Murat Sevinç
Alman toplumunun çoğunluğu, nasıl adım adım Hitler’in oyuncağı haline gelebildi? Bu esnada, Nazi olmayanlar (ve Haffner gibi Yahudi de olmayanlar), nasıl ayakta kaldı? İnsanlar, sivil ve resmi kurumlar nasıl davrandı?
Biraz uzunca bir yazı. Affola!
Geçen hafta başladığım, Sebastian Haffner’in “Bir Alman’ın Hikâyesi’ adlı kitabına devam…
Haffner, 1920’lere dair gözlemlerini anlatırken, özellikle, bir suikast sonucu öldürülen, etkileyici ve etkili bir siyasetçi olan Dışişleri Bakanı Walther Rathenau dönemine ve 1924-1929 arasında bakanlık yapan Stresemann’lı yıllara değiniyor. Haffner’in hatırladığı en güzel, barış yılları bunlar. Tabii, Stresemann’a hayranlığı ve bu siyasetçinin olumlu hatırası, biraz da akıl almaz boyutlardaki ekonomik kriz sonrasındaki konumuyla ilgili. Zira Almanya’nın 1923’te yaşadığı kriz, eşi benzeri pek olmayan türden:
“Dünya üzerinde hiçbir halk Almanların ‘1923’ tecrübesine tekabül eden bir şey yaşamamıştır. Dünya savaşını hepsi yaşamıştır, birçoğu devrimler, toplumsal krizler, grevler, muazzam servet transferleri, hiperenflasyon dönemleri yaşamıştır; ama hiçbiri 1923’te Almanya’da vuku bulanlara, bütün yukarıda saydıklarımızın hepsinin birden fantastik ve grotesk bir zirveye çıkmasına tekabül edecek bir şey görmemiştir.”
Bu öyle bir kriz ki, Haffner’e göre Almanlar yalnızca Nazizm’e değil, her türlü ‘fantastik maceraya’ hazırdı! Ruhr Savaşı ardından, dolar kuru 20 bine, hemen ardından 40 bine fırlamıştı:
“Dolar önce her sohbetin gündem maddesi haline geldi ve sonra bir anda etrafımıza bakındık ve hadisenin günlük hayatımızı nasıl berhava ettiğini tespit ettik… Her şey hızla eriyordu… Daha dün elli bin Mark fiyatı olan patates bugün yüz bine satılıyordu; geçen cuma günü eve getirilen altmış beş bin marklık bir maaş salı günü bir paket sigara almaya yetmez oluyordu.”
Haffner, çılgın boyuttaki değer kaybının (Ağustos ayında dolar kuru bir milyona ulaşıyor ve eylülde bu rakamın da değeri kalmıyor!) toplum yapısını, insanların günlük alışkanlıklarını vs. hızla değiştirdiğini, birileri intihar ederken, daha genç ve cevval kesimin geceden sabaha büyük servet sahibi olduğunu gözlemliyor. Haffner’in, kriz dönemini anlatırken, toplumun ruh haline ve birey davranışlarına dair şu tanımı son derece dikkate değer:
“Bu kadar çok acı, çaresizlik ve fukaralık içinde, hararetli ve kanı kaynayan bir tazelik, şehvet ve her yere hâkim bir karnaval havası gelişmişti… paranın mahiyeti de değişmişti… sadece birkaç saat değerini koruyabiliyordu… ve bu yüzden de hızla harcanıyordu.”

Bir Alman’ın Hikâyesi Hatırladıklarım (1914-1933) Çeviri Hulki Demirel, ,iletişim Yayınları, 2. baskı, Eylül 2018, 270 syf.
