Mustafa Karaalioğlu
İçe kapanmacı, ulusalcı ve yerel -yerli değil- siyasi dilin toplum üzerinde kurmakta olduğu hakimiyete kayıtsız kalınamaz.
Hemen her alanı, ilgili ilgisiz her branşı, son derece kuvvetli bir ulusal hassasiyet kalıbı kuşatıyor. Savaşta ve barışta, sanatta ve sporda ayni dilin lehçeleri üretiliyor. Askeri herakatın -Barış Kalkanı- adıyla, iktisadi paketin -ekonomi kalkanı- adının aynı olduğu noktaya kadar geldik.
Tekrara gerek yok bu dili kullanmakta isteksiz veya yetersiz kalanların milli hassasiyeti de şüphe konusu oluyor.
Bütün bu coşku hali, esasen her dönem norm koyma arzusu taşıyan ve bunun için göstermelik de olsa çeşitlilik içeren resmi ideolojiyi bile artık tek kanatla uçan kuş haline getirmiş bulunuyor. Ülkenin uluslararası alanda yaşadığı gerilim ve mücadele hali de tabiatıyla mevcut dili besliyor, geliştiriyor.
Eleştirilebilir ama hayretle karşılanamaz… Demek ki satıcısı işinde mahir ve demek ki alıcısı var. Ayrıca ilk kez yaşamıyoruz; yakın ve uzak tarihimizde örnekleri vardır.
Pek çoğu gayet veciz ifadeler bir yana, “Biz bize yeteriz” sloganı toplumun büyük kesiminin içindeki hissiyatı ve özgüveni yansıtan anahtar cümledir. Neyin biz olduğu ve bize neyin yeteceği üzerinde derinleşmediğiniz takdirde doğru bir ifadedir de. Yeteriz de hangi şartta, hangi standartta, kaç hafta? Ayrıca, şu kadar bin yıllık tarihi ve bu bir o kadar tecrübesi olan millet tabii ki zaman gelir kendine yetmeyi de bilir.
Bir vakitlerin resmi ideolojisi de bunu farkı şekilde sık söyler ve okuldan sokağa herkese söyletirdi: Türkiye dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisidir! O dönemin şartlarında, kastedilenin buğday olduğunu düşünürdük. Bütün dünya bize düşman olursa buğdayımızı pişirip yerdik. Kaç öğün, kaç sene belli değil ama böyle düşünmek iyi geliyordu. Sonraları Türkiye’nin kendine yetecek buğdayı olmadığı da anlaşıldı ya, neyse.
Dünyada hiçbir ülke, insan gibi yaşamak istiyorsa kendi kendine yetemez. Böyle bir ülke, tarihte de bugün de hiç tasarlanmamıştır, zira imkansızdır. Kimsenin kendine yetmesine de gerek yoktur.
Kendi kendine yeten ülke olmak demek gıdadan teknolojiye, bilişimden sanayiye, spordan sanata, çevreden bilime, hukuktan eğitime her alanda kendi işini görebilmek, vatandaşına dünya kalitesine sunabilmek demektir. Bunun yolu hepsini üretmek olamayacağına göre geriye gerçekçi tek yol kalır: Dünyanın ürettiği ve geliştirdiği her şeye erişim gücüne sahip olmak. Akılla, dostlukla, çıkar hesabıyla, parayla, alışverişle vesaire… Eğer bu yöntemlerde muvaffak değilsek, bırakın şu anda içinde geçmekte olduğumuz ekonomik krizi, rutinde bile kendi kendimize yetemeyiz. Bunu denemek imkansızdır, düşünmek ise akıl kârı değildir.
Kendi kendine yeten ülke ortak becerisini, aklını, enerjisini dünyanın bütün imkanları için seferber edebilen, en az kaynak ve çabayla en iyiye ulaşabilen ülkedir. Öyle olmasaydı, herkes sadece ziraat mektebi açar dört bir yana buğday ve patates ekerdi.
İnsanın yiyeceğe, teknolojiye, internete, arabaya, gaza, petrole, makinaya, motora da ihtiyacı vardır. Bilime, araştırmaya, hukuka ve sanata ise daha çok… Bu branşlarda lider toplumların bile demediği birşeyi milli düstur edinmenin faydası yoktur, zararı vardır.
Kendimizi sadece kendi kulaklarımıza hitap eden sloganlara hapsetmek devri geride kalmıştı, yeniden başlamayalım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025