Oya BAYDAR
Yazıların uzadığını biliyorum; ama şu günlerde toplumun çoğunluğunu korkuya ve umutsuzluğa düşüren tehlikeli girdaptan kurtulup kıyıya sağ sâlim ulaşmanın yolunun oy oranı hesaplarıyla, kısır siyasal tartışma/sataşmalarla, ah vah edip lanet okumakla, olup bitenleri günübirlik çözümlemeye çalışmakla bulunamayacağını düşünüyorum. Bu düşündüklerimi, yazdıklarımı mutlak doğrular, kesin hükümler olarak ileri sürmenin haddim olmadığının da farkındayım. Amacım; gidişattan kaygı ve korku duyan benim gibilerin cephelerin, örgütlerin, siyasetlerin ezberlerini aşan bir pencereden, biraz daha geniş açıdan bakabilmemiz için sorular üretmek.
Tarihsel-toplumsal anlamda yeni; eskinin bağrından, eskiyi gerileterek, kimi zaman da yıkarak doğar. Eski’nin değerli kazanımları kadar olumsuz tortularını da bir süre içindebarındırır. Toplumsal değişmenin iradelerden bağımsız güçlü dinamiği, eskinin güçleri tarafından ne kadar durdurulmaya, yavaşlatılmaya çalışılırsa çalışılsın, değişim kendine bir yol bulur. Bu yolun vardığı nokta toplum için, insan için her zaman en iyisi midir? Bu, tartışma götürecek bir soru olsa da değişimin kaçınılmazlığını tartışmak mümkün değil.
90 yıllık Cumhuriyet rejimi de toplumsal değişim dalgalarının itkisiyle değişti, değişiyor. 1920’lerde topluma dar değil belki de bol gelen Kemalist ideoloji 21. yüzyılın dinamiklerine, ihtiyaçlarına, siyasetlerine, hele de genç kuşakların özlemlerine, ruh hallerine cevap veremiyor. Türkçü asimilasyoncu, tekleştirici, militarist asker-sivil vesayet rejimi, baştan beri var olan ama güçlü şekilde su yüzüne çıkması darbelerle, müdahalelerle, egemen ideolojinin ve devletin çeşitli baskılarıyla engellenmiş öteki Türkiye’nin güçlü şekilde “ben de varım ve haklarımı talep ediyorum” demesine engel olamadı. Ne var ki üç Türkiye, (kabaca: Kemalist -Batılı -laik kesim; Müslüman muhafazakâr kesim; Kürtler) rejimin nitel bir değişim sürecine girdiği şu dönemde çoğulcu, zenginleştirici bir ortaklaşma, birleşme yerine, ayrışma ve çatışmaya sürükleniyor. Değişim sancılarını yurttaşlar olarak, bireyler olarak hepimiz bir ölçüde içimizde duyuyoruz. Sancıyı dindirecek, en azından hafifletecek ilaca ise ulaşamıyoruz.
Değişimin bu kadar sancılı olmasının nedeni, Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinin ve siyasetinin yekpare topraklar üzerinde, sıkı merkezî bir yönetimle yekpare bir Türk milleti yaratma hedefi. Bu hedefe varmak ve sürekli kılmak için vesayetin, otoriter devletçiliğin, militarizmin, sağ ve sol (ulusalcılık) milliyetçiliğin kaçınılmaz olduğu ortada. Ancak, 21. yüzyılın dünyası ve Türkiyesi’nde bu ideolojik hat ve siyaset artık sökmüyor, değişim dalgaları seti yıkıp geçiyor. Değişim sancılı oluyor, çünkü geçişi kolaylaştıracak yapısal önlemler darbeci-vesayetçi siyasete takıldığından zamanında alınamadı, dar gelen giysiyi bollaştıracak makas darbeleri atılamadı.
Eski rejimin siyasal yapıları kendini tüketti
Bugün siyaset sahnesinde boy gösteren siyasal güçlerden/partilerden ve fikriyattan sadece ikisi: AKP ve BDP, I. Cumhuriyet rejiminin ve ideolojisinin dışından geliyorlar. Üç Türkiye’nin, 2000’lere varana kadar bastırılmış, ötekileştirilmiş, siyaset ve de tarih sahnesine çıkmalarına izin verilmemiş iki kesiminin: Kürt halkının ve Müslüman muhafazakâr kesimin siyasal sözcülüğünü yapıyorlar. Biri oyla, diğeri önce silahlı mücadele ile varlığını ortaya koydu. Bu tesbit bir değer yargısı taşımıyor; bu yapılar iyidir, kötüdür, doğrudur, yanlıştır demiyor. Sadece tabloya ışık tutmayı amaçlıyor.
En başta CHP olmak üzere diğer irili ufaklı partiler, sağlı sollu siyasal (geleneksel sosyalist sol dahil) örgütlenmeler 20. yüzyıldan ve I. Cumhuriyet okulundan mezunlar. Bağlı oldukları farklı ideolojilerin eski alışkanlıklarını, artık ihtiyacı karşılamayan aşınmış yöntemlerini, eski ezberlerini taşıyorlar. Siyasetin yeni güçleri karşısında gün be gün geriliyor, kendilerini tüketiyorlar. CHP neden toparlanamıyor; ulusalcı sol, Kürt düşmanlığı ve dindar muhafazakâr halk düşmanlığından başka siyaset neden üretemiyor; geleneksel sosyalist akımlar neden kendi kampuslarına kapanıp kalıyorlar? Bir dizi benzer sorunun cevabını: ayaklarının hâlâ aşılmış bir geçmişte olmasında, aşınmış pratik ve ezberler içinde dönüp durmalarında arayabiliriz.
