Ümit KIVANÇ
Kazım Koyuncu'ya "abi, ne olacak bu işler?" havasında bir soru soruyorlardı, filmi yaparken dinlemiştim, hep hatırlarım; o da diyordu ki: "valla, düşünen, bu dünyanın eziyetini çekecek, düşünmeyen de sefasını sürecek". İsrail'in "tedricî soykırım" politikasının yeni adımı olarak Gazze'de giriştiği katliam başladığından beri, sabaha kadar, akıl almaz vahşet haberleriyle yüzyüze kalıyoruz. Yalnız olmadığıma inanıyorum, "biz" diyorum. Twitter'da Gazze'den yazan insanlar var; onlar için endişeleniyoruz, bir süre sesleri çıkmasa öldüler sanıyoruz, dayanılacak hal değil. Umutsuzluğa kapılmak üzereyken, birinden bir ses geliyor, buna sevinecekken bu defa yazdığını okuyorsun, "bir aile daha yok oldu" cinsinden bir şey; yine yıkılıyorsun. (İsrail şu ana kadar 60 aileyi son ferdine kadar yok etti, bu arada. Üç-dört kişilik çekirdek ailelerden sözetmiyoruz.)
3 Ağustos'ta, bu gündelik felakete Irak'ta (Musul/Şengal) Ezidilerin karşı karşıya kaldığı soykırım tehlikesi eklendi. Müslümanların şu ana kadar çıkarabildiği en sıkı faşist örgüt, İD (eski IŞİD), "İslâm'a dönmezlerse" hepsini öldüreceğini ilân etti ve bazılarını da, herhalde gözdağı vermek için katletti. İnsanlar her şeylerini bırakıp, herhangi bir hazırlıkları, donanımları olmaksızın dağlara kaçmaya başladılar. Öylece bekleşiyorlar, ne zaman gelecekler de bizi öldürecekler diye. Ben bu satırları yazarken (04.08.2014, 02:50-05:30 arasında) muhtemel bir soykırım başlamış da olabilir, ben günün ağarışını izlerken İD'in katilleri, çoluk çocuk cellatlarını bekleyen korku içindeki insanlara doğru harekete geçmiş olabilir. Sabah namazlarını kılıp.
Yanıbaşındaki felaketlerin etki alanında yaşarken insanın sağlıklı olması zor. Bunlardan hiç etkilenmemenin "sağlıklı davranış" diye nitelenmesini kabul edemem doğrusu. Sahipleri gayet sağlıklı görünseler ve Kazım'ın dediği gibi sefa sürseler de. Peki bu ölümcül etkiler alanında aklını kaçırmadan yaşamanın yolu nasıl bulunacak?
Sanırım bu trajik, şizofrenik, uçurum kenarı durumunun tek çaresi var: Etkilere açık, pasif bir varlık olmamak; direnmek, mücadele etmek. İnsan elinden geldiğince mücadele etmeli. Zalimlerin elinde değersizleşen, anlamsızlaşan hayatının "onurunu" kurtarmalı. Varlığının bir anlamı olduğuna yeniden inanmalı. Niye yeniden? Çünkü meselâ İD'in önüne çıkanın kafasını keserek, insanlığın binlerce yıllık kültürünü mahvederek ilerleyişi, bunu izleyeni elbette varoluşunun anlamından şüphe ettirir; ettirmelidir. İsrail'in çocukları katledişini izlemek zorunda kalan için de aynısı geçerli. Niye alttan alta suçluluk duyulur ki böyle durumlarda? Bu yüzden, direnmek, protesto etmek, illâ protestoya konu olan durumda bir değişiklik yaratmasa da gereklidir; adalet duygusuna sahip insanların sağlığını korumak için de elzemdir. ("Gezi hayatımızda değişiklik yaratmadı" diyenler, bunu kavrayamayanlar.)
İsrail devletini durdurabilecek veya İD katillerini yolundan çevirecek bir direnişi biz nasıl yapalım? İlk bakışta zor. Haydi İsrail daha zor, İD için, kalkıp binlerce kişi Rojava sınırına yığılamaz mıyız? TC hükümetinin İD'e yardımı kesmesi için gösterilere girişemez miyiz? En azından, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmek için örgütlenip bir dizi faaliyet yürütemez miyiz? Son zamanlarda neler neler için örgütlenilebildiğini, sokaklara dökülünebildiğini gözönüne alırsak..? Gazze, Müslümanların bir meselesi ve İHH'nın özel faaliyet alanı değildir. Eğer bir siyasî grupsan, hareketsen, partiysen ve Gazze ilk meselelerinden biri değilse, solcuyum diyemezsin. İnsan haklarından dahi bahsedemezsin. Eğer İD ilk meselelerinden biri değilse, bırak solculuğu molculuğu, burada yaşamıyorsun demektir. "İD'in gazabı Şiilere, Kürtlere, Hıristiyanlara, Ezidilere... bana ne!" diyorsan, insan olup olmadığın tartışılır. Ee?
Peki, yaşadığımız felaket günlerini daha da bunaltıcı hale getiren olguları hatırlatıp alanı daraltayım: Nurtepe Çayan Mahallesi'nde başlayıp Gazi'ye sıçrayan "olaylar" neticesinde 16 yaşında bir genç, İbrahim Öksüz, çapraz ateş altında kalıp can verdi. Ardından, 17 yaşında bir başka genç, Mustafa Ceylan, çok yakın mesafeden başından vuruldu, hastanede can çekişiyor. İlk olayın nasıl cereyan ettiğine dair hiçbir bilgimiz yok. İkincisine dairse, kapkaranlık birtakım ayrıntılar var. İsrail'in ve İD'in cinayetleriyle, elimizden bir şey gelmediğinden ötürü mü beraber yaşamak zorundayız? Bu cinayetlerle niye beraber yaşamak zorundayız?
Böyle şeyler insanı hasta eder. Katliama şahit olmak, soykırım seyretmek gibi hasta eder. Bunlar içimizde kök salar, büyür, ur olur, başka urlara yolaçar. Hasta oluruz. Zaten hastaysak, zamanında içimizde bu urların büyümesine izin verdiğimizdendir. Bunlardan sözedeni dışladığımız, susturduğumuz, sözüne kulak verilmez ilân ettiğimiz içindir. İçinde böyle urlar büyütmek, direnişin tedavi etkisini giderir. Direnmenin sağlayacağı arınmadan, temizlikten yoksun bırakır insanı. Tıpkı soykırım seyretmek gibi. Katliama şahit olmak gibi. Hastalıktan korunmanın-kurtulmanın tek yolu direnmektir.
Ve direnilecek şeyler arasında, gündelik politikanın kirli icapları, oportünizm, tukaka edilme, dışlanma korkuları da olmalı. Direnmenin gerektirdiği esas cesaret buralarda. Cinayeti gördüysen, "cinayeti gördüm" diyebilmelisin.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/08/cinayeti-gorduysen-cinayeti-gordum.html#more
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024