Süleyman Seyfi Öğün

Süleyman Seyfi Öğün
Süleyman Seyfi Öğün
Yeni Şafak Tüm Yazıları
Tarafsızlık
5.02.2018
1326

 Yeni sistemde Cumhurbaşkanı profili tamâmen değişiyor. Bu çok âşikâr. Partisiz cumhurbaşkanından partili cumhurbaşkanına geçiliyor. Bu, şimdiye kadar ki uygulamalar düşünüldüğünde, anlaşılması biraz zor bir mevzû. Sindirilmesi de zaman alacak görünüyor. Bebek adımlarıyla akıl yürütmeye su soruları sorarak başlayalım: Partisiz cumhurbaşkanı ne demektir? Bundan ne murâd edilir? Pratikteki karşılığı nedir?

İlk sorunun cevâbı: Partisiz cumhurbaşkanı, ya doğrudan partisiz veyâ partili olup, cumhurbaşkanı olurken ve olduktan sonra partisiyle olan cümle bağlarını sona erdirmiş kişiye denir. Pekiyi, bundan murâd edilen nedir? Beklenen şu: Partili başbakanlar memleketi idâre ederken muhalefetle ilişkileri bozulmuşsa, taraflı siyâsetleri menfî neticeler doğurmaya; hâsılı krizler meydana getirmeye başlamışsa partisiz cumhurbaşkanı devreye girecek ve “yatıştırıcı” bir işlev görerek dengeleri sağlayacaktır. Niyet fena değil gibi… Ama bir duralım. Bu değerlendirmede tuhaf olan bir şey var. Bu , biraz da şu demek: Seçimle iktidâra gelenlere fazlaca güvenmemek gerekir. Siyâsetin çocuklarıdır onlar. Güvenilmezler… Her an bir çocukluk yapıp işleri bozabilirler. Yedekte bir ağabey olmalı ve gerektiğinde çocuklara haddini bildirmelidir. Esâsında son derecede pederşâhî (babaerkil) bir bakıştır bu. Siyâsetin çocuklara bırakılmayacak kadar mühim bir iş; haydi adını berraklaştıralım; bir devlet işi olduğuna inanan, hayli arkaik bir bakış… Daha garip olan, bu bakışın “çağdaş” olmayı dillerine pelesenk eden çevrelerce savunulmasıdır.

Bu bakış, devlet işleriyle siyâsal işlerin arasına bir duvar çekmeyi öngörür. Evet, erken modernitede hâkim olan bakıştır bu. Ama, en azından kâğıt üzerinde, devlet egemenliğinin ulusal egemenlik tarafından aşılmasıyla rafa kaldırılmıştır. Kaldı ki, bunun yaşayan misalleri dikkâte alındığında, pratik düzlemde fazlaca etkili olduğu da yoktur.

Partisiz cumhurbaşkanı figürünün, eğer geçmişinde parti mensûbiyeti taşıyorsa, basit bir istifâ işlemiyle bu bağlarından arınacağını kim garanti edebilir? Meselâ Merhûm Turgut Özal, cumhurbaşkanı olduğunda ANAP’lı kimliğini bıraktı. Ama kurucusu olduğu ANAP zihniyetinden ve bu zihniyetinin harekete geçirdiği hislerinden de arındı mı? Bu geçiş basit ve resmî bir işlemle sağlanabilir mi? Biraz empati yapalım: Ortada bir gerilim olduğu âşikâr.. Pekiyi bu gerilim nasıl aşılabilir? Bunun tek bir yolu var: bastırma. Bu, dışarıdan gelebileceği kadar, içeriden de gelebiliyor. Ama netice daha mühim: Bastırma etkinsizlikten başka bir şey doğurmuyor. Tarafsız cumhurbaşkanı, etliye sütlüye karışmayan, Çankaya zirvelerinden aşağıları seyreden sessiz bir kişilik…Ne kadar sıkıcı…Onun için, siyâsal ihtirasla, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığa tırmanan siyâsetçilerde tuhaf bir sendrom ortaya çıkıyor: Geri dönme sendromu. Çünkü siyâsal kariyer açısından, seviye atlayıp zirveye çıkıyorlar. Ama geldikleri yerde etkinliklerini kaybediyorlar. Eğer çok yorulmuşlarsa bu, emekliliğe geçiş manâsında bir kurtuluş olabilir. Nitekim partisiz cumhurbaşkanları bürokratlar arasından seçiliyorsa bu ihtimâl işlemiştir. Tam da onlara yakışan bir finâl. Meselâ Fahri Korutürk gibi emekli bir amirâl veyâ emekli bir hâkim olan Ahmet Necdet Sezer için üç beş senelik senelik cumhurbaşkanlığı kadar müthiş bir bonus olabilir miydi? Ama, Cumhurbaşkanı olma arzusu, etkinlik artışı beklentisiyle yapılıyorsa tablo değişiyor. Bu durumlarda yaşanan, etkinlik artışıyla beklenenin tam tersine, etkinlik kaybı oluyor ve bahsettiğim sendrom ortaya çıkıyor. Hatırlayalım: gerek Özal, gerek Demirel, cumhurbaşkanı seçildikten sonra mütemâdiyen geri dönüş sinyalleri verdiler. Gâliba içten içe büyük bir pişmanlık yaşadılar. Özal’ın ömrü; Demirel’in ise sağlığı ricâta elvermedi.

Tarafsızlık tuhaf bir arâzi olarak görünüyor bana. Bir insan nasıl tarafsız olabilir ki? Herkes tarafını tuttuğu şeylerle hayâta tutunuyor. Tarafsızlığı pazarlayanlar, mes’uliyet alıp kişisel olgunlaşmasını kendi enerjisiyle başaramayan; tarafsız kalmak sûretiyle bu hayât ödevini savsaklayanlar arasından çıkıyor. Tarafsızlık bir lümpenleşme alâmeti olarak görünüyor bana..Kendi fikir hayâtı olmayan, serdedilen fikirleri yargılayarak geçiriyor ömrünü. Bir tür ağır abilik pazarlaması. İçi boş… Paternalist bir kalıntı…

Taraflılık ise sorunsuz değil. Ama galiba bütün mesele, taraflılıkta hoyratlaşmamak. Bizi hayâta bağlayan bağları kaba halatlar olmaktan çıkarıp, bir sağlam sicim kıvâmına ulaştırmak…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar