Ümit KIVANÇ
Siyasî hareket projesi olarak Altılı Masa’nın iki büyük zaafı var.
İlki, Masa’nın topluca sorumlu olduğu kısıtlılık, dar alana sıkışma hali. Masa ufacık odaya sığıştırılmış sanki; sandalyeler zor çekiliyor, oturan kıpırdayamıyor. Belki buna yolaçan sebeplerden biri de olan ikincisiyse, Masa heyetinin tek tek tıkanıklıkları, güdüklükleri, mecburî ketumlukları. Odadaki sıkışmışlık duygusunu güçlendiriyor bu. Heyet üyeleri, zaten yanıbaşlarındakiler dışındaki toplum kesimlerinden de saygı görmeleri, kendilerine güvenilmesi için şart olan cesaret ve sorumluluk üstlenme kapasitesinden yoksun görünüyorlar. Ne iseler o olarak kalacaklar, ama değişmesini istedikleri her nelerse bunlar değişecek sanıyor gibiler.
HAREKET DEĞİL 'DURUŞ'
İlk zaafı şöyle tarif edebiliriz: Altılı Masa, ne yapacağından çok varlığının önemsendiği aşamada takılıp kalmış görünüyor. Yazımın ilk bölümünde bizzat konu ettim: Bu işbirliğinin, güçbirliğinin varlığı sahiden başlıbaşına siyasî hamle, ileri adım, değişim potansiyeli sayılmalı. Ama bu bir ilk adım. Nerede ikincisi?
Oraya bir türlü geçilemiyor. Çünkü, muhtemelen, şimdi partilerin tek tek zaaflarından sözederken de tekrarlayacağım üzre, Türkiye’nin bütün yerleşik siyasî partileri, daha yola çıkarken aynı sözleşmeyi imzalamış gibi. “Gibi” demem, nezaket ortamını bozmayayım arzumdan. Bu sözleşme, hükümlerine aykırı hareket edenin bir tür aforozla cezalandırılmasını öngörüyor. Hükümlerden birini çiğnerim korkusuyla Türk siyasetçisi resmî yoldan asla ayrılmıyor. Böylece, hepsi aynı yolda aynı yere giden bir sürü aracın ortasında kalıyoruz. Modeller, renkler, motor gücü, lastik çapı değişik, ama güzergâh aynı, hedef aynı.
Oysa bizi bugünkü feci duruma getiren, yalnız bugünkü muktedirlerin zıvanadan çıkmış zorbalıkları, çizmeyi aşmış keyfîlikleri, kan donduran çıkar ve imtiyaz düşkünlükleri değil. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin, vicdansızlığın “sözleşme”yle garanti altına alınmış, yerleşik temelleri vardı zaten. Şüphesiz bugünkü vahim durumu sadece bir tüy dikme hadisesi olarak göremeyiz. İyi ne varsa ortadan kaldırılması, kötünün berbata çevrilmesi, yaşadığımız. Ve kutuplaşmış tarafların paylaştığı kötünün yüceltilmesi…
Buradan Altılı Masa’nın yapısallaşma tehlikesi gösteren ikinci zaafına geçebiliriz.
KİME NASIL GÜVENMELİ?
Bu maddede sadece -bendenizin, tepki yaratsa da isabetli olduğuna hâlâ inandığım ifademle- bir noktada nihayet “siyasete giren” Kılıçdaroğlu ve CHP hakkında farklı, olumlu konuşabilir ve onu bu zaafı büyüten değil azaltan aktör olarak ayırabiliriz. Çünkü kendisi pekâlâ siyasî içerikli hedefler tanımlıyor, vaatler ortaya koyuyor. Ötekileri ele alacağız.
Almalıyız. Çünkü madem “Masa” adına böylesine ketum davranılıyor, biz de onun çevresinde oturanlara eğileceğiz haliyle. Başka çare yok. Kılıçdaroğlu’nu her söylediğini hepsini temsilen söylüyor kabul edemeyiz ki!
Meral Akşener ve İYİP. Günümüzün yükselen partisi. AKP’nin himayesiyle dümen çevrilmese MHP’nin başına geçmiş olacak ekip. MHP ile mesafe nedir, neyle ölçmemiz gerekir? MHP’nin bütün kötü huylarının İYİP’te de bulunduğundan şüphelenmemiz yersiz mi? Hayır. Niye? Çünkü bize bu konularda tek kelime söylenmedi. Meral Hanım, kendisinin demokrasi, hukuk, insan hakları kavramlarından hayli uzakta iş gördüğü siyasî ve idarî geçmişiyle ilgili herhangi bir özeleştirel beyanda bulundu mu? Hayır. İYİP’in, onu MHP’den kesin hatlarla ayırt etmemizi gerektirecek politikası, adımı, atılımı var mı? Yok. Akşener’in, -paradoksal ama- bugün ilginin partisine yönelmesini de sağlayan mengeneyi gevşetemediğini, çemberi kırmaya çalışmadığını görüyoruz. Beklenmedik sivrilikte laflar eden birilerini yedek kulübesine çekme yetmez ki gerekli taze başlangıç için.
Ali Babacan ve Deva Partisi. AKP’den kopanları toplaması garantiymiş gibi yola çıkan Babacan, iktidarın parçası olduğu döneme dair yalnız kendini övücü tarzda konuşuyor. “Ben ne iyi idare ediyordum, ben gidince batırdılar” muhabbeti yapıyor. Bugünkü iktidarın oluşumuna varan süreçte, AKP’nin anti-hukuk, anti-demokrasi yoluna saptığı kritik dönemeçte bizzat orada bulunuşuna rağmen bugün kendisine güvenmemizi neye dayanarak istiyor? İlan edilmiş parti bildirgesine mi? Demokratik vaatleri tamamen soyut laf haline getiren ve işlevsizleştiren durumu fark etmiyor mu? Kirli işlerin döndüğü yerde, bunlardan haberdar geçirdiği zamanın üstüne, oradan çıkıp gelirken kutsal nehirde mi yıkandı? Yıkandım da demiyor ki! Alabildiği desteği bir türlü yaygınlaştıramayışının ilk sebebi, çok yakın geçmişte herkesin onu doğal olarak ait saydığı fotoğraf karesinden kendisini ayrıştıramaması. Galiba bunu sahiden teşhis edemiyor.
Ahmet Davutoğlu ve GP. Özeleştiri noksanlığı, Davutoğlu sözkonusu olduğunda kat kat büyük mesele yaratıyor. Çünkü özeleştirel tonda izahını yapması gereken çok büyük, vahim, kanlı, belalı olay çok. O başbakanken bu ülkede ne çok insan öldürüldü, şehirler kasabalar yakıldı yıkıldı, okul tahtalarına, duvarlara bizzat üniformalı devlet görevlilerince ırkçı sloganlar yazıldı, insanların evlerine, yatak odalarına girildi, herhalde kendisinin asla tasvip etmeyeceği, utanç verici işler yapıldı. Kimisinde figüran konumunda kaldı, ama kendini başbakan rolünde saymaktan vazgeçemedi. Başkentin ortasında katliam yapıldı, “kokteyl terör” palavrasıyla kara propaganda yürüttü, partisinin oy oranından bahsetti. 2015’te her şeyiyle yasal, meşru seçim sonuçları hiçe sayıldı, aslında fiilen darbe yapıldı, “istikşafi görüşmeler” palavrasıyla milletin uyutulmasına aktif olarak katıldı. “Ortadoğu’nun sahibi ve hizmetkârı olacağız” (kendi lafıdır) küstahlığıyla girişilen, binbir belalı sonuca yolaçan Suriye politikasında bizzat büyük sorumluluğu var. Demokrasi, hukuk, adalet, insan hakları konularındaki görüşlerini bilen var mı? Davutoğlu’nun kendini iktidarın günahlarından ayırması çok daha zorken bu yönde en ufak çaba göstermeyişinin bedeli, işte, anketlerde “diğer” kategorisinin dışına nadiren çıkabilmesi. Bunu kabullenmesi zor görünüyor.
