Orhan Kemal CENGİZ
IŞİD’in şehrin eteklerine kadar yaklaşıp, geri çekilmesinin ardından kısa bir süre sonra Erbil’deydim.
Türkiye’nin tavrına ilişkin büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı vardı.
Belli ki, Kürt bölgesel yönetimiyle arası çok iyi olan Erdoğan’ın, hayatlarının en korkulu anlarında yardımlarına koşacağını beklemişlerdi.
Sincar’da Ezidi’leri kan banyosunun içinde katleden barbarlar kapılarına kadar dayanmıştı.
Ama Türkiye’den bırakın herhangi bir elle tutulur desteği, empati bildiren bir söz bile duyamamışlardı; ya da en azından algı böyleydi.
Sonra, Kobane bu barbarların saldırısına uğradı. Orada da, Türkiye ilk başta, durumun vahametine ilişkin ne bir söz söyledi ne bir duygudaşlık gösterdi.
Bütün bölge Kürtlerinin Türkiye’ye yabancılaşmaları had safhaya çıkmıştı ki, Kobane’ye gitmek isteyen Peşmerge güçlerine Türkiye topraklarından geçiş izni verildi, ortam biraz yumuşadı.
Ancak, IŞİD tehdidi konusunda o günden bugüne Türkiye’nin öncelikleriyle, Kürtlerin ve aslında genel olarak dünyanın beklentileri, algılayışı, hissiyatı tam olarak uyuşmuyor…
Şundan birkaç yıl öncesine kadar IŞİD, rahatlıkla Türkiye’de propaganda yapabiliyor; örgütlenebiliyor; sağa sola tehditler savurabiliyordu (1).
Sonra sonra, örgüt Türkiye’de saldırılar yaptıkça, Türkiye’nin desteklediği gruplarla Suriye’de çatıştıkça hava değişmeye başladı. Bir “tehdit” olarak algılanmaya başladı.
Ama hiçbir zaman, bu örgütün neyi temsil ettiğine, dünya görüşüne, kökenine, derinlemesine bakılabildiğini düşünmüyorum.
Türkiye’de ortalama muhafazakâr ve İslamcı dimağlarda bu örgütün “gerçek İslam”la bir alakası yoktur.
Bu örgüt bir Amerikan ve Batı komplosudur.
Yani bir zihniyet, bir ideolojiden öte, birilerinin çıkarlarına hizmet etmek için kurulmuş kukla bir örgüttür söz konusu olan…
Hadi daha entelektüelize edenlerin diliyle söyleyelim, bu örgüt Amerika’nın Ortadoğu ve Irak’ta gerçekleştirdiği zulümlerin bir sonucudur.
Bana kalırsa bir tek bu sonuncuda belli bir gerçeklik payı vardır.
Gerçekten de, İŞİD’in Irak ve Suriye’de belli yerleri işgal ederken halktan aldığı destekte bu öfkenin payı yadsınamaz.
Aynı şekilde, İŞİD lideri Bağdadi’nin kullandığı bazı semboller, doğrudan kendi tecrübelerine göndermede bulunuyordu.
Örneğin Amerika’nın Irak’ı işgalinden sonra, tutulduğu Buka kampında kendisine giydirilen portakal rengi kıyafetler, IŞİD’in bütün infazlarında kurbanların üzerine giydirilmiştir.
Ama, IŞİD gibi bir yapıyı, sadece Amerika’nın Ortadoğu’da oynadığı rolle açıklayabilmek mümkün değil.
Söz konusu olan, hayatın her alanına şâmil ideolojisi ve dinî yorumları olan bir örgüttür.
Öyle ya da böyle IŞİD’in yaptığı bütün yorumlar bir şekilde, İslam’da var olan belli kaynaklara dayandırılmıştır.
Tarihsel, kültürel, sosyolojik olarak derin kökleri olan bir örgüttür söz konusu olan.
O yüzden, Amerikan Özel Kuvvetlerinin hemen Türkiye sınırında yaptıkları bir operasyonla Bağdadi’yi öldürmesiyle bu örgütün bittiğini düşünenler büyük bir yanılgı içindedir.
Nasıl Molla Ahtar Mansur’un 2016’da Amerikan drone saldırısıyla öldürülmesi Taliban’ı bitirmediyse; nasıl Bin Ladin’in ve Zarkavi’nin öldürülmeleri El Kaide’yi bitirmedi ise, IŞİD de Bağdadi’nin öldürülmesiyle bitmeyecektir.
Örgütün halen Irak ve Suriye’de on binlerce militanı var.
İster bütünüyle gerçek, ister belli ölçülerde efsane olsun, Türkiye’nin Suriye operasyonunun ardından, örgütün yüzlerce hattâ binlerce militanının, oluşan güvenlik zaafından yararlanarak alıkonuldukları cezaevlerinden kaçtıkları yönünde Batı’nın ciddi bir kesiminde kuvvetli bir algı var.
Bağdadi’nin öldürülmesinin ardından Trump’ın teşekkür ettiği ülkeler arasında Türkiye’nin de yer alması bu algıyı değiştirecek nitelikte değildir.
Nitekim, Amerikalı yetkililerin Foreign Policy dergisine yaptıkları açıklamaya göre, bu teşekkür, istihbarat veya operasyonel destek için değil, Türkiye’nin hava sahasını kullandırmasına yöneliktir (2). Üstelik aynı yetkilinin söylediğine göre, ABD’nin operasyon yapacağı bilgisi verilmiş ama somut hedefin kim olduğu Türkiye’ye bildirilmemiştir.
Bundan sonra büyük olasılıkla IŞİD’in intikam saldırılarına tanık olacağız.
Bu saldırılar Batılı hedeflere yöneldiği ölçüde ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi ve Türkiye’nin buraya yaptığı operasyon giderek daha fazla masaya yatırılacaktır.
Zaten daha şimdiden, Bağdadi’nin neden Türkiye sınırına bu kadar yakın bir yerde durduğu, Suriye’nin bu bölgesinin Türkiye’nin askerî ve istihbarî açıdan ciddi kontrolü altında olduğu tartışılmaya başlandı bile…
IŞİD kanlı saldırılarda bulundukça, Türkiye’nin Suriye’deki Kürtleri gerileterek IŞİD’le mücadeleye zarar verdiği daha yüksek sesle konuşulur olacaktır.
Bir de tabii, Cumhurbaşkanı’nın Suriye operasyonuna ilişkin oldukça düşündürücü bazı demeçleri var.
Şu birkaç hafta içinde, “küffara karşı da şiddetli olacağız, Suriye’de olduğu gibi” (3) ve “önemli olan İdlib’de yaşam tarzını kontrol altında tutmak”(4) vb. son derece veciz sözler duyduk.
Türkiye “teröristlerle” mi, yoksa kâfirlerle mi çarpışıyor? Türkiye Suriye’nin kuzeyine kendine yönelik bir “tehdidi” bertaraf etmek için mi, yoksa burada bir “yaşam tarzı” oluşturmak için mi müdahalede bulunuyor?
Türkiye’nin Suriye’de birlikte hareket ettiği, sonradan adı Millî Suriye Ordusu olan (Özgür Suriye Ordusu) ÖSO’nun temel motivasyonu nedir? İnternete düşen videolara baktığınızda ele ele geçirdikleri Kürtlerden onların da “kâfir” diye söz ettiklerini görüyorsunuz.
AK Parti hükümeti, Suriye’nin Kuzeyinde cereyan edenleri bütün dünyanın da kendisi gibi görmesini istiyor.
Ama dünyadan bakınca tam olarak aynı şeylerin göründüğünü söylemek pek de mümkün değildir.
IŞİD’in liderinin öldürülmesinden sonra, muhtemelen dünyanın değişik yerlerinde meydana gelecek terör saldırılarının ardından, Türkiye ve dünyanın Suriye’deki gelişmeleri okuma biçimlerindeki farklılık çok daha derin ve telifi kabil olmayan bir hal alacak gibi görünüyor.
Milliyetçi hamaset ve korku ortamı nedeniyle, Türkiye’nin Suriye’deki hedeflerini, stratejisini ve hamlelerini, bunların birbiriyle uyumlu olup olmadığını, bunların gerçekçi olup olmadığını vb. sağlıklı bir şekilde tartışmak pek mümkün değil.
Ama muhtemel IŞİD saldırıların ardından bunlar bütün dünyada çok daha yaygın ve dozu giderek artan bir sertlikte tartışılacak gibi görünüyor…
1) https://www.posta.com.tr/camideki-yanginin-arkasinda-isid-var-235367
2) https://foreignpolicy.com/2019/10/27/isis-islamic-state-leader-baghdadi-killed/
3) http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/1646895/Erdogan__Kuffara_karsi_da_siddetli_olacagiz_
_Suriye_de_oldugu_gibi.html
4) https://t24.com.tr/haber/erdogan-mazlum-denen-teroristi-abd-vermeli,845283
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020