geçiyor.
AK Parti kilitlenmiş vaziyette politika üretemiyor. CHP, kaçmaktan kovalamaya vakit bulamadığı için oradan da yenilik anlamında ses çıkmıyor. AK Parti’nin siyaset oyununu yargı operasyonlarına indirgemesi, siyasî rekabeti kilitlerken muhalefetin emin adımlarla tırmandığı düşmanlık merdiveni, cankurtaran simidi gibi iktidar-muhalefet denklemini muhalefetin lehine değiştiriyor.

AK Parti ekonomik krizden çıkmak için hukuka dönmek zorunda. Mehmet Şimşek’in göreve başladığı günden beri sıkılan kemerler bir işe yaramadı. Halk boşuna fedakârlıkta bulundu. Piyasaya güven vermek, reel sektörü desteklemek, yeni bir hikâye üretmek hukuk olmadan mümkün değil. AYM kararını tanımayan hâkimlerin ekonomide yol açtıkları derin tahribatı dikkate alacak serin akıl ortada yok.
Çözüm Süreci hukuk olmadan yürümez. Bahçeli, Erdoğan’ın Çözüm Süreci’ni eriyen gücünü telafi edeceği pazarlık kozuna dönüşmesini engelliyor; çünkü bu işin devletin ve milletin bekasına uygun çözümünün hukuksuz olamayacağını görüyor. Hukuk, devlet ve millet için bir beka sorununa dönüşüyor.
Size paradoks gibi gelebilir. Hukukun egemen olması için çare hukuk değil, siyasettir. Ekonominin ve Çözüm Süreci’nin, memleketin ve halkın çıkarları, devletin ve milletin bekası için hal yoluna girmesi, bu iki meselenin hukuku mecbur kılmasına bağlı. Hukuk, toplumun da memleketin de çıkarlarına uygun bir hal çaresi olarak öne çıkıyor.
Hukuktan maalesef siyaset doğmuyor. Siyasetin mecbur kalıp hukuku çağırmasını bekliyoruz. Siyasetin cesur bir savaşçı rolünde, nazlı bir nazenin olarak hukuku kanatları arasına alıp koruması, ona yaşayabileceği bir hayat alanı açması gerekiyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025