Bu durumun, aynı ölçüde ‘absürt’ yurttaş davranışlarına kaynaklık etmesi, Haffner’in adlandırmasıyla ‘aşkın yeni realizminin’ keşfedilmesi, yoz ev ve salon partileri, yorucu bir teklifsizlik hali… Tabii, madalyonun diğer yüzünde, sokakları sarmış dilenciler, intiharlar, hırsızlık, yağma haberleri… Bu dönem, Hitler’in adı da yavaş yavaş duyulur olmaya başlıyor. Özellikle kasımdaki başarısız Birahane Darbesi sonrası. Krizin atlatılıp doların yükselişinin durduğu yıldan (1924), 1929’a dek, ‘barış dönemi’ Almanya’da. Haffner’in bu yıllara dair bir tespiti ise, kendi tabiriyle ‘zamanın hiçbir gazetesinde yazmayan’ toplum gözlemi. Haffner, kabus dolu günlerin zorluğu geçince, fakirleşmiş, hayal kırıklıkları yaşamış kitlelerin ‘sıkılmış bir ruh haline’ büründükleri kanısında:
“Kendi başına nasıl yaşanır, küçük kişisel bir hayat nasıl büyük, güzel ve yaşamaya değer hâle getirilir, hayatın tadı nasıl çıkartılır ve hayat nerelerde ilginçleşir öğrenmemişlerdi hiçbir zaman… Canları sıkılmaya başladı… (Haffner, boşluk ve can sıkıntısının en büyük tehlike olduğu kanısında!) Aptalca fikirler düştü beyinlerine… nihayetinde, sanki barış zamanını sona erdirip yeni kolektif maceralar başlatmak için ilk arızayı, ilk darbeyi veya ilk keyifsiz hadiseyi bekler hale geldiler.”
Tabii, Almanlar’ın bir kısmı da bu dönemde el yordamıyla yaşamayı öğrendi ve kişiliklerini bulabildi. Haffner, Alman halkını Nazi ‘olan’ ve ‘olmayan’ olarak ikiye bölen ‘korkunç çatlağın,’ bu şekilde, kimse tarafından görülmeden hazırlandığı kanısında. Bu arada, dinmeyen spor müsabakaları (kitlesel bir çılgınlık şeklinde), meydanlarda düzenlenen savaş oyunları da dönemin özelliklerinden. Yazar, ‘savaş oyunlarının’ yalnızca aptal ve kaba saba milliyetçilerce değil, milliyetçilerden daha salak olan solcular (herkesten akıllı olduklarını sandıkları için!) tarafından da desteklendiğinin altını çiziyor. İçgüdülerin deşarj edildiği kanaatiyle!
Haffner, bir yandan toplumdaki arazları anlatır ve I. Dünya Savaşı sonrası neslin büyük kısmının kurtarılamayacak ölçüde çürüdüğünü; geri kalan kısmının ise (azınlık) yüz yılın belki de en umut veren nesli olduğunu da not düşüyor ve azınlıkta kalan kesimin ne denli dışa açık, iyi yetişmiş insanlardan oluştuğunu iddia ediyor. Nitekim Haffner’i hayrete düşüren de, böyle bir birikimin nasıl olup on yılda yok edilebildiği. On yıl, nitelikli azınlığın tüm izlerinin silip süpürülebileceği bir süre demek ki!
Bu arada ilk aşkını ve onun, 1930’da Paris’e gidişini yaşıyor. Geri dönmemek üzere. Şu ifadelerle anlatıyor:
“Belki de ilk mülteciydi. Bizden daha öngörülü ve hassastı, bu yüzden de Hitler iktidara gelmeden çok daha önce Almanya’da ahmaklığın ve kötülüğün büyümesini ve tehditkar hale gelişini hissetmişti.”
Ahmaklığın ve kötülüğün büyümesi! Faşizmin alameti farikalarından.
