Yıldıray OĞUR
Robert Stinnett’in adını duymamış olmanız normal. Denizci kökenli bir gazeteci olarak tam 17 yıl çalışmış ve 2400 Amerikalı askerin ölüp, 80 Amerikan askerî gemisinin yok edildiği Pearl Harbour baskınını, Japon kamikazelerin değil, ABD’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmak isteyen başkan Franklin D. Roosevelt’in yaptırdığını iddia etmişti. Meczup muamelesinden fazlasını görmedi. İkiz Kuleler ve Pentagon’un da vurulduğu 9/11 saldırılarının arkasında ABD derin devletinin olduğunu iddia eden onlarca belgesel yapıldı. (Bizdekinin tam aksine her olayı devletten bilen radikal Amerikan sağı. Ümit Kıvanç’ınkilerden de daha kaliteli.)
Ama bu iddiayı Amerikan merkez medyasında, Kongre’de dillendirmek manyak olarak adının tescillenmesi için yeterli sebep.
Paris’te aynı gün Charlie Hedbo dergisini basıp, ardından Yahudi marketindeki insanları rehin alıp katleden IŞİD hücresinin arkasında Hollande’ın olduğunu söyleyen bir meczup ise çıkmadı. En radikal solcular bile saldırıları Fransa’nın Türkiye’ye de epey yakın Suriye politikasına bağlayıp, “Katil Hollande” “Katil devlet” sloganıyla yürüyüş yapacak kadar cozutmadı. Paris’teki IŞİD saldırılarından sonra “Katilsiniz! Eliniz kanlıdır, yüzünüzden, ağzınızdan, tırnağınıza kadar her yerinize kan sıçramıştır. En büyük terör destekçisi olduğunuz ortaya çıkmıştır” diyecek bir siyasetçiye ise herhalde Kouchi kardeşlerin mahallesinden bile 13 oy çıkmazdı.
Ama Türkiye’de hepsi mümkün. Elde tek bir delil, karine yokken merkez medyada, tv’lerde bir IŞİD katliamının arkasında devlet olduğu ciddi ciddi tartışılıyor. En kibarı göz yumulduğunu söylüyor. Pentagon’u, Paris’i, Londra’yı, Madrid’i vurmuş bir terörün, daha önce de çeşitli kılıklarda defalarca vurduğu Türkiye’yi, Ankara’yı vurmasının arkasında muhakkak devlet, İslamcı iktidarın göz yumması, kasıt aranıyor.
Yüzde 13 oy almış silahlı bir örgütün siyasi kanadının lideri bu iddiasını CNN’e bile taşıdı: “Devlet desteği olmadan IŞİD bu saldırıyı yapamaz.” Amanpour bilse sorardı herhalde: “Peki sayın Demirtaş, kardeş örgütünüz PKK, 2011’de Ankara’nın ortasında Anafartalar’da canlı bomba patlatıp 9 kişiyi öldürürken, 2011’de Kızılay’ın ortasında Kumrular’da bomba yüklü araç infilak ettirip 5 sivili öldürürken de devlet desteği var mıydı?”
Bilenler bile soruyor mu ki, onu niye sorsun.
Hiçbir şey bilmeden, ülke tarihinin en büyük, en acı terör saldırısından dakikalar sonra, polis bile elini delillere değmemişken faili ilan edip “katil devlet”, “katil Erdoğan, AKP” sloganları atan siyasetçilere,kelli felli gazetecilere “ne yapıyorsunuz! bu siyasetçiliğe, gazeteciliğe, insanlığa da sığmaz, toplumu birbirine düşürüp, canlı bombanın üzerindeki demir bilyelerin ulaşacağı alanı büyütecek laflar etmeyin” demenin işe yaramadığı, devleti istihbarat ve güvenlik ihmali var mı diye sorgulamanın kesmediği, gerçek katillerle, bunu niye ve nasıl yaptıklarıyla, bundan sonra ne yapmak gerektiğiyle falan ise hiç mi hiç ilgilenmeyen, birinci dakikasında katliamdan siyaset çıkarmanın, slogan üretmenin, hayatı durdurmak, devrimci hedeflerde kullanmanın yollarını arayan ve ancak siyaseten en karşısındakine parmak uzatıp “katliamı siz yaptınız, katilsiniz” denince tatmin olan bir ergen öfke var karşımızda…
James Barrie’nin 1904 yılında yazdığı Peter Pan oyununun tam adı “Peter Pan ya da Büyümeyen Çocuk”tu.
