Mustafa ARMAGAN
27 Ocak 1973 günü Türkiye bilmediği bir ‘şey’le karşılaştı: California eyaletinin Santa Barbara şehrinde Başkonsolosumuz Mehmet Beydar ile Bahadır Demir, Gourgen Yanikyan adlı bir Ermeni tarafından öldürülmüştü. Cumhuriyetin 50. yılı kutlamalarına hazırlanan devletimiz önce gündeme bomba gibi düşen bu haberi anlamakta zorlandı. İyi de bu Ermeni neden durup dururken diplomatımızı şehit etmişti?
Ermeni Tehciri’nin bırakın sokaktaki adamı, Dışişleri camiamız tarafından bile bilinmediği ve konuşulamadığı bir ortamda buna nasıl cevap verileceği Ankara’ya epeyce sıkıntılı günler yaşattı. Onlar bu bulmacayı çözedursun, nisanda Paris, ekimde New York temsilciliklerimiz kana bulanacak ve soru işaretinin hacmi arttıkça artacaktı. Neden yapıyorlardı ki bunu?
Bir toplumu tarihle diriltebilir ve tarihle öldürebilirsiniz. Bir toplumu tarihle uyandırabilir ve tarihle uyutabilirsiniz. Tarih özgürleştirebilir de köleleştirebilir de. Türkiye’de okunan ve maalesef hâlâ büyük bir kısmı okunmaya devam edilen tarih, Medusa gibi okuyanların zihinlerini köleleştirmeye memur bir iğdiş etme aleti.
‘Kanla, irfanla’ kurulduğu söylenen Cumhuriyet’in ‘hayatta en hakiki mürşid’ olarak ‘bilimi’ esas almadığının en çarpıcı sayfası Ermeni sorununda kendisini göstermiş, Dışişleri Bakanlığı salonlarında Yanikyan’ın diplomatımızı neden şehit ettiği sorusu cevap bulamamıştı.
İşte bu sırada devlet Prof. Türkkaya Ataöv’e görev verdi, ‘Git bakalım, arşivlerden bu meseleyi araştır’ dedi. Ataöv bundan beş yıl kadar önce İzmir’deki bir panelde, talimat üzerine kütüphane ve arşivlerdeki durumu incelediğini ve bu konuda hiçbir araştırma yapılmamış olduğunu hayretle gördüğünü söylemişti.
Düşünün, Cumhuriyet’in 50. yılındasınız, Ermeni sorununun varlığı üzerine çalışan bir kişi bile çıkaramamışsınız. Sonra da Aydınlanma’dan dem vur, cilala, parlat…
Papa’nın açıklaması ve AP kararıyla sorun yine kapımızda. Allah’tan 1973 sonrasında iyi kötü çalışmalar yapıldı, karşı iddialar ortaya konuldu vs. ama tren de kaçmış oldu…
California Üniversitesi’nde sosyoloji okutan Michael Mann, Türkçeye “Demokrasinin Karanlık Yüzü” adıyla çevrilen kitabında bu hususu şöyle hatırlatmış: “Yine de literatürde koca bir boşluk vardır. Türklerin dürüstçe anlatılarından yoksunuz. Kurbanlar hakkında daha çok şey biliyoruz, ki bu da ister istemez taraflı olmamıza ve olayları Ermenilerin penceresinden görmemize yol açıyor” (İthaki: 2012, s. 131, dn. 1).
İngilizlerin, Hindlileri nasıl katlettiğini gösteren bir çizim.
Otistik tarihçilik
Telaşlı da olsa bir gayret başladı. Tarih adına memnuniyet verici, ancak Prof. Mann’ın sözünü ettiği ‘koca boşluk’un doldurulmasının kolay olmayacağını da teslim etmek gerek.
Tarihçilerimizin otistikler gibi Osmanlı ve İnkılap tarihlerinin üzerine kapandığını ve dış dünya ile irtibatını büyük ölçüde yitirmiş bir vaziyette tarih yazdıklarını söyleyen Mehmet Genç hoca haklı mı haklı. Hind, Çin, Afrika, Güney Amerika… tarihçiliğimizin meşguliyet sahanına neredeyse girmiyor. Bu eksikliğimizi tarih dergisi çıkarırken daha iyi anladım. Mesela Hindistan’da İngilizlerin 1757 Plassey Soygunu üzerine yazı yazacak adam aramış, bulamamıştım. Neyse ki imdadıma Norman Stone yetişti de İngiliz ekonomisinin ancak bu adi soygunla düze çıktığını okurumuza aktarma imkânını buldum.
Tabii sen onların tarihini yazmazsan, hatta kendi tarihini dürüstçe yazmaktan çark edersen elin adamı gelir, tarihini senin adına yazar ve zamanla o sayfalar ‘senin’ tarihin haline gelir. Günün birinde bir Papa’nın veya namlunun ağzından sesini işittiğinde afallarsın.