Canavarları (Nazileri) dizginlediği/dizginleyeceği düşünülen Stresemann’ın öldürülmesi, 1929’un uğursuz sonbaharı, afişlerde kötücül ifadeler, ishal boku renginde üniformalar ve sevimsiz suratlar, banal marşlar, Naziler’in provası niteliğinde Brüning rejimi… Hitler’in yanında ehvenişer görünen Brüning’in, bunun farkında olduğu için, Hitler’i tamamen bitirmek istemeyişi, Eylül 1930’da Naziler’in ikinci parti haline gelmesi, 1932’de Brüning’in iktidardan düşüşü, Papen ve Schleicher ile ara dönem, Kasım’da Hitler’e Şansölyelik teklif edilmesi… Ocak 1933’te Hitler Şansölye (başbakan) oldu. Bir süre sonra askıya alacağı Anayasa’ya bağlılık yemini etti. Şubat 1933’te, Hitler’in anayasal rejime son vermesine fırsat veren Reichstag yangını. Ve Mart 1933’te son seçim. Bu seçimde Nazi oyları hâlâ yüzde 44’tü! Burada, yazarın sosyal demokratlar hakkında söylediklerini mutlaka aktarmalı:
“Sosyal demokratlar 1933’teki seçim mücadelesini dehşet verecek kadar aşağılayıcı bir tarzda, Nazilerin sloganlarının arkasına takılıp, kendilerinin de ne kadar ‘milli’ olduklarını vurgulamaya çalışarak geçirmişlerdi.”
Haffner, göz göre göre iktidara gelen Hitler’i ise şöyle tanımlıyor:
“Pezevenklere yaraşır saç kesimi, sahte bir pırıltı, Viyana banliyölerine has şive, çok sık ve çok fazla konuşması, saralılarınkine benzeyen hareketler, abartılı jestler, salyalar saçarak yaygaracılık yapması, kâh gözlerini dikerek kâh bakışlarını kaçırarak bakması ve tabii konuşmalarının içeriği: Tehdit etmekten ve hunharlıktan aldığı keyif, kanlı infaz fantezileri. 1930 yılında Spor Sarayı’nda onu avuçlarını patlatırcasına alkışlayanların çoğu, muhtemelen bu adamdan sokakta ateş bile istememeyi tercih ederlerdi… Bütün bu çirkinliğin, bu çamura batmışlığın, bu yapış yapış iğrençliğin yarattığı büyüleyici etki…”
Haffner’in değişiyle, küçük nefret havarisini (Hitler), adım adım bir iblis haline getiren fütursuzluk, küstahlık, onu dizginleyebilecek konumda olanların aymazlıkları… Bir ruh hastası, hakikaten göstere göstere geliyor iktidara.
İşte, 1933 yılının başında ‘25 yaşında genç, iyi eğitimli, iyi giyimli, iyi beslenmiş, güler yüzlü, Alman küçük burjuvazisinin eğitimli tabakasının sıradan ürünlerinden biri’ olan Haffner’in kişisel gözlemleri, serüveni ve onların etkileyiciliği, Hitler’in Almanya’yı ele geçirmesinden sonra başlıyor asıl olarak ve kitabın ikinci, üçüncü bölümleri, söz konusu anılara ayrılmış durumda.
Alman toplumunun çoğunluğu, nasıl adım adım Hitler’in oyuncağı haline gelebildi? Bu esnada, Nazi olmayanlar (ve Haffner gibi Yahudi de olmayanlar), nasıl ayakta kaldı? İnsanlar, sivil ve resmi kurumlar nasıl davrandı?