Herkes bilir Peter Pan büyümeyi reddeden bir çocuktur. Çetesiyle Kaptan Hook’la kapışıp durur. Türk solunun büyümeyi reddeden Peter Pan’ları denince aklıma gelen isimlerden biri muhakkak Ümit Kıvanç. Hep bir devrime beş var heyecanı, “bana bir solcu cinayet işledi dedirtemezsiniz” inanmışlığı, dünyayı iyi solcular ve kötü sağcılar arasındaki bir çizgi film sanan çocuksuluk. Ama kesinlikle samimi bir öfke, Türkiye standartları üstünde bir gerçeği arama performansı.
O yüzden Neverland’deki bu Peter Pan’ı hakikatle karşılaştırıp mutsuz etmek istemem. Ama maalesef insan polemik yapacağı kişiyi seçemiyor. Mümkün olsa tabii ki bir Peyami Safa’yı bir Refik Halid’i tercih ederdim.
Ama belki bu yazışmaları okuyan ve hâlâ gerçeği anlamaya çalışan dört kişi kalmıştır diyerek bir cevap yazmak zorundayım.
Cümle cümle olacak biraz. Şöyle başlıyor:
“İktidar propaganda aygıtının az sayıdaki akıllı cengâverlerinden biri, Ankara katliamı üzerine, üzüntünün, acı paylaşmanın, başsağlığı havasının hiçbir yerine sızamadığı, ibretlik bir yazı yazdı.”
İltifat için teşekkür ederek başlayalım, o kadarlık bir hukukumuz vardı.
“Kınama mesajı yayınlamayan gazeteci” ucuz bir popülizm çabası. Ama “korkunç bir katliam”diye başlayan ve süren, katliamın bir toplumsal kutuplaşmaya neden olmaması için yazılmış bir yazıya edilmiş bu lafları, Kıvanç’ın Ankara katliamı sonrası bana cevap vermek için oturup yazdığı bu ilk yazısı için de çok rahat kullanmak mümkün: “Üzüntünün, acı paylaşmanın, başsağlığı havasının hiçbir yerine sızamadığı…”
Tabii ki ibretlik de. Mesela şurası:
“Oğur önümüze 'olağan şüpheli'ler atarak başlıyor. Önce 'Suriye istihbaratı' ve 'cemaatçi savcı ve polisler.' Reyhanlı'da 55 cana mal olan patlamayla ilgili olarak 'savcının elinde katliamın emrini Suriye İstihbaratı’ndan ‘Ebu Firas' kod adlı Anas Asalieh'in verdiğine dair onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade var'mış.Bir istihbarat işinde, 'emri şu verdi' diye 'onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade'! Ne ilginç! Mütemadiyen 'emri bu verdi', 'emri bu verdi' diye konuşmuşlar. Yazarın güçlü kanıtı şu: Suriye’nin Türkiye’ye düşmanlığı açık, muhaberatın yapıp edebildikleri dünyanın malumu...”
Cehalet değil ama cahil cesareti insanı kızdırır haklı olarak. Özellikle de 55 insanı öldüren bir katliam için müstehzi bir dille ve 350 bin insan öldürmüş bir katil diktatör uğruna yapılırsa.
“Mütemadiyen 'Emri bu vermiş' diye konuşuyorlar” lafını nereden uydurduğu bir tarafa, Reyhanlı
Katliamı hakkında konuşmak için katliamın 6 aylık hikayesinin anlatıldığı bir yazı tavsiye edebilirim.
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/587769.aspx.
Tabii nefreti ırkçılığın, İslamofobinin kıyılarına vurmuş şöyle cümleler kuran biri için buna değer mi emin olamıyor insan: “İslâmcı zihin dünyasını manipüle etmek için bunlar yeterli kanıt. Bu zavallılığı iyi tanıyan Oğur gibiler bundan ekmek yiyor”
Şurası için bir iki laf edip bitirelim bu mevzuyu: “Suriye devletinin görevlendirdiği iki canlı bombacının Ankara'nın göbeğine bombalarıyla gelip kendilerini uçurmuş olduğuna ihtimal vermemizi istiyor Oğur”
Suriye gibi yurtta barış dünyada barış ilkesini şiar edinmiş bir devletin, düşman ilan ettiği bir ülkenin başkentindeki patlamada olağan şüpheliler listesine sokulmasına bile tahammülü yok Kıvanç’ın.
Halbuki barış için siyasi müzakerede karar kılıp, yıllarca Öcalan’la, PKK’yla görüşmüş bir sivil iktidarın, kendi başkentinde barış isteyenlerin arasında patlatmak için canlı bomba göndermiş olabileceğine veya gönderilmesine seyirci kalabileceğine inanmış biri için çerez mahiyetinde bir “akıl”yürütmesiydi bu.
Ayrıca, Suriye istihbaratını Reyhanlı katliamı öncesi Ankara’da Kocatepe Camii altındaki bir alışveriş merkezinde bomba patlatmak üzere yaptığı hazırlıklar hakkında da epey malzeme var yukarıdaki linkte.
Ama şurası bana çok koydu gerçekten:
“Çünkü, Oğur'a göre, 'geliyorum diyen saldırı için bütün uyarılara rağmen son ana kadar adım atmayan cemaatçi savcı ve polislerin apaçık ihmalleri' yüzünden olmuş o felaket. Polisle savcı paralelse, bakan, başbakan, kimse sorumlu olmuyor, akan sular duruyor. Nasıl bir zavallılıktır...”
Gerçekten bu nasıl bir zavallılıktır. Üzerine tonla yazı yazıp, belgesel çektiği Hrant Dink cinayetine nasıl yol verdikleri bilinen, apaçık ihmalleri yüzünden de hapse atılmış cemaatçi polisler için bu cümleler sahiden akan suları durduran bir zavallılık.
Ama en zavallı yeri burası da değil yazının. İlk aday şu:
“Yine yetmezse”, diye devam ediyor yazarımız, tek cümlesinin her şeye yettiğinden emin; “PKK var” diyor. Ve örgütün şiddeti ve acımasızlığına dair ballandırma faslına girişiyor. Kimini eğip büktüğü, kimine geçerken başka tatlar kattığı bir dizi olgu sıralıyor. Böylece PKK'nin bir silahlı örgüt olduğunu, birçok şiddet eylemi yaptığını ve yapabileceğini anlıyoruz”
Okuyunca Ümit Kıvanç’ı bir ''mucizeyi'' gerçekleştirip “PKK'nin bir silahlı örgüt olduğunu, birçok şiddet eylemi yaptığını ve yapabileceğine” ikna eden satırlarıma gururla bir daha baktım.
Şöyle yazmışım:
“İzci örgütü olan değil, barış için yanıp tutuşan da değil. Devrimci halk savaşı ilan etmiş olan, salondaki kanepesinde otururken küçük kızları roketle vurup, askerî araç geçişi için koyduğu mayınlarla küçük erkek çocukların parçalandığı, yatağında uyuyan genç polisleri infaz edip, 3 yaşındaki kızının, balkonundan el sallayan karısının, sofrada otururken çocuklarının gözü önünde insanları infaz eden tanıdığımız, bildiğiniz terör örgütü olan, terör örgütü kalmaktan başka da bir derdi olamayan…”
Demek gazete haberlerinden alınma bu cümleler “örgütün şiddeti ve acımasızlığına dair ballandırma faslı”, “Kimini eğip büktüğü, kimine geçerken başka tatlar kattığı bir dizi olgu”ymuş Tabii Kıvanç’ın gerçeklerden özyönetim ilan edilmiş, etrafına hakikatlerin girmesi engellenen hendekler kazınmış Neverland’ında. Bilseydim, bir solcu yazarın PKK hayallerini bu denli yıkmamak için “ballandırarak” anlatmazdım bu günlük haberleri…
Çünkü PKK’nın bu ülkede patlamış bir bombada ilk akla gelebilecek olağan şüphelilerden biri olduğunu duyunca bile dellenen bir yandaşlık, kefillik var karşımızda.
Ama Ümit Kıvanç’ın bu kefilliği tesadüfi değil. Taraf’tan kalma bir polemikte de yazdığım gibi “Bana solcular asla cinayet işledi dedirtemezsiniz”le ifade edilebilecek bir temel ilkesi bu onun. Şu da başka bir örneği herhalde:
“Yine böyle bir şeyi asla yapmış olamayacaklarını bildiği DHKP-C’yi, “Esad’ın Mihraç Ural’ı”nı, MLKP’yi sıralayıp tipik zihin bulandırma işlemine geçiyor. Kendini adamış; ne hale düşüyorum diye bakmıyor”
Asla yapmış olamazlar dedikten sonra gelen ilk örgüt gördüğü, hoşuna giden bütün canlı bombaları üstlenecek kadar işin içinde. İkincisi için Google’a Banyas Katliamı yazabilirsin diyeceğim ama herhalde yazmaz. Ne diyelim “Kendini adamış; ne hale düşüyorum diye bakmıyor”
“Yıldıray Oğur, art arda sıraladığı örgütlerin değil devletin katliam faili gösterilmesine kızıyor. Çünkü devlet artık kendini adadığı siyasî hareketle özdeş; deriniyle, katilleriyle, provokatörleriyle devletin bütününü kucakladılar”
Devletin, iktidardaki siyasi partiyle özdeş olmasına bir demokrat ancak sevinir. Normali olanı bu
zaten. Maalesef bizimki öyle değil henüz.
