Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Rüya yerine ‘Riyâ’
22.03.2012
3004

Demek, Kenan Evren ve 12 Eylül darbesi de yargılanacak 4 nisanda.

Türkiye, geçmişiyle yüzleşiyor.

Ne güzel...

Yasemin Çongar, bundan tam 10 yıl önce bir haber yapmıştı.


“ABD’de 500 bin dolara Kenan Evren Kürsüsü” diye; 
“Florida’nın Atlantik Üniversitesi’nde açılan Kenan Evren Kürsüsü’nün projesi Evren Vakfı’ndan, 500 bin dolarlık parası ise devlet bütçesinden...” ara başlığıyla duyurulan haber şöyle devam ediyordu:

“Türkiye’nin dünyanın belli başlı üniversitelerinde, Türk tarih ve kültürünün araştırılması ve öğretilmesini teşvik amacıyla kurulmasına öncülük ettiği özel kürsülere bir yenisi ABD’nin Florida Atlantik Üniversitesi’nde eklendi. Yarısı Türk devlet bütçesinden, yarısı da üniversitenin kendi fonlarından olmak üzere toplam bir milyon dolar finansmanla kurulan kürsü, Türkiye’yi tanıtan dersler ve programlar düzenleyecek. Yeni kürsü Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in adını taşıyacak. Milliyet’in, ‘Kürsü kurmak için neden ABD’nin önde gelen eğitim kurumları arasında yer almayan Florida Atlantik Üniversitesi seçildi’ ve ‘Neden bu kürsüye Kenan Evren adı verildi’ sorularına aldığı yanıtlar, fikrin Kenan Evren Vakfı’na, fikrin onaylanması ve finansmanla desteklenmesinin ise Başbakanlık’a ait olduğunu ortaya koydu.” (http://www.milliyet.com.tr/2002/03/28/guncel/gun03.html)

Bu kürsü, hâlâ yaşamını sürdürüyor; meraklısı için internet adresi:http://business.fau.edu/giving/endowed-professorships/kenan-evren-chair-in-turkish-studies/index.aspx#.T1uW6fV2OpY

Acaba, finansmanını kim yapmakta halen? Neden hâlâ böyle bir kürsü var?

Riyâ, riyâ üzerine...


Bundan birkaç ay önce, Türkiye, Fransa’ya karsı Cezayir vurgusu yaparken, Türkiye’nin Cezayir savaşı sırasında Cezayir direnişçilerinin Kahire’de kurduğu geçici hükümeti ne tanıdığı ne de desteklediği devletimizin aklına hiç gelmedi. Cezayir, Fransa’yı dize getirip bağımsızlığını ilan ettikten sonra Birleşmiş Milletler’de yapılan tanıma oylamasında da, Türkiye, Fransa’yla birlikte çekimser oy kullanmıştı. Ama Türkiye, 1948’deki oylamada İsrail’i tanımıştı.

Azerbaycan’da halk arasında, artık “Dağlık Karabağ sorunu değil, şu anki yönetimin demokratiklikten uzaklığı nedeniyle veremediği insanca yaşama nasıl erişebileceğimiz gündemde” düşüncesi yayılıyorsa, Türkiye neden, 26 şubatta Hocalı Katliamı’nı “kan dilekleriyle” anıyor?

Somali’den Bosna’ya, “Türk askerinin” insani amaçlarla var olması gerektiği de savunulur, kör bir kâr hırsı ile, Somali’ye silah da satılır.

Şu haber, herhalde fazla kimsenin dikkatini çekmedi: “Panama’dan Filipinler’e, İsviçre’den ABD’ye toplam 29 ülkeye silah ve mühimmat satan Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), geçen yıl tarihinin kâr rekorunu kırdı. Kurum, 2011 yılındaki net kârını önceki yıla göre yüzde 180 oranında arttırarak 165 milyon liraya çıkardı.” (5 Mart 2012 tarihliHürriyethttp://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20052936.asp)


Jandarma Genel Komutanlığı vasıtasıyla, Gambiya, Nijerya, Sudan, Senegal ve Somali’ye piyade tüfeği, el bombası, tabanca satışı yapılıyor. Açlıktan kırılan, Türkiye tarafından “büyük insani çıkartma” yapılan Somali’ye silah satışı, riyâ değil de nedir?

Veya, Türkiye’nin en çok silah satışı yaptığı Suudi Arabistan’ın, Ortadoğu ülkelerinin kaderini kana endekslemek, riyâ değil midir?


En tehlikelisi, riyânın bir kimlik haline gelmesi.

Bugünler aslında Türkiye için son derece kritik. Çünkü geleceğin politik dünyası tanımlanıyor.

Ahmet Türk’e inen yumruk yağmuru kadar, Şırnak’ın Cizre ilçesinde Nevruz kutlamaları sırasında ateş açılması sonucu yaralanan, sonra da hayatını kaybeden Türk’ün adaşı polis memuru Ahmet Toprakoğlu’nun hikâyesi ile geleceğin ipuçlarını veriyor.

AKP, artık “Erdoğansız” bir geleceğe hazırlanıyor.

Bu durum, Başbakan Erdoğan’ın sağlığı ile de ilgili değil. Ancak, bu konudaki söylentiler ve tartışmalar, son derece elastik ve “başarıya” kilitlenmiş bir makine gibi hareket eden AKP’nin üzerinde, partiyi bütünleyen karizmatik liderin “insanlığı”, “faniliği” ile de yüzleşmesine neden oldu.

AKP, bu dönemde, “Erdoğan ötesi” bir zihin yapısına evriliyor. “Başarı”, ne olursa olsun iktidarda kalmak ile, bütünleştirici güç ise, iktidar gücünün yarattığı çekim alanı ve elde edilecek nüfuzlar olarak AKP’nin genetik kodlarında değiştirmesi giderek imkânsızlaşan biçimde mühürleniyor.

AKP, sandık başarısı için güzel şeyler de yapacak, bunun için gerekli görünce önüne çıkan herkesi ve herşeyi ezip geçecek de. Umarım, bunun sonucunda, “Terminatör”ün kendini de yok edeceğini gören ve insan hakları odaklı, “devletin insan için olduğu” bir anlayışın tek çözüm, Türkiye için de bölge için de tek kurtuluş olduğunu gören AKP’li yöneticiler olur.


“Kürt’ün Kürt’ten başka dostu” yoktur diyen gençlerle, “Türk’ün Türk’ten başka dost yoktur” diyen gençlerin, birbirini yiyeceği bir döneme ilerliyoruz.

Bu haftalarda hep siyaset bilimi ve hukuk alanlarındaki duayen hoca Ergun Özbudun’un, kitaplarına atıfta bulunuyorum. Özbudun, Çağdaş Türk Politikası Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller kitabında, zarif, sakin üslubuyla, Türkiye’de demokrasinin maruz kaldığı darbeleri, siyasetin yaşadığı sarsıntıları anlatıyor anlatıyor ve sonra durumu, “Ve bu da, Türkiye’de demokratikleşme yolunda kaçırılan bir fırsattı” özetliyor.


“Kaçırılan fırsatlar”; zaten de hayatımızın ve Türkiye siyasetinin özeti bu.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar