Roni MARGULIES
Piskopos Josip Juraj Strossmayer, 1870’li yıllarda İngiltere Başbakanı Gladstone ile yazışır ve Osmanlıların özelliklerini renkli bir dille şöyle anlatır:
“Türklerin tarihi üç korkunç kelimeyle yazılmıştır: Aptalca bir kibir ve tembellik; arsız ve çok zaman gayrı tabii bir şehvet, ve nihayet bunlara eşlik eden korkunç bir zulüm ve istibdat... Türklerin Slav bölgelerimize gönderdiği Asya tipi bürokrasinin niteliğini kendi deneyimlerimizle biliyoruz. Temiz bir yönetim sistemi için gerekli çalışkanlık ve dürüstlüğün zerresinden bile mahrumlar. Herhangi bir şey yaratmaktan tamamen aciz olan Türk ırkı sadece yıkma yeteneğine sahiptir.”
Strossmayer, dönemin önde gelen emperyalist ülkesinden pratik destek isterken, Gladstone’un da paylaşıyor olduğunu çok iyi bildiği “Türk” imajının tüm unsurlarını son derece usta bir şekilde kullanmış.
Strossmayer ile Gladstone’un görüşleri, kişisel, kendilerine özgü bir ırkçılık değildi. Zalim, tembel, namussuz, ahlâksız Türk imajı, 19. yüzyıla gelindiğinde Batı kültürünün artık tümüyle yerleşik, yaygın ve sorgusuz kabul gören bir unsuruydu. Hıristiyanlığın İslam’a karşı düşmanlığından kaynaklanan ve yüzyıllar boyunca savaşlarla beslenen bir unsur.
Dönemin saygın ansiklopedisi Encyclopaedia Britannica, 1888 baskısında şöyle der: “Tüm Osmanlı devlet görevlileri adlî ve idarî işlevleri kendi ellerinde tutarlar ve, genel olarak, adalet işlerinde tümüyle fesat ve rüşvete dayanırlar, halkı ezerler, kamu gelirlerini zimmetlerine geçirirler, çoğu zaman kısa ve sallantılı olan görevlerini kişisel servetlerini büyütmek amacıyla kullanırlar.”
Batı Osmanlı’yı böyle görürken, Batı karşısında giderek zayıflayan ve girdiği tüm savaşlardan yenilgiyle çıkan Osmanlı çare aramaya başlar. “Devleti kurtarmak” gerekmektedir.
Batı güçlü ve ileri olduğuna göre, çare biraz daha Batı’ya benzemektir.
Hatta daha iyisi, aslında pek bir şeyi değiştirmemek, ama görünürde biraz daha Batı gibi olmaktır.
Ve hatta en iyisi, hiç değişmemek, ama Batılıları kurnazca kandırıp aslında onlar gibi olduğumuzaonları ikna etmektir.
Bu mükemmel stratejinin en güzel örneğini Murat Belge’nin yeni Militarist Modernleşme kitabında okudum.
Yıllardan 1876. Meşrutiyet ilan edilecek. Midhat Paşa’nın hazırladığı ilk anayasamız, Kanun-u Esasi, yürürlüğe girecek.
Amaç, demokrasiye önem veriyormuş gibi görünen İngiltere ile Fransa’yı Rusya’ya karşı kendi saflarımıza kazanmak, sempatik görünmek. “Bakın, biz de sizin gibiyiz” diyebilmek.
Kasımpaşa’da Bahriye Nezareti’nin üst katında büyük devletlerin elçileriyle bir konferans düzenlenir. Ve tam “Saffet Paşa düvel-i muazzama sefirleriyle görüşürken meşrutiyeti kutlayan toplar patlamaya başlar”.
Konferans sonrasında Midhat Paşa Saffet Paşa’ya “Ne dediler” diye sorar. “Ne diyecekler, çocuk oyuncağı dediler” cevabını alır, çok kızar.
Oynanan oyun o kadar belli, “O kadar acemice ve inandırıcı olmaktan o kadar uzaktı ki, bununla kimseyi ikna etmek mümkün değildi” diyor Belge.
Meşrutiyet sadece dış politikayla ilgili bir mesele değildi elbet. Ama işin bu yanı özellikle ilginç.
“Genel anlamda demokratikleşme gündemini, içeriyi doyurmaktan önce, dışarıyı yatıştırma aracı olarak görme zihniyeti”nden söz ediyor Belge. “Oysa bu politika ya da bu yöntem,” diyor,“yatıştırılmak istenen o dış dünyayı özellikle ve öncelikle kuşkulandırmak için birebir bir çaredir. Karşıdakine güven vermesi mümkün değildir.”
O dış dünya zaten buraya tümüyle ırkçı bir gözle bakıyor; Gladstone ve Strossmayer gibi, sadece “fesat, rüşvet, yolsuzluk”, “Asya tipi bürokrasi” ve “dürüstlükten mahrumluk” görüyor.
Osmanlı da, adeta Batı’nın ırkçılığını haklı çıkarmak istercesine, Avrupa’yı kandırmaya çalışıyor, şark kurnazlığı yapıyor!
Oysa bugün ne kadar farklıyız, değil mi?
Dünya ve Avrupa futbolundan dışlanmamak için, zorla ve istemeye istemeye Aziz Yıldırım’ı cezaevine tıktık, Fenerbahçe’yi Avrupa Şampiyonluğu’na göndermedik.
Şimdi, dünyanın ve Avrupa’nın fark etmeyeceğini umarak, yeni bir yasayla her şeyin eskisi gibi devam etmesini sağlamaya çalışıyoruz!
Çünkü amaç şikeyi engellemek, mafyayı dağıtmak filan değil, dünyayı kandırmak, şark kurnazlığı yapmak.
AK Parti’nin Yeni Osmanlıcılık’tan anladığı bu olsa gerek.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023