Temel Karamollaoğlu ve SP. Burada da ekstra zorluklar var. Karamollaoğlu, yumuşak üslûbuyla, AKP -özellikle MHP’li AKP- iktidarı yetkililerinin hırçınlığından uzak, mâkûl siyasetçi izlenimi veriyor. Ancak bu devirde özellikle ihtiyaç duyulduğu için puan getiren özelliği, partisinin AKP tarafından çok kirletilmiş bir alana saplanıp kalması yüzünden gölgeleniyor. Mevcut iktidarın silah niyetine sarıldığı, dinle kaplı malzemeyi birden Saadet Partililerin elinde de görebiliyoruz. Üstelik memleket bu iktidardan kurtulursa, siyaset alanında dinî motifleri kullanmaya kalkanın göreceği muamele çok farklı olabilir. Öte yandan, SP de ne yapsın, onun esas malzemesi de bu! İkinci handikapları da, iktidar olmaya uzaklıkları. Bundan sonra onlara nereden oy gelecek? AKP’den kopacak olanlardan. Ama onların çoğu, dindarlık kisvelerine halel gelmeden sıçrayıverecekleri, iktidar imkânına daha yakın partileri yeğleyeceklerdir. Refah Partisi’nin atılımını tekrarlaması ihtimali pek cılız olduğuna göre, SP, demokrasiyi ve sahici hukuku, adaleti -yani başkasının eşit haklara sahip olmasını, hayatın yalnız kendilerine göre düzenlenmemesini- kabul eden dindarların partisi mi olacak yoksa AKP’nin çalıp çırpmayanı gibi bir şey mi? Dinle siyaset ilişkisi AKP, Mursi ve “İslâm Devleti” örgütü (DAİŞ-IŞİD) tecrübelerinden sonra artık asla eskisi gibi olamaz. Belki SP bu alanda kendi içinde tartışıyordur, çıkış yolları arıyordur. Bilmiyoruz. Ancak Altılı Masa’nın muhtemel siyasî programı hakkında fikir verecek bilgi kırıntılarını onlardan edinmemiz de mümkün gözükmüyor.
Gültekin Uysal ve DP. İttifakın yine anketlerde kendi başına görünemeyen ortaklarından. Türk Ocağı’ndan (Afyon şubesi yönetimi) gelme, genç yaşından itibaren siyasetin içinde bulunmuş bir lider, Uysal. 2008’deki DP Kongresi’nde, DP’nin başındaki Mehmet Ağar’a laf etti diye Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Timur Günger’e kafa atmışlığı var. Ayrıca Mehmet Ağar’ı hapiste ziyaret etmişti. Türkçe Olimpiyatları’nda boy göstermiş, arasıra Yeni Asya’nın teveccühüne mazhar olmuş, aktarıldığına göre. 2022 başında Politikyol’a yazdığı yazıda asgarî ücretten sözederken Friedrich Engels’ten, yoksulluk-zenginlik ile iktidar ilişkisine değinirken Bertrand Russel’dan alıntılar yapmıştı. MHP’li Cemal Enginyurt gibi birinin, partisinden ayrılır ayrılmaz kapısını ilk çaldığı partinin başkanı. Bu yıl Nisan ayında Altılı Masa’yı sarsmış, cumhurbaşkanı adaylığı yarışında iki rakibi safdışı bırakma hedefi güden bir çıkış yapmıştı. Attığı tweet şöyleydi: “Türk Milleti’nin Cb Adayı ile ilgili beklentisinin 3 ölçüsü var; 1) 20 yıllık Akp döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak, 2) Seçilebilirlik, 3) Seçim sonrası 20 yılda Akp tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan TC Devleti’ni kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi!” Altılı Masa’nın siyasî programına dair Uysal’dan gelecek işaret nasıl bir şey olabilir..? “Tesis etme yetisi” şeklinde mi?
O halde görüyoruz ki, Altılı Masa henüz Altılı Masa’nın varlığından ibaret, özel güncel koşullarımız nedeniyle kıymetli, ancak siyasî ağırlık ve başarı ihtimali bakımından tamamen belirsiz bir proje. Sadece ağırlık değil, siyasî yön, hedefler, bütünüyle içerik bakımından da belirsiz. İktidar değişimi milyonlarca insan için öyle tutku haline geldi ki, seçim başarısı için bu varlık pekâlâ iş görecektir.
Üzerimize yıkılmış bu muazzam enkazı kaldırabilmemiz ve açılacak yeri doğru dürüst yaşanır hale getirebilmemiz içinse bu yeterli değil.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024