Ayrıca o devletin “paralelinin” propaganda siteleri dün yazısını heyecanla paylaşırken, o “devletin derini, katili, provokatörüyle” büyük Gezi direnişinde yan yana durduklarını unutmuş biri için fazla boyu aşmış laflar bunlar
Ben o yazıda olağan şüphelilere yazıp, IŞİD yapmıştır demiştim. Peki Kıvanç ne diyor bu saldırı için:
“Evet, biz de “devlet yapmış olabilir” derken, Cumhurbaşkanının birilerini çağırıp “Gar'ın oraya bomba koyun!” dediğini kastediyoruz zaten! Çünkü salağız! Değiliz. Oğur da değil. Ciddî olanı saçma olanın arkasına gizliyor”
Ah ne büyük bir titizlik bu! Peki neymiş sizin için “ciddi” olan? En baştaki meseleye döndük: Neye dayanarak diyorsunuz bunu, söyleyin de biz de bilelim?
Bilelim, belki biz de tövbe edip “Gar önünde canlı bomba patlatıp katliam yapmak gibi işlere karışmış bir iktidara karşı sizin taraftan “Yargılanacaksınız” diye bağırırız.
Yok. Tek ipucu dahi yok yazıda. Araştırılıyor herhalde, cemaat arşivlerinden çıkar bir şeyler. Troll hesaptan kanaat oluşturan troll bir entelektüel dünyaya daha fazla israf zaten.
Şunu yazan birine o bile fazla:
“Demirtaş'ın Diyarbakır ve Suruç katliamlarından sonra “Saray Gladio’su deyip mahçup olduğunu” ileri sürüyor? Nasıl mahcup oldu? İktidarın bu katliamlarla ilişkisi olmadığı mı kanıtlandı? Eylemlerin ardındaki organizasyon ortaya çıktı da MİT'in dahlinin veya haberinin olmadığı mı anlaşıldı?”
İnsanın başını döndüren bir hukuk anlayışı. Saray Gladio’sunun yapmadığı kanıtlandı mı yani? Polemik yapacağın insanı seçemiyorsun diye baştaki hayıflanmanın nedeni buydu işte. Pes, insaf hatta yuh!
Ama şurada mide bulandırma aşamasına da gelmeyi başarmış yazar:
“Saymaya kimden başlıyor, tahmini kolay: Selahattin Demirtaş. Oğur, Demirtaş'ı PKK ve YDG-H silahlı eylemlerinden sorumlu ilan ediyor, aktarması bile insanın midesini bulandıran işler yapıyor. “Daha bir yıl önce çağrınla gencecik çocukları linç etmiş ağzının içine bakan silahlı çeteler” diyor. “Kobanê olayları” ve Yasin Börü'nün katledilmesini hatırlatıyor. Yani kırk dört (44) HDP'linin öldürüldüğü iki günden söz ediyor. Yasin'in hunharca katledilmesini Demirtaş defalarca kınamışken bunu diyor. Herhangi bir silahlı çetenin Demirtaş'ın lafına bakmayacağını, çete dediği YDG-H'nın ne olduğunu, ne olmadığını, HDP ve Demirtaş'ın Kürt hareketi denklemi içindeki yerini pekâlâ biliyor. Ama böyle sunuyor”
“Çete dediği YDG-H” Bence sözde çete dediği YDG-H yazmalıydı. Buna hevaller darılabilir. Herhalde 90’larda JİTEMciler için de böyle yazılar yazanlar vardı. Allah en sevmediğine benzetir işte.
Demirtaş’ın o çağrıyı niye yaptığını açıklamaya çalıştığı basın toplantısındaki terleri henüz kurumadı. En son “Börü ailesi kendi kullandırtmasın” dediği Demirtaş’mış kınayan. Yasin Börü’nün annesine bir sorsun bakalım.
Sonra da 6/7 Eylül’den 60 yıl sonra bir cadı avının yaşandığı 6/7 Ekim’i savunacak hale düşüren kadere de isyan edin(!)
Biraz uzadı kusura bakmayın. Ama her cümle için söylenecekler var. Mesela şu nasıl es geçilebilir:
“Oğur, Demirtaş'ı, “İki ayda yüzden fazla insan öldürmüş bir silahlı örgütün siyasi kanadının lideri” diye takdim ediyor. Bizi PKK ile görüşülerek Kürt sorununun çözüleceğine inandırmak için yüzlerce satır yazmış eski gazeteci!..”
