Murat AKSOY
MİT krizi, pek çok insanın dillendirmekte çekindiği bazı tartışmaların daha açık yapılmasına yol açtı. Bunlardan ilki MİT ile Emniyet, ikincisi de AK Parti ile cemaat arasında gerilim olup olmadığı yönünde. Artık bu tür sorular daha sık gündeme gelecek.
Türkiye'de özellikle terörle mücadele konusunda kurumlar arasında bir sıkıntı olduğu muhakkak. Bu, görünürde "istihbarat" paylaşımı olsa da; daha temelde yapısal bir koordinasyonsuzluk sorunudur.
AK Parti-cemaat arasında "iktidar" eksenli bir gerilimin olmadığı söylense de, şike yasasında açıkça görülen, Uludere sonrasında varlığını hissettiren ve MİT krizinde artık saklanamayacak hale gelen bir "yıpratma" kampanyası olduğu açık. Bu yıpratma kampanyası organize değil ve özellikle görsel ve yazılı medyada aynı isimler boy gösteriyorsa buradaki sorun; "cemaat gücünün operasyonel kullanımı"dır ki, bu daha ağır sonuçlara gebedir. Son krizde hükümet siyasi alanı biraz daha genişletmiş, bu alanı denetimi altına almak isteyenlere gereken cevabı vermiştir.
Her ne olursa olsun hem MİT krizinde hem de bu kriz ekseninde ortaya çıkan "iki gerilim" ekseninin odağında "Kürt Sorunu" var.
Kürt sorununun "nasıl çözüleceği" devlet bürokrasisi arasındaki ilişkiden iktidar için çatışmalara kadar geniş bir alanı etkilemekte. Bu açıdan bundan sonra sorulacak soru önemlidir. Evet MİT krizi yasal düzenleme ve görevden almalarla şimdilik bitti. Peki bundan sonra ne olacak, Kürt sorununun çözümünde hangi istikamet izlenecek?
Cevabını vermemiz gereken soru budur. Çünkü kriz, bize göstermiştir ki, Kürt sorunu hâlâ "çözücü" bir sorundur. Bundan sonra izlenecek yol, AK Parti kadar Türkiye için önemlidir.
Bugüne kadar ortaya çıkan bilgiler, yapılan açıklamalar AK Parti'nin sorunu çözmek için 2005-2006'da Kandil'le görüşmeye başladığını gösteriyor. Süreci MİT yönetti. Görüşmeler Türkiye'nin özellikle 2007 ve 2008'de yaşadığı derin krize rağmen 2011 Temmuz sonuna kadar sürdü.
2009'da başlayan "Demokratik Açılım" sürecini AK Parti 2007 seçimlerinde yeni anayasa sürecine paralel olarak 2008 yılı içinde planlamıştı: Ancak 2007 sonunda gündeme gelen başörtüsü düzenlemesi ve ardından 2008'deki kapatma davası hem yeni anayasayı hem de açılımı erteletti. Bu olumsuzluklara rağmen çözümün önemli bir parçası olan Oslo süreci kesintiye uğramdı. 2008 başında ilk görüşme yapıldı ve MİT'in yürüttüğü süreç 14 Temmuz 2011'e kadar devam etti.
1 Ağustos 2009'da adı konulan Demokratik Açılım, Başbakan'ın 5 Ağustos'ta dönemin DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna ile görüşmesi ile yeni bir aşamaya geldi. 2009 sonunda önce DTP'nın kapatılması, iki gün sonra gelen Reşadiye saldırısı olumsuzluğuna rağmen MİT'in sürdürdüğü görüşmeler hız kesmedi ve medyaya sızan 5. görüşme bu gelişmelerden sonra 2010'un başında gerçekleşti. O toplantıda görüşmeye Müsteşar Yardımcısı sıfatı ile katılan Hakan Fidan'ın; "(...) Ama bir noktadan sonra verilen raporlar çerçevesinde olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hasıl olunca sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi. (...) Sayın Başbakan bu noktada ciddi olduğunu samimi olduğunu siyasi riski de yüklenmeye hazır olduğunu birkaç defa söyledi" sözleri dikkat çekici. Bu ifadeler hükümetin 2005-2006 yılından itibaren çözüm konusunda yeterince risk aldığını gösteriyor.
Hükümetin siyasi riski üstlendiği bu süreçte Kandil ve BDP ne yaptı? Her fırsatı tepki. Hükümeti daha demokrat adımlara zorlayacak siyaset yerine BDP "apolitikleşme"yi, Kandil "şiddet"i tercih etti. 2010 Baharı'ndan itibaren görüşmeleri "oylama" olarak nitelendirip, şiddeti artırdı.
Öcalan'ın "devletle uzlaşma arifesindeyiz" dediği anda ise 14 Temmuz'da Silvan saldırısı ve DTK'nın Demokratik özerklik ilanı geldi. Bu iki olay hükümetin sorunu "müzakere" ile değil "güvenlik" eksenli çözümü öncelemesine yol açtı. Terörle daha etkin mücadele bunun ilk adımı oldu. Nisan 2009'da başlayan KCK soruşturmaları devam etti ve güvenlik bürokrasisi ve yargı işi MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a kadar geldi.
İstanbul Emniyet Müdürü, "KCK'nın belini büktük, artık kıpırdayamazlar" mealinde açıklamada bulundu. Bu, güvenlik eksenli bakışa ihtiyaç olmadığını mı gösteriyor?
Güvenlik eksenli çözüm, şiddeti belki minimize etti ancak "sorun" ortada duruyor. Bundan sonraki süreçte güvenlikçi paradigma devam mı edecek yoksa demokratik adımlar atılmaya başlayacak mı?
Güvenlikçi paradigma belki şiddeti azalttı ama bunun, bölgenin psikolojik olarak gövdeden kopuşa hizmet ettiğini görmek gerekiyor. Türkiye genelinde yükselen AK Parti'nin, bölgede BDP'nin arkasına düşmesi bunu gösteriyor.
PKK'ya karşı elde edilen bu psikolojik üstünlüğün kalıcı hale gelmesinin yolu, demokratik adımların atılmasındadır. Artık güvenlikçi bakışın yerini siyaset almalıdır. Aksi halde güvenlikçi bakış, siyasetin alanını daraltma girişimlerine devam edecektir. Kürt sorununda atılacak demokratik adımların yanında özellikle hukuk alanında atılması gereken adımları da bu sürece dahil etmekte fayda var. Kısaca hem emniyet-yargı alanında hem de bölgede yaratılan "olağanüstü" hale son verilmelidir.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018