İkide birde ortaya atılan muhalefet eksikliği ve “CHP nasıl kurtulur?” sorusunun cevabını da burada aramak gerektiğini düşünüyorum. Örneğin CHP’nin bu yapı ve zihniyetle kurtulamayacağını, tükenmenin adının konması gerektiğini, yeni bir muhalefetin eskilerin tekrarı veya birleşmesiyle oluşamayacağını her yeni siyasal sınavda bir kez daha görüyoruz.. İyisi kötüsüyle Yeni, eski rejime köktenci bir tepkiden, eskinin üstüne basarak cumhuriyetin demokratik evresine yükselmekten doğacak.
Hâlâ umut var mı? Nerede?
Bunun kısa dönemde gerçekleşebileceğini, üç Türkiye’nin birbirlerine ait olma duygusunu yitirmeden sulh sükûn içinde yaşamaya kolayca başlayabileceklerini ne yazık ki düşünemiyorum. Yine de yakın çöküşü, kopuşu engellemek için elimizden geldiği, etkileme gücümüzün olduğu, topluma insana seslenebildiğimiz oranda umut yeşertmeye çalışmalıyız, çünkü umudun tükendiği yerde toplum da insan da tükenir.
İçinde bulunduğumuz belirsizlik, hukuksuzluk, çatışma, ayrışma ortamında geleceğe doğru yürüyebilmek için sarılacağımız tek sağlam ipin; demokratik, özgürlükçü, çoğulcu bir toplum talebi olduğunda fazla bir tartışma yok. Mesele, bu güzel ama soyut talebin nasıl ete kemiğe bürüneceğinde.
Eski rejimin güçlerinin ideolojik ezberlerinden ve siyasetlerinden, öte yandan sahneye yeni çıkanların (özellikle AKP’yi kastediyorum) Türkiye’yi dramatik biçimde ayrıştıran vahşi hâkimiyet stratejileri ve zihniyetinden kurtulmanın hiç de sihirli olmayan, tarihte çağlar boyunca denenmiş sınanmış yöntemleri var. Kabak tadı verdiğini tahmin ettiğim bu yazıları fazla uzatmamak ve bilineni tekrarlamamak için özetin özetiyle:
-Kolektif kimliklerin, farklı halkların ve kültürlerin taleplerinin öne çıktığı 21. yüzyıl Türkiye koşullarında, geleneksel ceberrut devletin baskı yöntemi olan merkeziyetçi yönetim yapısının, yerel’e ağırlık veren, yerinden yönetimi sağlayan ademi merkeziyetçi bir yapıya dönüşmesi. Kürt siyasal hareketinin “demokratik özerklik” olarak adlandırdığı, en azından Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nda yer alan yönetimsel otonominin sadece Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde değil Türkiye sathında yaygınlaştırılması.
- Bu topraklar üzerinde yaşayan herkese Türklük dayatması olmadan anayasal yurttaşlık hakkı sağlanması.
-İnanç, ifade, örgütlenme, gösteri, protesto, vb. özgürlüklerin hiçbir kısıtlamaya tâbi olmadan kullanılabilmesi, devletin bu özgürlükleri korumakla yükümlü olması.
-Erklerin ayrılığı ve hukuğun üstünlüğüne dayalı devlet yapısı.
- Sandık ve oy oranından ibaret olmayan, halkın yönetenleri seçimden seçime değil sürekli denetleyebildiği demokratik işleyiş.
- Toplumsal mühendislik projeleriyle ve/veya otoriter liderlikle farklı kültür ve yaşam biçimlerine doğrudan veya dolaylı müdahalenin yasalarla engellenmesi, farklılıkların törpülenmesi yerine özendirilmesi.
-Her konuda, her yasa ve uygulamada çoğulculuk ilkesinin korunması.
Dikkat edecek olursak ayrışmayı, çatışmayı, gerginliği engelleyebilmek, özgür ve huzurlu bir ülke yaratmak için yukarda sıralanan bütün dilekler, I. Cumhuriyet’in yapısal eksiklikleriydi. Bugünlere bu eksiklikler yüzünden geldik. Rejimin yenilenmesi ve bir üst aşamaya evrilmesi ancak bunların hayata geçmesiyle, en azından adımlarının atılmasıyla mümkün. Bugün tam da bu geçiş aşamasındayız.
Umut nerede sorusunun cevabını ise şimdilik bir cümle ile verebiliyorum ve bu cevabın katkılarla tamamlanmaya muhtaç, eksik bir cevap olduğunu biliyorum.
Bence umut; önceki yazılarda yanlış ve haksız olarak “üç buçukuncu Türkiye” diye adlandırdığım, aslında “Dördüncü Türkiye”, “Umudun Türkiyesi” olan kesimde; yani Türkiye’nin ayrıştırılmakta olan bütün toplumsal kesimleri içinde var olan, yukardaki özlemleri taşıyan, çözümün bu özlemlerin gerçekleşmesinde olduğunu aklıyla ve yüreğiyle kavrayan insanlarda. Önce kendisinden başlayarak, cepheleştiren eylem ve söylemleri aşabilme mücadelesi veren bütün insanlarımızda.
VE ASIL, bir yandan dindar ve kindar nesiller yetiştirme öte yandan eski rejimin askerleri olma projelerine karşı, “ötekileştirme, ötekileşme” diyerek her türlü baskı ve güdülmeye isyanla, özgürlük ve çoğulculuk talepleriyle gelen gerçek Gezi ruhunun temsilcisi GENÇLERDE...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024