Ben onu yaparken, “çözülmez, yapamazlar, demokrasi olmadan barış olmaz” cephesinden bildiren birinden güzel sözler. Evet size ancak PKK ile görüşülerek sorunun çözüleceğine inandırmaya çalışan kişi bendim. Tanıştırayım; Bu da PKK; silahlı örgüt.
PKK ile engin fikirlerinden yararlanılması için değil, silah bıraksın diye görüşülmesini savunuyorduk. Bence Kıvanç HDP’den aday olup, Kandil’deki mülakatlardan birine katılsa hatta vekil seçilince danışmanının yukardan gönderildiğini görse bile bu cümleyi yazardı.
Az sabır sona geldik sayılır.
“Can Dündar'ı, “MİT tırları haberinde tek kelime IŞİD geçmeden IŞİD'e giden tırlar diye tweet atarken ki sorumsuzluk” diye suçluyor Oğur. Haklı olabilir. Zira MİT TIR'larındaki silahlar muhtemelen IŞİD'e değil, bir başka cihatçı örgüte, Ahrar uş-Şam'a veya Sultan Murad Tugayları denen, muhtemelen MİT'in sevk ve idare ettiği yapıya gidiyordu. Bu Oğur'u veya hükümeti nasıl temize çıkarıyor, anlayamadım”
Valla Can Dündar’ın MİT tırları hakkındaki yalan haberciliğine ikna olmasına sevindim de Ahrar’a ya da
Türkmenlere silah göndermesi Türkiye’yi asıl kirletiyor onu anlamıyoruz işte. Gönderse keşke. YPG’ye gönderilen silahlar Amerika, emperyalizm falan demeden tertemiz nasıl olsa.
Çünkü Kıvanç için onlar “üstün” Kürt ırkından ve “seçilmiş” solculardan. Ama şehirlerini bombalayan katil bir rejime karşı mücadele eden İslamcı Araplara, Türkmenlere giden silahlar kirli. Eh işte, o yüzden anlaşmak zor.
“Ahmet Şık'a sataşan, Fehim Taştekin'e iftira atan Oğur, Celal Başlangıç'a “PKK'nin adamı” yaftası yapıştırmaya çabalarken kazdığı kuyuya düşüyor. Şu sözler dökülüyor ağzından: “Kandil dağlarındaki komutanların uçağı olsa hep yan koltuğu şimdiden garantilemiş. Allah söyletir. Birine yaranmak, yanaşmak, ondan çıkar sağlamak... anlamındakullanılan tasvirin uçak-koltuk oluşu ne kadar hoş! İnsan utanır, diyeceğim, yine utanıyorum ve diyemiyorum. Uçak ve koltuk... Belki de seni bunlar bu hale düşürdü.”
Ümit Kıvanç herhalde bundan sonra Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın gezisini izlemek için uçağına binip ondan nasıl çıkar sağlanabildiği ve bu seyahatlerin insan ruhuna etkileri üzerine bir yazı daha kaleme alır da öğreniriz. Herhalde yükseklik korkusu var uçağa binmeyi Mars'a gitmek, zamanda yolculuk gibi uğruna her şeyin feda edileceği bir şey zannediyor.
Tabii bu yazıyı yazarken Kenan Evren’in uçak seyahatlerinde yanından eksik etmediği eski Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal’e de danışabilir. Bel altı muhabbetlerin döndüğünü kitabından okuduğumuz o 12 günlük Uzak Doğu seyahatinden herhalde bir çikolata getirmiştir Kıvanç’ın da bir parçası olduğu Cumhuriyet’in yazı işlerine.
Hayaller “Darbeciler önce verdiğin listedekileri asar keser” diye efelenmek, gerçekler, darbe
döneminde, darbecilere yandaş gazetenin mutfağında çalışmak.
Tabii bir de ortak paralel operasyonlara PR yapılan gazete tecrübemiz var. Fena sayılmaz bu performanslar.
Oradan tepesinde, bu 40 yıllık muhafazakar gazeten bile kendini yenileyip logosunu değiştirmişken hâlâ daha “Türkiye Türklerindir” yazan, Hrant’ın ölüm fermanlarının çıktığı holding gazetesine kapak atmış sosyalist olmak da gözden kaçmayacak bir beceriye işaret ediyor.
Hem hep muhalif olup hem de her daim iktidarda kalabilen bir Türk solcusuna herhalde bundan sonraki ilk darbede de bir yer bulunur.
Tabii yine de gözden kaçmamak için biraz daha büyümekte fayda var.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025