Yasemin ÇONGAR
Türkiye, Gianni Buquicchio’nun adını referandum vesilesiyle öğrendi. Aralık 2009’dan beri Venedik Komisyonu’nun Başkanı olan Buquicchio, 7 eylülde, yani biz Anayasa değişikliklerini oylamadan beş gün önce, “Yüksek yargıda kast var. ‘Evet,’ çıkarsa bu tekel sona erecek” diyerek net bir tavır almıştı. Sandıktan yüzde 58 oranında “evet” çıkmasının da, Buquicchio’yu memnun ettiği anlaşılıyor. Nitekim, Komisyon’un 15-16 ekimdeki genel kurul toplantısına katılan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, orada Anayasa değişiklikleriyle yolu açılan yargı reformu konusunda sunum yaptıktan sonra, Komisyon’un tepkisi, “Size bu değişiklikler için hep destek verdik, bundan sonra daha da fazla destek veririz” olmuş. Tabii, küçük bir dokundurma yapmadan da geçmemiş ve bu yaz, yirminci yılını kutlayan Venedik Komisyonu’nun genel kurullarına Türkiye’den ilk kez bakan düzeyinde katılım olduğunu kibarca not etmişler: “Yolunuzu yirmi yıldır gözlüyorduk.”
Adı “kaynana çatlatan” ama...
Bunları pazar günü öğleden sonra Tarabya sırtlarındaki Hâkimevi’nde anlattı Sadullah Ergin. Bir grup köşe yazarını, kendi deyimiyle, “çaylı, pastalı bir kaynana çatlatan” toplantısına davet etmişti. Ama daveti yaparken, “HSYK sürecine ilişkin her türlü sorunuzu cevaplamaya hazırım” demesinden de anlaşılacağı üzere, Ergin’in esas “çatlatmak” istediği HSYK seçimleri sonrasında oluşan “Bakanlık, siyasi ağırlığını koydu ve tulum çıkardı” izlenimiydi.
Bu izlenim, esasen, birbirini ilgilendiren üç gelişmenin sonucu: Birincisi, adlî ve idari yargıdaki meslektaşlarınca seçilen yeni HSYK üyeleri arasında Adalet Bakanlığı’ndan iki üst düzey bürokratın olması; ikincisi, seçimde en yüksek oyu alan Bakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur’un kazanan listeyi bizzat hazırlaması ve bakanlığın idari gücünün bu liste arkasında toplandığı düşüncesi; üçüncüsü, YARSAV ve Demokrat Yargı’ya mensup adayların genel beklentinin çok altında oy alıp seçimi kaybetmesi.
Tabii, bu üç gelişmenin, AKP’nin “siyaset alanında büyük ölçüde rakipsiz ve her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan bir güç” olmaya başladığı algısını besleyen kimi açıklamalarla eşzamanlı olmasının da, HSYK seçimleriyle ilgili kaygıları pekiştirdiği söylenebilir.
‘Aday olmayın’ diyemezdim...
Sadullah Ergin, “Sonuçtan hiç rahatsız olmadınız mı” diye sorduğumuzda, “Benim rahatsızlığım Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’ten geçen düzenlemeyi değiştirmesiyle başladı. Bunu o zaman açıkça ifade ettim” yanıtını veriyor: “HSYK seçimlerinde, her seçmenin tek adaya oy vermesi formülü bozulmasa, çoğunlukçuluğun önü açılmayacak ve çoğulcu esasa göre, her aday kendisi için çalışıp, kendi oluşturduğu algıya göre seçilecek ya da seçilemeyecekti. Bu formül, her dernek çatısı altından bireysel adayların seçimini kolaylaştırırdı.”
Ergin, tesbitinde haklı ama seçim sistemi Anayasa Mahkemesi’nce böyle değiştirildiğine göre, Bakanlık bürokrasisi “etik” ve “siyasi” açıdan daha özenli davranamaz mıydı? Mesela Ergin, Müsteşar Yardımcı Okur’un ve Personel Genel Müdürü Birol Erdem‘in adaylıktan caymasını isteyemez miydi?
Bu soruyu özetle şöyle yanıtladı Ergin: “Bakanlık bünyesinden altı bürokrat aday oldu; bunlara ‘aday olma’ demek, anayasal haklarını kullanmalarını önlemek anlamına gelirdi ve etik açıdan esas o yanlış olurdu.”
Tabii, Ergin burada da durmadı; Bakanlık bünyesinden bazı bürokratların YARSAV listesinden yarıştığını hatırlatarak, “Ben ‘Aday olma’ deseydim, bu arkadaşlardan bazıları bana ‘Sen ne karışıyorsun, bizi nasıl engellersin’ der ve sözümü zaten dinlemezlerdi. Telkinimi dinleyecek olanlar olsa bile, onlar da içlerinden kırılırlardı” dedi.
Listenin hazırlanmasında kendisinin dahli olmadığını, listeyi önceden görmediğini de vurguladı Ergin ve ekledi: “Kazanan listede yer alanlar sanıldığı gibi aynı felsefi yaklaşımı paylaşan insanlar değil. Daha ziyade, meslektaşları arasında saygınlık kazanmış ve seçim şansı yüksek adaylar biraraya geldi.”
Adlî ve idari yargıdan seçilen HSYK üyelerinin profilini biraz yakından inceleyince, Ergin’in haklı olduğu görülüyor. Mesela, HSYK’nın yeni üyelerinden, yine “bürokrat” diye eleştirilen Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Müdürü Ahmet Kaya’nın eşi de yargı mensubu ve YARSAV üyesi... Ayrıca, İbrahim Okur’un bakanlığa 1996’da (yani AKP’nin daha hayali bile kurulmamışken) girdiği gibi ayrıntılar da önemli...
Yargı tabanı “marjinal” değil
Ergin’in mütebessim bir sessizlikle karşıladığı şu soru bence kritik: “YARSAV’ın ve Demokrat Yargı’nın seçimlerde bu kadar başarısız olmasını bekliyor muydunuz?”
Buna doğrudan cevap vermese de, sohbetin başka bir yerinde, “Marjinal söylemlerle yola çıkan YARSAV’a yargı tabanı mesafe koydu” dedi Ergin... Ve doğrusu, bu yoruma hak verdim.
Tabii, Yargıtay ve Danıştay’ın HSYK’ya seçtiği üyelerin nedense pek tartışılmayan niteliklerine bakarak, bakanın deyişiyle, “marjinal söylemlerin” HSYK’da temsilinin süreceği sonucuna varılabilir.
Peki, Adalet Bakanı (ve hükümet) HSYK seçimlerinin yarattığı manzaranın “hukuka uygun” bile olsa, en azından “şık olmadığı” görüşüne hiç mi katılmıyor? Ergin’in bundan sonra ne olacağını anlatırken yaptığı itiraf, bence bu sorunun da yanıtı: “Bakanlık bünyesinden aday olup seçilen arkadaşlarımızın HSYK’da başkanvekili olmalarından yana değilim. Kurul başkanı olarak gerekirse bu görüşümü ifade edeceğim.”
AİHM’den önce son durak
Hâkimevi’ndeki sohbette Anayasa Mahkemesi’nin yeni rolü de gündeme geldi. Kişisel başvuru hakkının tanınmasıyla, Yüksek Mahkeme artık “iç hukukta son aşama” olacak. Yani, Yargıtay’da alınan bir karara Anayasa Mahkemesi’nde itiraz mümkün; AİHM’e ise ancak ondan sonra başvurulabilecek. Kâğıt üzerinde “olumlu” bir adım bu bence. Ama kuvvetle muhtemel bir sakıncayı da içinde barındırıyor. Başvuru usulü kolaylaştırılıp, Anayasa Mahkemesi’ne hızlı karar alması yönünde bir yaptırım getirilmezse, birçok hak ihlalini AİHM’e taşımak hayale dönüşebilir. Tabii, esas olan AİHM’e taşımayı gerektiren hak ihlallerinin hukuk sistemimizden temizlenmesi. Hızlı bir “temyiz ve itiraz” düzeni sağlansa, Türkiye’nin kendi Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve alt mahkemelerdeki ihlallere ilişkin sağlıklı kararlar alabilse, bu, temizlenme çabasına da hizmet eder. Ama bu cümlede bir “eğer” gizli ve “eğer,” göründüğünden daha kuvvetli bir kelime maalesef.
Ergin’e bu sakıncayı hatırlattığımızda, “Henüz yöntemi kararlaştırılmış değil. AİHM de bize bu konuda bir model önerecek” dedi.
Amaç, Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru düzenine ilişkin yasayı, 2011 Adlî Yılı’na yetişecek şekilde hazırlayıp geçirmek.
Basın davalarına çare aranıyor
Basın davalarında dünyada rekora giden bir ülkenin yazarları Adalet Bakanı’yla buluşur da, bu konu gündeme gelmez mi hiç? Nitekim, Hâkimevi’ndeki toplantıda bir ara salondan çıktım, dönerken, Taha Akyol, “Yasemin, gel gel senden bahsediyoruz” diye takıldı bana; meğer ben yokken konu basın davalarına ve haliyle Taraf’a gelmiş.
Ergin, basın davalarına çare aradıklarından, “gizliliği ihlal” gibi konularda “vatandaş için suç oluşturan bir eylemin, gazeteci için suç oluşturmaması” keyfiyetinin güçlüğünden söz etti. Kamunun bilgilenme hakkı, eleştiri-hakaret ayrımı gibi konularda, ifade özgürlüğünü esas alan bir yaklaşım gerektiğini söylüyorduk ki, laf o meşum 301 meselesine vardı. Ergin, bana bakarak, “Önümüze gelen, 301 davası taleplerinin önemli bölümü Taraf’ı ilgilendiriyor” dedi ve nedense hiç şaşırmadım.
[email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında…
5.12.2013 - Müminlerle âlimlerin demokratlığı ve matematikten boşanan fizik
24.09.2013 - Erdoğan'ın yeni danışmanı, şaka değil
27.07.2013 - Abdellatif Kechiche: Hiçbir devrim, cinsel bir devrim olmadıkça tamamlanmaz
29.05.2013 - Sıradan bir 'tanrı'nın olağanüstü kitabı: Son Oyun
1.04.2013 - Duvarlarınıza fazla güvenmeyin
8.12.2012 - Makinenin hakikati, insanın zehri
1.12.2012 - Ben bu işi hepinizden daha iyi yaparım
17.11.2012 - Birinci hazin şahıs ve komşu çocukları
10.11.2012 - Ölümün içinden hayatı doğurarak...
3.11.2012
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Onur Dinçer
Ermeni, Rum ve Süryani tehcirleri ve katliamları da Enverin ekibinin şahsi tercihlerinin bir neticesidir.
Onur Dinçer
Osmanlının Almanya tarafında 1. Dünya Harbine girmesi tamamen Enverin ve onun ekibinin şahsi tercihlerinin bir neticesidir. İttihat ve Terakkide herkes aynı düşünmüyordu. İttihat ve Terakkide harbe girilmesine hararetle muhalefet eden geniş bir kütle de olduğu gibi, Mustafa Kemal gibi İngiltere tarafında harbe girilmesini isteyen ciddi bir kütle de vardı. O devirde Enverin ekibi İttihat ve Terakkinin başında olduğu için onların dediği oldu. Vaziyet bundan ibaret.
Onur Dinçer
Sanırım sen Osmanlıda Kürtlerin ve Arapların düzenli olarak askere alınmasının başladığı devirle gayri-Müslimlerinkini karıştırdın.
Onur Dinçer
Gayri-Türk Müslümanların Osmanlı ordusuna alınması İttihatçılarla filan başlamadı. 19. asra kadar Osmanlı ordusu büyük nisbette Anadolu ve Balkanların Sünni Müslüman (yeni Müslümanlaştırılmış devşirmeler dahil) ahalisinden olan insanlardan ibaretti. Ama 19. asrın ortalarından itibaren Kürtler ve Araplar gibi Anadolu ve Balkanlar dışından olan Müslümanlar ve İttihatçılar devrinden (1910lar) itibaren de gayri-Müslimler Osmanlı ordusuna düzenli (ve hem de mecburi) olarak alınmaya başladılar.
Mehmet Namım Polat
Mehmet Akbacak biraz daha tarih öğrenirse, yalan zannetiği şeylerin aslında gerçeklerin özeti olduğunu farkedecek. Dünya savaşında savaştığımız düşmanın emperyalist olmadığını iddia etmek çocukluktur. Yemen kendi toprağımız olduğuna göre, ordumuzun orada bulunması kadar tabii bir şey yoktur. İlki ekonomik emperyalizme karşı, kapitülasyonlardan kurtuluş, İkincisi politik emperyalizme karşı bir tavır alıştır osmanlının dünya savaşında yer alışı. Düşmanı zaaf anında yakalamak istedik, ama olmadı.
Mehmet Namım Polat
Mehmet Akbacak tarihi biraz daha kurcalamaya başlarsa görecek ki, Osmanlı ordusu herşeyden önce Türk bir oduydu, buna son vermek isteyen İttihatçılar oldu. İşte Türk olmayan Müslümanlarında askere alınmaya başlaması ittihatçı nefretinin başını sebeblerinden birini teşkil eder. Aynı ittihatçılar, savaş bitince ülkeyi terk ettiler fakat Enver Paşa hariç ermeni katiller tarafından birer birer öldürüldüler. Kaçmasaydılar da öldürüleceklerdi, zira ingilizler kararını vermişti.
Ad Soyad Giriniz...
ne alakasi var canakkale ye gittiginiz de sehitligi gezdiginizde zaten bircok etnik kokenden insanin orada yattigini gorursunuz hic bir zaman sadece turkler savasti diye dusunmedim dusundurulmeye de yonlendirilmedim....