Ufuk COŞKUN
Kürt çocuklarının yıllardır devlet okullarında yaşadıkları travma yetmezmiş gibi bir de PKK tarafından dağa kaldırılmaları bir hayli canımı sıktı. PKK’nın barış ortamında Kürt çocuklarını dağa kaldırması elbette kabul edilebilir bir şey değil. Beni takip edenler Muğlalı bir Türk olarak bilhassa Kürt çocuklarını çok sevdiğimi ve onların sorunlarıyla yakından ilgilendiğimi iyi bilir. Onlar her devrin mazlumları. Tek parti döneminin de çok partili döneminin de en çok ezilenleri. Ders kitaplarında isimleri sadece zararlı cemiyetler bahsinde geçer. Bayramlarda okunan şiirlerde dahi isimleri geçmez. Düne kadar varlıkları Türk varlığına armağan ettiriliyordu. Anadillerinde eğitim alamadıkları için kaliteli eğitim-öğretim imkânından yoksun bırakıldılar. Yetmezmiş gibi bir de PKK tarafından dağa kaçırılmaya başlandılar. Evet, bu duruma Kürt anaları ilk kez ciddi bir tepki ortaya koydu. Oluşturulan barış ortamı çerçevesinden bakıldığında bu takdire şayan bir gelişme ancak ben bugün başka bir şey söyleyeceğim. Bu çocukların kaliteli eğitim alma hakları bir şekilde ellerinden alınıyor. Oysa onların Avrupa standartlarında eğitim alma hakları var ve bunu hak ediyorlar.
AK Parti döneminde Kürtçe yayın yapan TRT 6’dan sonra aralıklarla bazı adımlar atıldı. Kürtçe, okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlandı. TDK, Kürtçe dil lugatıhazırladı.Mezopotamya Vakfı, Diyarbakır'da ‘Amed’ adıyla bir üniversite kuracak ve üniversitenin eğitim dili Kürtçe olacak. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Vergili köyünün Kürtçe yazılan yeni tabelasını kendisi taktı vs. Bu ve buna benzer adımlar hiç şüphe yok ki Kürt sorunun çözümü noktasında gösterilen samimi adımlardır. Bir takım engellemelere rağmen mutlaka devamı da gelecektir. Ne var ki bugün, örneğinKürt Teali Cemiyeti bahsinin geçtiği derste bir Kürt öğrenci; “Öğretmenim ben Diyarbakırlıyım ama Kürt değilim ve ben terörist değilim” diyebiliyorsa ayrıcaBitlisli bir anne ; “Valla, çocuklar da anlıyorlar, diyorlar ki: ‘Kürtler gelmiş okula’. Oğlum bana diyor:‘Anne, böyle beyaz tülbentle gelme okula. Sakın, öğretmen seni böyle görmesin. Öğretmenle düzgün Türkçekonuş’türünden sıkıntılar yaşabiliyorsa ivedilikle eğitim alanında daha köklü reformların yapılması elzemdir.
Bugün demokratik ülkelere baktığımızda resmi dilin yanında bir ikinci, üçüncü hatta daha fazla dilin sorun teşkil etmediğini, bu durumun ülkeleri bölmediğini ve bir çatışmaya meydan vermediğini görmekteyiz. Aksine çok kültürlü çok dilli eğitim uygulamaların ülke demokrasilerine ve bireysel özgürlüklere bir katkı sunduğu gözlenmektedir. Türkiye’nin ise bu konuda hala kırmızıçizgileri, korkuları, evhamları ve endişeleri var. Bırakınız anadilde eğitimi mevcut barış ortamında ulusal gazetelerin hiçbirinde daha henüz Kürtçe yazılara bile yer verilmiyor. Peki, neden? Oysa bu korkuyu aşabiliriz. Bu ülkede Kürtler, kendi dillerinde, müfredatını kendileri belirlemeleri kaydıyla kendi okullarını açsalar ne olur? Bence PKK çocukları dağa kaçıracağına Kürt çocukların kendi okullarında eğitim yapma hakkını savunmalı. Keza BDP’nin de eğitimin en temel sorunlarından biri olan ve bilhassa Kürt çocuklarını mağdur eden Tevhid-i Tedrisat üzerine ciddi bir çalışması bulunmamaktadır. Oysa birinci görevleri Kürt çocuklarının kaliteli eğitim alması noktasında yeni ve özgün projeler üretmek olmalıdır.
Türkiye, bugüne kadar “eğitimin” yol açtığı ve açacağı zarar-ziyanı/tahribatı hesap edemeyen bir ülke. Eğitimin köklü sorunlarına dönük atılan birkaç cesur adımdan başka ne yazık ki uzun zamandır ciddi bir reform yapılmadı. Türkiye’de eğitim denilince akla hala “başarı” geliyor. Eğitimin bireyin içsel dünyasının şekillenmesinde oynadığı rol sürekli ihmal ediliyor. Sıra, masa, akıllı tahta, tablet, derslik, öğretmen yetersizliği alanında yapılan çalışmalar elbette mühim, andımızın kaldırılması ve kamuda başörtüsü serbestliğinin sağlanması, seçmeli dersler vs alanında atılan adımlar da önemli. Ne var ki eğitim hala farklı kesimler üzerindeki o geleneksel asimilasyoncu etkisini sürdürmektedir. En vahimi de her gün gözlerimizin önünde onca vahim hadiseler yaşanırken kimse bunun eğitim boyutunu gündemine almamaktadır. Muhafazakâr demokrat ve liberal özgürlükçü kesimler de eğitime yeterli alakayı göstermemektedir.
Muhafazakâr kesimler kamuda başörtüsü serbestliği sağlandıktan sonra sanki eğitimin tüm sorunları çözülmüş gibi sistemin köklü sorunları üzerine herhangi bir çalışma yapmamaktadır. Liberal özgürlükçü kesimin faaliyet alanları içerisinde eğitime hala sıra gelmiş değil. Tevhid-i Tedrisat sorunu üzerine bırakınız kitap, dergi, panel vs gibi proje üretmeyi bir-iki kişi hariç kimse köşe bile yazmış değil. Böyle alakasız kalınca da meydan, Türkiye’nin eğitimci-yazar olarak nam salmış tek kişisi Abbas Güçlü’ye kalıyor. O da ne birey, toplum ve devlet ilişkisi çerçevesinde Tevhid-i Tedrisatçı/milliyetçi eğitim sistemini kendine dert ediniyor ne de Kemalist eğitim sisteminin doğurduğu zararları yazıyor. Yadırgamıyorum elbette. Çünkü meseleyi asıl işlemesi gerekenlerin ilgisizliği ortadayken ne beklenebilir ki? Ne yazık ki kimse yeni Türkiye’nin inşasında bilhassa Kürt sorunun çözümünde ve barış ortamının kuvvetlenmesinde özgürlükçü, çok kültürlü eğitimin oynayacağı rolü kestiremiyor.
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019