Yasin AKTAY
Fikir ve siyaset insanlarını ölümlerinden hemen sonra değerlendirmeye girişmek çok sağlıklı bir sonuç vermiyor. Malum bizde ölenlerin ardından zaten kötü konuşulmaz diye yaygın bir davranış etiği var. Öleni hayırla yad etmek mecburiyeti herkesin benimsediği ortak bir ahlaki davranış olduğundan ölenin ilk anda lehine işleyen, olguyu algıdan hemen koparıveren bir işlevi deruhte eder. Bu ahlaki tutum bir anda “kel ölür sırma saçlı, kör olur badem gözlü” dedirten bir algı çarpıtması yaşatır.
O yüzden ölüm hadisesinin kendisi bir insanın amel defterini kapatır ama o kapağa da belki içerikte olmayan bir cila da sürer. Tabi ölen kişinin siyasetçi veya siyasiler tarafından özel anlam atfedilen bir kişi olması onunla ilgili algların da bir kutuplaşma konusu olmasını mukadder kılıyor. Bir çok kişi ölüm hadisesini kendilerini teyit eden, kendi ideolojilerinin intikamını alan bir yargı kararı gibi sevinçle karşılayabiliyorlar. Ölenle ilgili gerçek bilgileri belki bir süre geçtikten sonra, daha soğukkanlı değerlendirmelerle oluşturmak veya edinmek daha fazla mümkün oluyor.
Şerif Mardin’in ölümü üzerine hakkında yazılanlara bakıldığında bu kuralın yine fena halde işliyor olduğunu görmek mümkün. “Kişi yaşadığı sürece tamamlanmamış bir metindir, öldüğünde bu metin tamamlanır” diyenler varsa da, aslında kişi öldükten sonra da onun hakkında yazılanlar veya onun eserinin kendiliğinden tesiri onun hakkındaki algıları berhayat tutmaya devam eder.
Arada bir o metnin aslına en uygun yorumu iddiası duyulur. Bu iddiasını temellendirecek deliller ve argümanların bulunması, hele çok yazılar yazmış, çok kitaplar yayınlamış, çok uzun yaşamış biri için hiç de zor olmaz. Bir başka nokta da, ölmüş gitmiş insanların hayatlarında, söylemlerinde, yazıp çizdiklerine kusursuz bir bütünlük ve tutarlılık atfedilmiş, onlardan yana böyle bir beklenti içine sokulmuş olmamızdır. Oysa birinde bir bütünlük varsa da bunun bizim zihnimizdeki bütünselliğe uyması gibi bir mecburiyet olmadığı gibi o bütünlüğün ne olduğu, yaşın, cinsiyetin, kişisel tecrübelerin ve konjonktürlerin o bütünselliği nasıl etkilemiş olabileceğini hesaba katmak aklımıza bile gelmez.
Rasim Ozan Kütahyalı’nın ayrı bir Şerif Mardin okuması var, mesela. Bana göre de cari olanlara nazaran belki Şerif Mardin gerçeğini biraz daha iyi yansıtıyor. Ama olgularla algılar arasındaki açığı kapatmak gibi bir iddia bu aşamada çok fazla büyük bir iddia olarak kalıyor. Korkarım algılarla olgular arasındaki açığı kimsenin tamamen kapatmak gibi bir imkanı yok. Algılarımızla olgular arasındaki açığı kapatmak biz Müslümanlar için bir dua konusudur. “Rabbimiz eşyayı bize olduğu gibi göster” (Rabbena, arina’l eşya’ kema hiye) “Rabbimiz bize doğruyu doğru olarak göster ve ona tabi olma gücü ver, yanlışı da yanlış olarak göster ve ondan kaçınma gücü ver”.
Mardin’in Kemalizmi tamamen aşmış, onunla özde çok sorunlu biri olarak anlaşılması elbette mümkün. Sadece militan Kemalistlerin ona olan nefretlerinden, saldırılarından bile böyle bir Mardin portresi çıkarmak mümkün. Onun bir sosyal bilimci refleksiyle ama oryantalist bir zihniyet ve pozisyondan İslam’ı anlamak için ortaya koyduğu çaba o Kemalistler için “gericiliğe” bir katılım gibi görülmüş. Oysa Mardin’in İslam’ın Türkiye’deki toplumsal, kültürle gerçekliğini anlama konusunda sergilediği çabanın İslam’a ve iddialarına inanarak sergilediği bir katılım değil, sadece bir anlama çabasıdır.
İslam’ın dışarıdan nasıl algılandığına Müslümanların gösterdikleri ilgiyi de bu anlamda tek bir kefeye koymamak lazım. Bir mesajı olan insanlar, bunun nasıl algılandığı ve nasıl anlaşıldığını önemserler. Bir sosyal bilimcinin, bir oryantalistin veya bir Kemalistin İslam algısı, yorumu veya anlaması hiç de önemsiz değildir.
İslam ve Müslümanlar bu dünyada var oldukları sürece her türlü algının konusu olacakları gibi, her türlü bilimsel araştırmanın nesnesi de olacaklar. Bundan kaçış yok. Kaçmanın gereği de yok. Bu sadece Müslümanlara özgü bir durum da değil elbet. Başkalarının algıları, bunun yönetimindeki başarı veya başarısızlık, bizim bu dünyadaki varlığımızı bütünleyen önemli bir unsur. Böylece etkileşerek var olan bir türdür insanoğlu.
Mardin’in Müslüman-muhafazakar dünya nezdindeki tek karşılığı elbette onun Said Nursi hakkındaki çalışması veya genel anlamda Türk modernleşmesine pozitivist çerçeve dışından yaklaşımı değildi. Onun aslında 2007 yılında, yani laikçiliğin dindarlara karşı tam bir savaş seferberliği atmosferindeyken ortaya attığı “mahalle baskısı” ve “Malezyalaşma” kavramları laik-kemalist cepheye önemli bir moral cephane sağlamış, dindarlar nezdinde ise ciddi bir taciz atışı gibi algılanmıştı.
Sadece orda kalmış olsa belki bugün Mardin portresi yine başka türlü tamamlanmış olurdu. Halbuki Mahalle baskısı hiç de karşılıksız ve yersiz bir kavram değildi. Sosyal bilim literatüründe karşılığı olan ve aslında uygulandığında her tür ideolojik paylaşım ortamında, mahallede, işleyebilen bir mekanizmayı sadece muhafazakarlar adına dillendirmiş olması bile aslında o günlerde tuttuğu tarafa dair yeterli bir işaret veriyordu. Oysa kendi laik-batılılaşmış çevresinde o mahalle baskısının örneklerini çok daha iyi yaşıyordu ve belki de kavramı uyarlarken ona ilham veren tam da o laik çevrelerden şahsına yönelik gördüğü kendi öznel tecrübesiydi.
Bütün bunlara rağmen, Mardin, kuşkusuz, bu örnekte bile görüldüğü gibi, kavram üretebilen veya uyarlayabilen, sosyal bilim düşüncesine ciddi katkıları 90 yılık ömrünün sonlarına kadar başarabilen bir bilim insanımızdı. Öldükten sonra da eserlerinin tesiri çeşitlenerek devam edecek gibi görünüyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019