Tayfun Atay
Bir yazar için en büyük onur ve mutluluk, okurlarındaki “yazma cevheri”ni ortaya çıkarma yolunda düşünce kışkırtıcı olabilmesidir. Üstelik günümüzde okurların yazılı ürünleri sadece edilgen bir şekilde tüketme ötesinde etken ve etkileşimsel mahiyette okuduklarıyla ve “yazarları”yla iş birliği içinde olmasını daha da geniş ölçekte imkân dâhiline sokan bir teknolojik altyapı var. Tabii burada daha çok yazdıklarınıza kısa (ve olumlu-yapıcı yönde olduğu kadar bazen de kıyıcı, acımasız, hınç ve nefret dolu) geribildirimler özellikle sosyal medya üzerinden öne çıkıyor. Ancak bunun yanı sıra, yeni teknolojik koşullarla uyarlı şekilde olmak kaydıyla hâlâ bir geleneği geleceğe taşıma yolunda tercihte bulunarak uzun soluklu mektuplar yazan okurlar, okurlarım da var. Ne mutlu bana!..
İşte bunlardan biri, yüksek mühendis ve eğitimci Melih Güçlü’den gelen mektup... Güçlü, televizyonlarda son zamanlarda karşımıza çıkan bazı kamu spotlarının içeriğindeki sorunlu noktaları; bu sorunların kamu otoritesinin kültürel-ideolojik takıntı ve koşullanmalarıyla bağlantısına dair ipuçları da verecek mahiyette tane tane çözümleyip anlatmış. Bu anlattıkları üzerinden o benden bir değerlendirme istiyor, ama ben onun dikkatli tespitleri önünde saygıyla eğilerek, kendisine teşekkürlerimle yazdıklarını sizlerle paylaşmayı tercih ediyorum!..
Söz Melih Güçlü’nün…
***
“Toplumu ilgilendiren bazı konularda hazırlanmış, son dönemlerde televizyon kanallarında yer alan, sizlerin de izlemiş olabileceğiniz kamu spotlarından bahsetmek istiyorum. Hatırımda kalanlardan bazılarının konuları ‘aile içi şiddet’, ‘kamuya açık alanlarda tütün kullanımı’ ve ‘sağlıklı diyet hakkındaki yayınların, program, demeç vb. pratiklerin eleştirisi’.
Bu ve benzeri spot yayımlama çabasını olumlu buluyorum. Ancak bunlardaki içeriğin niteliğinin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Aile içi şiddet temalı yayımda, adeta şiddetten kendinden geçmiş koca ve sinmiş, korkmuş kadın rolleri ve final bölümünde ise demir parmaklık görüntüsü geçiyor. İnsan sormadan edemiyor, ‘Bu spotun hedef kitlesi kim? Katil ruhlu kocalar mı’ diye!..
Öyle görünüyor. Çünkü spotta dikkat çekmek istediğim belirgin bir vurgu var: ‘Şiddet uygularsan hapsi boylarsın, ayağını denk al!’ Bu iletide aile içi iletişimi, ilişkileri iyileştirici; öğretici, eğitici; en azından sorunların medeni yollarla çözümünü teşvik edici yan bulunmuyor. Sadece kaba saba bir ceza/hapis uyarısı var.
Şiddete eğilimli tüm kocalar kodese tıkılınca böylesi ağır bir toplumsal sorun çözülebilir, ortadan kaldırılabilir mi? Ya aynı toplumsal yapıda yetişip gelenler; onlar için ne yapılacak, yeni cezaevleri mi?!..
***
Benzeri içeriksizlik/sığlık sigara kullanımı ile ilgili olan spotta da var. Sigara kullanımının doğru tanımlanamaması (tedavi edilmesi gereken ‘bağımlılık’ yerine ‘alışkanlığın’ keyfi sürdürülmesi) temelli bir mesaj:‘ İçilmesi yasak olan alanda içersen seni ihbar ederim, haberin bile olmaz!..’
Yani, ilkinde ‘uyarı’ varken bu ikincide ‘ihbar’ iletisi bariz göze çarpıyor. Bunda da örneğin, en azından ‘günlük toplumsal hayatta saygı’ temasını işlemek hiç akıllara gelmemiş. Acaba işlenseydi, şu içinde yaşadığımız keskin kokulu atmosferde, zıvanasından çıkartılmış toplumsal ortamda çok mu naif dururdu?
Şu, diyetle ilgili olana gelince… Sadece repliği ve bunun dillendirilişindeki külhanbeyi/kabadayı üslubu hatırlatmak yeterli: ‘Onu yeme, bunu yeme… Biz ne yiycez kardeşim!..’
Yani?.. İnsana hafakanlar bastıran eğitimlileri boş verin, kabadayılara yer açın, yemek/diyet konusunda onların da söyleyecekleri var demeye mi getiriliyor?!..
***
Kamu spotlarının psikoloji, toplumsal psikoloji, sosyoloji bilimlerinin, özellikle ‘iletişim’ alanının verilerinden bihaber; medeni insana yakışanı önceleyip sunmada son derece yetersiz; içinde sevgi, saygı gibi temel duyguları işlemeyen, sıcaklıktan yoksun, iyileştirici yanı bulunmayan; buna mukabil fantastik şiddet gösterisinin, demir parmaklık görüntüsünün, ihbar, kişinin cezalandırılmasını sağlama kültürü ve kabadayı üslubunun sergilendiği; dolayısıyla içi boş, toplumsal bir fayda ve dönüşüm üretmeyeceğini kolayca iddia edebileceğimiz bu içerikleri, eminim sizin de dikkatinizi çekmiş ve sizleri de rahatsız etmiştir!..”
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019