Oya BAYDAR
Ben bu sözü 1950’lerin ortalarında, Demokrat Parti iktidarı döneminde annemden, çevremizdeki subay ailelerinden, aslında orta-alt gelir grubundan olup kendilerini ruhen Cumhuriyet seçkinlerinden sayan, halkı küçümseyen o kibirli, üsttenci insanların ağzından sık sık duyardım. O zamanlar 1. Levent’te otururduk. Yıllarca sokağımızdan “soğan var, patates var” diye bağırarak at arabasıyla geçen seyyar sebzeci, küçücük bir manav dükkânı açmıştı. Annem bir gün öfkeyle, neredeyse ağlayacak halde döndü alışverişten. “Ayaklar baş oldu, ayaklar baş oldu” diye söyleniyordu durmadan. Hiç unutmuyorum, mevsim bahardı: erik, çilek, kiraz turfanda; fiyatlar yüksek...
Dar gelirliydik, her istediğimizi her fiyata alacak halimiz yoktu. Annem pazarlık etmek istemiş, manav “Bekle biraz, fiyatlar düşünce alırsın, şimdi sana elma vereyim” demiş. Annem, daha düne kadar seyyar satıcılık yapan adamın manav açmasını bile hazmedemiyordu. Kaldı ki bir manav parçası nasıl olur da müteveffa emekli albay Cevat Bey’in karısına böyle bir söz söylemeye cesaret edebilirdi! Hep şu Demokrat Parti yüzünden, bunları Demokratlar şımartmış, küstahlaştırmıştı. Zaten yakında bu cahil köylüler gelip hepimizi keseceklerdi, bu halk adam olmazdı... Benim oyumla çobanın oyu bir olabilir mi, zihniyetinin 1950’ler versiyonuydu olup bitenler.
1950’lerde Türkiye’nin çok partili rejime geçtiği; pazara açılma ve kapitalistleşmenin toplumsal yapıda sarsıntı ve dönüşüme yol açtığı, DP’nin, “Yeter, söz milletindir!” sloganıyla iktidara geldiği yıllarda iktidarlarını, ayrıcalıklarını, statükolarını ve ekonomik durumlarını tehlikede gören eski rejimin dayanağı olan sınıf ve zümreler, “karşı devrim” olarak niteledikleri dönüşüme tepkilerini “Ayaklar baş oldu” diyerek dile getirirlerdi. Çünkü, kendilerini memleketin gerçek sahipleri, yönetmeye, baş olmaya yazgılı ve liyakatlı olarak görenlerin gözünde halk ayaktı, ayak takımıydı. Bir türlü kavrayıp açıklayamadıkları bir alt üstlük yaşanıyordu, ayaklar baş oluyordu.
Ayaklar baş olunca tarih tekerrür mü eder?
Şimdi, neredeyse 60 yıl sonra, ayaklar diye küçümsenenlerin, yani halkın, özellikle de Cumhuriyet rejiminin mağdur ettiği kitlelerin içinden çıkan bir başbakan, kendisine karşı gördüğü insanları kastederek “Ayaklar ne zaman baş oldu?” diye soruyor. Bu utanç verici, siyasal etikten yoksun ve bölücü “ayaklar” sözcüğünü Cumhuriyet elitlerinin zihniyet dünyasındaki aşağılayıcı anlamıyla değil; tarih, toplum, siyaset sahnesine çıkmalarına 80 yıl izin verilmemiş halk kitleleri olarak anlarsak, Başbakan’ın sorusunun cevabı, “Siz iktidara geldiğinizden beri...” den başkası olamaz. Evet, Türkiye’de bugün mağdur edilmiş ya da kendini mağdur hisseden geniş halk kesimleri nihayet tarih ve siyaset sahnesindeler. Ne iyi ki böyle! Ne iyi ki Türkiye toplumu böyle bir değişim geçiriyor, kabuğunu kırıyor, kitleler tarih sahnesinde rollerini ve yerlerini talep ediyorlar. Ama kafama takılan bir şey var: mağdurlar iktidar olunca tarih tekerrür mü ediyor? Şimdi baş olanlar, kendi karşılarında gördüklerini, ötekileri ayak mı sayıyor? Başkalarını bilmem ama Başbakan’ın öyle gördüğü apaçık.
Son üç haftadır susmak bilmeyen, ağzından da baldan başka her şey akan Tayyip Erdoğan; çöken, gerileyen, iktidarı yitiren eski muktedirlerin zihniyetini, dilini ve yöntemlerini aynen benimsemiş görünüyor. Meydan meydan dolanırken yaptığı konuşmalarda, “yok öyle 25’e simit” gibi, cümlelerinin sonundaki “yaav, yaav” lar gibi, siz sözcüğünü hiç öğrenmemiş “sen”li sataşmalar gibi kabadayı argosu bir yana (haklarını teslim edelim eski muktedirler bu dili pek kullanmazlardı) diliyle, söylemiyle, yöntemiyle, tehditleriyle ve de olayları değerlendirmesiyle darbeci-vesayetçi kesimleri hiç özlettirmiyor bizlere. Gezi olaylarını yorumlaması, can havliyle sarıldığı komplo teorileri, komplonun başında Sorosçuların, yerli-yabancı lobilerin, ülkemize kastetmiş Batılı ülkelerin, karanlık mihrakların bulunduğu, Gezi direnişlerini bunların tertip ve tahrik ettiği, eylemcilerin piyon olduğu teorileri o kadar tanıdık ki... Tarihin istihzası işte! Tayyip Bey ve partisi iktidara yürürken telaş içindeki asker-sivil muktedirler neredeyse aynı cümlelerle, aynı değerlendirmelerle, aynı komplo teorileriyle AKP’ye, sadece AKP’ye değil kendileri gibi düşünmeyen bütün kesimlere yüklenirlerdi.
Tarihin olmasa da üslubun ve karşısındakini ezme yönteminin aynen tekrarlanmakta olduğunun çok daha vahim göstergeleri var: Birincisi kitleleri yalanlarla, tertiplerle manipüle etmek. 28 Şubat öncesinde medyada, hacılar hocalar tarafından nasıl tasalluta uğradıklarını gözlerinde yaşlarla anlatan, sonunda da Aczimendi Şeyhi ile basılma sahnelerini canlı yayında izlediğimiz ne tesettürlüler, ne Fadimeler, ne Emineler gördük biz. Amaç dindarları, Müslümanları karalamaktı; kaçımız fark ettik? (Gururla söyleyebilirim, ilk andan bunlar düzmece, provokasyon kokuyor, amaç başka demiştim.) 28 Şubat öncesinden örnekler çok, o günlerde iğrenç bir psikolojik harekât yürütülmekteydi. Daha sonra, 2000’lerin başında Tayyip Erdoğan’ın ve AKP ileri gelenlerinin etrafında da aynı çirkin yalan ağı örüldü. Yazarı şimdi Silivri’de yargılanmakta olan Musa’nın Yıldızı, Musa’nın Gülü, vb. metinleriyle Cumhurbaşkanı Gül’e, eşine, Erdoğan’a, ailesine karşı kişilik yıpratması temelli iğrenç yayınlar yapıldı. Yalana sarılmak, kitleleri provokatif yalanlarla galayana getirmek, sığ ve kitleler karşısında aciz muktedirlerin kadim silahıdır. Şimdi bizzat Erdoğan’ın aynı silahı, çok daha saldırgan ve pervasızca kullandığına tanık oluyoruz.
Suç duyurum bâkidir
Bugün iktidarlarını büyük ölçüde yitirmiş görünen dünün darbeci vesayetçi muktedirlerinin en tehlikeli yöntemi cepheleştirme taktiğiydi. Birleştirici, uzlaşmacı, gerilimleri yumuşatıcı olmak yerine toplumu sürekli olarak cepheleştirmeye çalışırlardı. Bunu bazen tehditle, çoğunlukla da kitle psikolojisini manipüle ederek, medyayı da kullanarak yaparlardı. Özellikle Müslüman-laik karşıtlığı kaşınır, pekiştirilirdi. Cephe tahkimi askerlik stratejisidir. Yumuşama ve uzlaşma ile savaş kazanılmaz düşüncesinin ürünüdür. 2001-2008 arasındaki AKP’yi hedef alan bir dizi toplumsal gelişme, olay, eylem cepheleştirme stratejisinin parçalarıydı. Bayrak mitingleri en masumu olmak üzere...
Şimdi aynı militarist taktiği Erdoğan “milli irade” adını verdiği kendi kitlesini, toplumun diğer kesimlerine karşı düşmanlıkla bileyerek kullanıyor. Meydanlardaki yüzbinlere, ekran başındaki milyonlara karşı, ben kendi iktidarım için bu ülkeye, bu halka nasıl bir kötülük yapıyorum diye hiç sormadan, sorgulamadan, “BUNLAR, BUNLAR” diyerek ve “bunlar”ı şeytanlaştırarak kendisine biat etmeyen öteki yüzde 50’yi itibarsızlaştırıyor, kendi kitlesinin gözünde küçük düşürüyor, hedef haline getiriyor. Mitinglerde “Millet burada, bunlar Gezi’de” derken ve “bunlar”ı yuhalatırken, yarının tarlasına nasıl canavar tohumları ektiğinin farkında mı bilmem.
“Onlar milyonlarca tweet atsınlar, bizim bir besmelemiz yeter” derken tweet atanlar ve besmele çekenler ayrımının; “Bunlar ayyaşlar, Boğaza karşı viski içenler, vb.” derken yaşam tarzı ayrımının; “millî irade bu meydanlarda, onlar parklarda bahçelerde” derken, “duran adamlara karşı duran adamlar” yaratırken, Reyhanlı’da 57 Sünnî vatandaşımız öldü deme gafletinde bulunurken, körüklediği ayrımların ne derin ve onarılmaz sonuçlara gebe olduğunun farkında mı, onu da bilemem. Bildiğim tek şey, halkı kin ve adavete teşvikin, cepheleştirmenin yani bölücülüğün sadece ahlakî değil yasal-hukuksal suç olduğudur. Başbakanların bu suçtan muaf olduklarına dair bir madde olduğunu hiç sanmıyorum. Kendi çevresinden, Müslüman muhafazakâr kesimden aklıselim sahibi insanların da hiç hoş görmediklerini, aşırı rahatsız olduklarını bildiğim bu bölücü ve cepheleştirici söylem konusunda suç duyurumu yineliyorum.
“Bunlar, bunlar” söylemiyle 76 milyonun başbakanı olunmaz. Sadece size oy vermiş yüzde 50’yi milli irade olarak nitelerseniz, ben de “O zaman ben hangi iradeyim, millet olmak için partinize, mitinginize gelmem ve sizi alkışlamam mı gerekiyor diye sorarım. Yüzde 50 çoğunluğum var diyerek millî irade kavramını istismar ederseniz, geriye kalan ve aslında birbirinden aynı tencerede kaynayamayacak kadar farklı olan yüzde 50’nin karşınıza tek cephe olarak dikilmesine de şaşmamanız ve bunu iç ve dış çevrelerin komploları gibi budalaca nedenlere bağlamamanız gerekir. O cepheyi her konuşmanızla, her adımınızla siz tahkim ediyorsunuz Sayın Tayyip Erdoğan. Ve sizin adınıza korkarım ki, mitinglerinize -ve ne tuhaf şey- grup konuşmalarınıza doldurulan kalabalıklara rağmen her cepheleştirme saldırınızda cepheniz ağır ağır daralıyor. Tıpkı eski rejimin darbeci-vesayetçilerinin ülkeyi bölmek, cepheleştirmek için attıkları her adımda güçten düşüp sonunda yenilmeleri gibi...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024