Umur TALU
"Aslanım benim, aferin Ogün. Yaslan şöyle oğlum, ikimizi beraber çekiyorlar. Rahatsız olma, samimi söylüyorum bak!"
Devlet ve "adalet" Ogün'ü bugün tahliye etmekte çok gecikti! Dün, 16 yıl önce Hrant Dink'i bu dünyadan alıp götüren tetiği çeken Ogün Samast yakalandığında, yanındaki polis öyle sesleniyordu aslanına.
"FETÖ'cü" filan çıkmadıysa, ister emekli ister hâlâ görevde, devlet ve iktidarın "adaleti" o polisin Ogün dediğine gecikmeli geldi!
"Aslanım benim, aferin Ogün" dediler şimdi.
"Rahatsız olma, samimi söylüyorum bak" diye tahliye ettiler.
Hrant Dink'i öldürdükten sonra Samsun'da yakalanan katil Ogün Samast'la fotoğraf çektiren iki jandarma.
Ve arkalarına yaslanırken, 2023 Kasım ayında ikisini beraber çektik.
Devlet ve "önyargı" ile yanında Ogün.
Ogün ile yanında iktidar, yargısı, adaleti!
Gülümseyin bakim.
Madımakçılar nasıl çıktıysa, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Can Atalay. Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Mine Özerden içerideyken; işte onlar yine içerideyken "Dink katili" de çıktı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni de Anayasa Mahkemesi'ni de takmayan "üstünlük hukuku" neyi üstün tutacağını iyi biliyor olmalı…
O yüzden de işte, "Dünya Hukukun Üstünlüğü" sıralamasında en sonda, 173'üncü değiliz çok şükür. 148'inci sıra hiç fena değil. Yetiyor, artıyor, artınca da "duranı değil, vuranı" serbest bırakıyorlar.
Sahi "Vuran Dışarı, Duran İçeri" diye yazmıştım yıllar yıllar önce Milliyet'te, gazeteci Ragıp Duran hapse girerken yine böyle birileri salındığında. Gazeteci eylemlerinde de pankart olmuştu.
Cem Karaca arayıp "Keşke bunu bestelesem" demişti.
Şimdi ne Cem Karaca var, ne öyle gazetecilerin gazeteleri ve eylemleri, ne Hrant, ne Ahmet Kaya, ah ne de Metin Uca artık.
Yahu ne çok hırpalandı bu ülke. Ne çok ayıp ne çok kayıp!
Ahmet Kaya'yı bu ülkede yaşayamaz, sürgünde de ancak ölebilir hale getirenler ile Hrant'ı manşetten hedef yapanların bir kısmı bugün "şiddetli muhalif." Ogün Samast serbest bırakılınca infial edeni de var, Ahmet Kaya'nın ölüm yıldönümünde "şarkılı story" paylaşanı da!
Bu iktidar ve 21 yılı ve bunca zulüm sadece Erbakan'ın küllerinden, o daha ölmeden onu yasaklarıyla satarak, kazık atarak doğmadı değil mi Fatih Bey; önceki iktidar, medya ve paşalar da onca kirlilikle hem yolu açtılar, hem emsal ve içtihat sağladılar.
Eh 21 yılın bugününe, Ogün'üne varırken zulüm de, adaletsizlik de, nefret ve şiddet de, devletin deve kini de, "samimi söylüyorum bak"ları da ustalaştı!
İkisini yan yana, ötesini, berisini, gerisini beraber çekiyoruz biz de.
Hem çekiyoruz hem çekiyoruz!
Arkalarına öyle bir yaslanmışlar ki, bizim gibi kaz kafalılardan başlayarak, o kaz kafası dahi olmayanlara kadar, anlatıp anlatıp duruyorlar. Tam unutup alışıyoruz derken, yeniden yeniden bu düzeni, kendilerini, adaletsizliği, hukuksuzluğu, üstünlerin hukukunu, keyfiliği, otoriter sistemi, dayatmacılığı, ayrımcılığı, ikiyüzlülüğü hatırlatıp duruyorlar.
Kafamıza vura vura, kalbimizi kıra kıra, umutları eze eze.
Ama kafamız da, kalbimiz de, umudumuz da inadına inatçı.
Çizim: Aydan Çelik
Mesele Ogün değil ki. 16 yıl yatmış işte. Bu ülkenin damarlarını kurutanlar, nice katil, azmettirici, emir verici; bireysel ya da örgütlü, sivil ya da devletlû, üstelik birçoğu gayet itibarlı, keyifli, etkili serbestti, yine serbest.
Barış Pehlivan'ı da aynı anda tahliye ediyor sistem, ediyor ki, sen bunu adalet zannet!
Yani Hrant'ı katletme kararı sanki Yasin'in Hayal'iymiş Samast'ın Ogün'lük kararıymış gibi yapmayalım, olur mu?
Bu iki çocuğu oraya iten mekanizma hem karmaşık hem net:
Sanki iş bölümü vardı ve "Büyük Gazete"den Susurlukçu ulusalcı paşa ve avanesine, milliyetçi kimi odağa, polis ve jandarmadaki yapılanmalara, şimdi "içeride" olsalar da bu iktidarın terfi ettirdiği "cemaatçi" polis şeflerine, onların arkasındakilere yayılan bir ağ bu.
Yanılsamalardan, yanılmalardan, yanılgılardan kaçınmamız için sistem elinden geleni yapıyor. Kendimizi kandırmayalım, çünkü onlar kandırmıyor. Neyse o, o kadar net, açık, çıplak!
Tek bir isim, suçlamak için vermiyorum, devletteki devamlılığı göstermek için hatırlatıyorum. Tek bir isim, Reşat Altay mesela. 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi önünde öğrencileri katleden "milliyetçi bomba" sırasında, öğrencileri korumak, failleri kovalamakla görevli Emniyet amiriydi. 12 Eylül'ün "bugünküne ilham veren adaleti"yle suçsuz bulundu. Yıllar sonra, 2007'de karşımıza, Dink Cinayeti'nin örgütlendiği Trabzon Emniyet Müdürü olarak çıktı.
Bu iktidarın imzasıyla terfi ettirilip Trabzon Emniyeti'nden tüm Emniyet İstihbaratın başına geçirilen ve sonra "FETÖ'cü" olarak ölümüne hapis cezası alan Ramazan Akyürek'in ardından!
Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuştur bildiği. Keşke vicdanı konuşsa bir gün!
Devletimiz ya da devletiniz birden kirlenmedi, tamam mı?
Bütün renkler aynı hızla kirlenmişti ama siz birinciliği Beyaz'a, Ak'a verebilirsiniz yine de.
Aynı gün isimleriniz yan yana geldi ya…
Bazı şeyler tesadüf değildir. Kimse kimseye benzemese bile, biz üçünüzü de sevdik.
Şöyle bir şey düşünün mesela:
Ölümünün 14'üncü yılında çok sayıda sanatçıyla çıkarılan "Ahmet Kaya'yı Anma" albümünün kapağını, ölümünün 7'inci yılında Hrant Dink'in kızı Sera yapmış…
Biliyorum, Metin Uca da defalarca dinlemiştir onu.
Mesele birbirimize benzemek değil, erken ölümleriyle kaybettiklerimizin de, baskı, şiddet ve nefretle bu ülkede açılan yaraların da farkında olabilmek.
Bir düşünsek, aslında kalplerimiz birbirimize dokunabilir, dokunabilir, dokunabilir, yüreklerimizdeki isyanlar el ele verebilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.07.2025
22.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
9.07.2025
27.05.2025
10.05.2025
6.05.2025
13.04.2025
5.04.2025