Haffner, liberal zihniyetli, çok okuyan, idealist yaşam tarzı olarak ‘Prusyalı püriten’ olarak tanımladığı bir babanın oğlu. Nazi deneyimiyle karşılaştığı yıllarda, stajyer (referendar) hâkim olarak çalışıyor. Dolayısıyla, yalnızca özel yaşamında çevresini değil, hukuk/yargı camiasının davranışlarını yakından gözlemleme şansı olmuş. Haffner, bu dönemin ‘kafa karışıklığına’ dikkat çekiyor. Nazi olanların çoğunun, aslında Nazizm’in ne olduğu konusunda pek fikir sahibi olmadıkları kanısında. Milliyetçilik için Nazizm diye düşünenler, hatta sosyalizm için; savaşın onur kırıcı sonuçlarına tahammül edemeyip yeni başlangıçlar yaparak yeni heyecanlar yaşamak isteyenler… Haffner, o tarihlerde belirgin bir siyasi kanaate sahip değil, buna mukabil ilk andan itibaren onlar hakkındaki kesin kararını da vermiş:
“Nazilerin düşman olduklarını, hem bana hem de benim değer verdiğim her şeye, bu konuda bir an olsun şüpheye düşmedim. Buna karşın tamamen yanıldığım bir konu oldu: Ne kadar korkunç düşmanlar olabileceklerini tasavvur edemedim. O zamanlar hâlâ Nazileri fazla ciddiye almama temayülüm vardı, tecrübesiz karşıtları arasında yaygın bir tavırdı bu ve o zaman Nazilere çok yardımcı olmuştu…”
Haffner’e göre, Ocak 1933’te Şansölye olan Hitler hükümeti hakkında (ilk hükümette yalnızca iki Nazi var!) toplumdaki (şiddetle karşı çıkanlar, protesto eden işçiler vs. bir yana) yaygın kanaat, iktidara Nazilerin değil sağcı muhafazakârların geldiği yönünde.
Kısa sürede neler olduğunu yine Haffner’e bırakalım:
“Reichtag ve ardından Hindenburg’un anayasayı göz göre göre ihlal etmesiyle Prusya eyalet parlamentosu feshedilmişti. Üst düzey bürokraside çılgın bir tayin dalgası, seçim mücadelesinde vahşi bir terör yaşanmıştı. Şunu da itiraf etmek gerekir ki Naziler artık hiç bir şeyden çekinmiyorlardı…”
SA’lar diğer partilerin, sendikaların toplantılarını basıyor dayak atıyor, hasımlarını vuruyorlar. Gazete haberlerinde okunuyor bunlar ancak o esnada henüz ortalama Alman pek bir şey görmüyor yaşadığı muhitte. Yollarda ‘Heil’ diye bağırarak dolaşan kahverengi üniformalı serseriler ve onları artık pek yadırgamayan insanlar. Bu arada Haffner, fazla bir değişiklik olmayan mahkeme hayatına devam ediyor ve kendi ifadesiyle, “hukukun taciz edilmeden işlemesinin devam etmesini bile,” Nazilere karşı bir zafer olarak görme eğiliminde. Kuşkusuz her şeyin bir sırası var ve günü geldiğinde, o da olacak!
Bir gün, gittikleri bir partiye polis geldi.
O telaş ve şaşkınlık halinde polisin yanına giderek, gerçekten gitmek zorunda olup olmadıklarını sordu Haffner. Polisin yanıtı faşizmin nasıl habis bir ur olduğunu sergileyen türden: “Eve gitmenize müsaade ediliyor.” İşte bu kadar. Demek ki edilmeyebilir! Haffner ilk kez, SS’in yüzünü gördü.
Bir gün, Reichtag yangını çıktı.
Malum, Hitler’in istediği bir göz, yangın ona, niyetlendiği her şeyi yapabilmesi için fırsat sundu. Yangını kim çıkardı? Genç komünist Van Der Lubbe. İlk toplama kampları için gereken herkesi topladılar. Solcu milletvekilleri, edebiyatçılar, sevilmeyen doktorlar, bürokratlar, avukatlar. İşin vahim ve bir o kadar ilginç yanı ne? Yazar’a göre, “…komünistlerin suçlanmasının neredeyse herkes tarafından kabul görmüş olmasıdır.” Haffner, bir komünistin parlamentoda yangın çıkardığı iddia edilse bile, kendisinin istediği gazeteyi okuyamayacak olmasını hakaret olarak algıladığını söylediğinde de (arkadaşlarına), içlerinden biri ‘neşeyle’ şu yanıtı vermiş: “Hayır, neden öyle hissedeyim ki? Şimdiye kadar … mi okuyordunuz?” Bir gün, sonu gelmeyen büyük şaşaalı törenler, nümayişler başladı. Bir yerlerde sürekli olarak nedeni tam bilinmeyen kutlamalar yapılıyordu. İnsanlar kutlamalara katılmak zorundaydı. Kutlamalara katılmak, Haffner’in ifadesiyle, gözlerden ırak bir SA kışlasında anüsüne sokulan bir hortumla bağırsaklarının şişirilmesinden iyiydi:
“İnsanlar katılmaya başladılar, önce korkudan, ama insan bir kere katılmaya başladıktan sonra artık bunu korkudan yapmak istemiyordu –bu alçakça ve pespaye bir şey olurdu, değil mi? Bu nedenle de parçası olunan şeyin gerektirdiği zihniyet bilahare tamamlanıyordu…”
Bu arada hayat devam ediyordu. Günlük alışkanlıklar, konserler, dans partileri, birahaneler, doğum günleri… Yahudileri boykot çağrıları yapılırken. Evet gitmeye de müsaade ediliyordu henüz! Arî olmayan unsurlar dükkanlardan çıkarılırken. Mahkemeler kararlarını ‘kanuna’ uygun bir biçimde veriyorlardı. Kanunların koruyucu kanatları altında mutluydu hâkimler. Hukukçular. Almanlar alışıyordu ve hâlâ, pek çoğunun başına hiçbir şey gelmemişti. Ortalama insan bir tımarhanenin sakini oluyordu yavaş yavaş. Arka arkaya kararnameler yayınlanırken, temel hakları askıya alınmış Nazi rejiminde. Bazen ‘eski yargı,’ güzel kararlar da alıyordu ve bu, Nazi olmayanlara moral veriyordu.
Bir gün, kitaplar yakıldı ve bu, gazetelerde bir haber oldu yalnızca.
Yakılan kitaplar kitapçı ve gazetelerde de bulunmuyordu: “Yaşayan Alman edebiyatı, iyi ya da kötü olduğunu bir yana bırakalım, kazınmıştı ülkeden… Birçok gazete ve dergiyi, gazete büfelerinde bulmak mümkün değildi artık…” Bulunanlar da artık Nazileşmeye başlamıştı.
Nazi olmayanların hayatta kalabilme çabaları, görmezden gelme denemeleri, bunu başarabilenler ve başaramayanlar, pastoral edebi ürünlerdeki patlama, arkadaşların birbirine kurşun sıkar hale gelmesi, özel hayata çekilme çabasının işe yaramaması (çünkü Nazilerin her yere, bir özel yaşam bırakmamacasına sızması ve sınırları kaldırması) ve nihayetinde, ‘gitmek!’ Haffner diyor ki, “Bizzat Alman milliyetçileri mahvetmişlerdi Almanya’yı.”
Neredeyse bütün kitabı anlattığımın farkındayım; bir yerde durmak gerekiyor!
Yazının başlığıyla bitsin bu yazı da…
Haffner, Naziler etki alanını artırdıkça, bir süre önce muhalif olanlardan da muhtelif gerekçelerle katılım olduğunu belirtiyor:
“En basit ve neredeyse bütün örneklerde, biraz deşildiğinde en temel neden korkuydu. Sopa yiyenlerden biri olmamak için sopa atanların safına katılmak. Ve hemen ardından: Biraz müphem bir sarhoşluk, birlik ve beraberlik coşkusu, kitlelerin çekim gücü…”
Kitabı, ısrarla öneririm.
Yalnızca ortalama bir insan ömrü kadar geçmişte kaldı Nazi deneyimi. Günlük yaşamın bir biçimde devam ettiği, insanların en çılgınca davranışları bir süre sonra kanıksadığı ve ‘normal kavramların, bir kabus gibi tam zıddına dönüştüğü’ bir deneyim…
Kitap önerisi: ‘Kitle’ ve ‘ruh’ sözcüklerini bu kadar çok kullanınca, Gazete Duvar yazarı sevgili Ahmet Murat Aytaç’ın, Kitlelerin Ruhu (2011, Dipnot) adlı eserini önermeden olmaz.
Yazı önerisi: Haffner hakkında Duvar’da gözden kaçırdığım bir yazı daha yayınlamış. Soner Sert’in tanıtımını buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025