Yakalanan Hindliler diğerlerine ibret olması için topa bağlanıp ateşlenmek suretiyle paramparça edilerek cezalandırılmıştı.
Oysa Avrupa sömürgeciliğini, katliamlarını, soygunculuğunu didik didik etmeli değil miydi ders kitaplarımız? Soygun, talan, sömürü, katliam, soykırım denilince Batı tarihinin akla gelmesi gerekirken Türkleri (tabii diğer tebayı da) sömürenin Osmanlı olduğu tezini okuyup durduk yakınlara kadar.
Beceriksizlik, acizlik, sefahat düşkünlüğü, ne derseniz onda ama Avrupa yıldız yıldız parlıyor kitaplarımızda! Böyle bir tarihi bir halka ancak sömürgeciler okutur ve Türkiye aydını belki fiziken değil ama zihnen sömürgeleştirilmiş, Hilmi Yavuz’un deyişiyle Oryantalistleşmiştir. Kılık kıyafet ve dil gibi sembolik unsurları ödünç alarak Batılının beynini temellük ettiğini zanneden tatlısu frengi tavrı aydınımızın temel karakteri. Oysa ne bildiğimiz gibi Batı vardır, ne de bildiğimiz gibi bir Doğu. Cemil Meriç konuşsun: “Ne Batı’yı biliyoruz ne Doğu’yu.”
Buyurun, 1857 Hind soykırımına. Acaba Meclis’imiz uluslararası bir araştırma yaptırıp İngilizlerin Hindistan’da gerçekleştirdikleri korkunç soykırımı hakkında bir karar alabilir mi? Almayı akıl eder mi? (Üstelik ölenlerin önemli bir kısmı da Müslümandı.)
İsyanda asılanlardan iki Hindli.
Hind Holocaust’u?
Amaresh Misra adlı tarihçi sekiz yıl önce çıkan iki ciltlik sarsıcı kitabında İngilizlerin 1857 Sipahi İsyanı ve sonrasında katliamdan öte düpedüz bir soykırım gerçekleştirdiklerini yazınca diller çözülmüş, 150 yıldır gerçekleri saklayan İngilizlerin üzerini örttüğü bu ‘anlatılmamış soykırım’ aşikâre dökülmüştü.
Misra 1857 İsyanı’ndan sonraki 10 yılda yaklaşık 10 milyon Müslüman ve Hindu’nun hayatını kaybettiğini yazıyor ve bunu İngiltere’nin ünlü ‘The Guardian’ gazetesi gündeme şu başlıkla taşıyordu: “Milyonların yok olduğu bir holocaust (soykırım)…” (http://www.theguardian.com/world/2007/aug/24/india.randeepramesh)
Hindlilerden kurulu Sipahi (Sepoy) birliklerinin isyanı İngiltere’nin Hindistan hâkimiyetini bir süreliğine sarsmış ama ardından kanlı bir şekilde bastırılmış ve resmi tarihlerde katliamlarda azmış gibi 100 bin Hindli askerin öldüğü yazılmıştı. Oysa Misra’ya göre bu rakam, sonradan duruma ve resmi tarihe hâkim olan İngilizler tarafından düşük gösterilmiş ve mazlum Hindlilerin kendi tarihlerini yazmalarına müsaade edilmemiş olduğu için çok şüphelidir. ‘Guardian’ şöyle açıklamış bu durumu: “Bu, milyonların sırra kadem bastığı bir holocaust (soykırım) idi. İngilizler açısından gerekli bir soykırımdı, zira onlar kazanmanın tek yolunun şehir ve köylerdeki bütün nüfusun imhasından geçtiğine inanıyorlardı. Bu soykırım basit ve vahşiceydi. Önlerine çıkan Hindlileri öldürüyorlardı. Ne var ki yaptıkları katliamın boyutları bir sır olarak korundu.”
Milyonlarca... Bu ne ağır bir itham değil mi? Ve Misra hiç beklenmedik bir yerden vuruyor İngilizleri; resmi İngiliz işgücü kayıtlarından. Hindistan’daki işgücü için resmi olarak tutulmuş kayıtlarda “bu korkunç ve acılı günlerde milyonlarca sefil insanın öldüğü görüldü” denilmekte. Evet milyonlarca…
İngiliz tarihçiler arasında 1864-67’de yazan Sir John Kaye gibiler ilk zamanlar seslerini çıkaracak gibi oldular ama resmi tarih ağır bastı, sansür mekanizması çalıştı ve üzerini ustaca kapattı soykırımın.
Şimdilerde Hind soykırımı yazılabiliyor, gerçekler birer birer ortaya çıkıyor ama arkalarında bir Papa veya Avrupa Parlamentosu olmadığı için maalesef seslerini duyuramıyorlar.
Bu bir güç meselesi. Henüz tarihin güçle yazılmadığı bir zamana aşina değiliz, öyle değil mi sevgili Ahmet Haşim.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017