Yusuf Kaplan
Tarihi yalnızca Batılılar yapıyor son üç asırdır…
Batılılar, Batı uygarlığı dışındaki medeniyetlerin yürüyüşünü durdurdular.
Rönesanslar, bilimsel devrimler, siyasî devrimler, düşünce ve sanayi devrimleriyle modern pagan Batı’yı kurdular.
Sömürgecilik ve emperyalizm tecrübeleriyle de bütün insanlığı vurdular; insanlığın medeniyet birikimlerini, kültürlerini, bunlara kaynaklık eden dinlerini ve düşünce sistemlerini yerle bir ettiler.
Niçin?
Gücü kutsadıkları için.
Ama artık yolun sonuna gelindi: Güç, dünyayı cehenneme çevirdiçünkü.
BATILILAR, GÜCÜ NİÇİN KUTSADILAR?
Batı uygarlığı, sadece güce dayanıyordu. Bilimsel devrimler, siyasî devrimler, düşünce ve sanayi devrimleri, Batılıların gücü, güç üreten araçları kutsamalarının bir ürünüydü.
Tam da burada sorulması gereken yakıcı soru şu: Batılılar, neden gücü ve güç üreten araçları kutsama ihtiyacı hissetmişlerdi?
Batılıların gücü, güç üreten araçları kutsamaya ihtiyaçları vardı.
Niçin?
İslâm medeniyetinin geliştirdiği meydan okuma karşısında ayakta durabilmeleri için.
İnsanın özgür iradesini yoksayan Kilise’nin öğretileriyle İslâm medeniyetinin yürüyüşünü durdurmaları mümkün değildi.
O yüzden Kilise’yi, Kilise’nin Tanrı’sını bir kenara koymaları gerekiyordu.
İnsanın özgür iradesini hayata ve harekete geçirecek bir Tanrı fikri, hakikat fikri sunmuyordu Kilise.
Sonuçta, Batılılar, Tanrı fikri ve hakikat fikrine sahip ol/a/madıkları için, ontolojik güvensizlik duygusu yaşamaya başladılar.
Ontolojik güvensizlik duygusu yaşayan bir insanın, toplumun veya uygarlığın varlığını sürdürebilmesi mümkün değildi. Bütün büyük düşünürlerin, sanatçıların dikkat çektiği gibi.
İnsanın kendine güvene ihtiyacı vardı. Peki, bu güvene nasıl ulaşacaklardı Batılılar?
Böylesi bir güveni nereden ve nasıl elde edeceklerdi?
Güce sahip olarak. Güç üreten araçlara sahip olarak.
Bunun yolunu bilimsel devrimin ve modernliğin iki büyük kurucusu göstermişti: Francis Bacon ve Rene Descartes.
Bacon, “bilgi güçtür” demişti.
Descartes da, “tabiatın efendileri ve hâkimleri olacağız” diye yola koyulmuştu…
Dikkat buyurulsun lütfen: Amaç, bilgiye ulaşmak değil güce ulaşmaktı.
Güce nasıl ulaşılacaktı? Tabiatın imkânları keşfedilerek. Yani bilim yapılarak.
Batılılar, dünyayı sömürgeleştirmeden önce tabiatı sömürgeleştirdiler.
Gücü, tabiattan devşirdiler ve sonra da tabiatı köleleri hâline getirdiler.
Özetle: Tanrı fikrini, hakikat fikrini yitiren modern / seküler insan, yaşadığı ontolojik güvensizlik duygusunu geçici de olsa aşmanın yolunu bulmuştu: Epistemolojik güvenlik alanlarını genişletmek.
Bu da, güce, güç üreten araçlara (bilime ve teknolojiye) sahip olmakla mümkündü.
Sonuçta güç ve güç üreten araçlar kutsandı; amaç hâline getirildi.
İNSANLIK GÜCÜN KÖLESİNE DÖNÜŞTÜĞÜ İÇİN DARWIN’YEN ORMAN KANUNLARI HÜKÜMFERMÂ DÜNYADA!
Oysa güç, dolayısıyla güç üreten araçlar (bilim ve teknoloji) kutsandığında, amaç hâline geldiğinde, insan gücün, dolayısıyla araçların, dolayısıyla bu gücü ve araçları üreten bilim ve teknolojinin kölesi hâline gelmekten kurtulamaz.
Elbette bilgi, bilim, teknoloji geliştireceksiniz. Ama bilgiyi, bilimi, teknolojiyi, hayatı daha anlamlı kılmak için değil de, güç üretmek, tabiat ve insanlık üzerinde tahakküm kurmak içingeliştirmeye ve kullanmaya başladığınız andan itibaren gücün, güç üreten araçların kölesine dönüşmeniz ve sonuçta dünyayı darwinyen kanunların hükümfermâ olduğu orman kanunlarınınpençesinde kıvrandırmanız ve cehenneme çevirmeniz kaçınılmazdır.
Oysa insanın hayatını anlamlı kılan şey, güç ve güç üreten araçlar değildir.
Bunu söylemeye bile gerek yok; ama günümüzde, özellikle de ülkemizde insanlar (istisnasız bütün kesimlere mensup insanlar) dünyaya, hayata güç penceresinden bakıyor, bilimi kutsuyorlar!
Oysa gücün ve güç üreten araçların kutsandığı bir dünyanın insanlığı götüreceği nokta, insanın, hayatın ve hakikatin buharlaşması, yok olmanın eşiğine sürüklenmesi tehlikesidir.
Hayat güce dayandığı zaman, anlamını yitirir; anlam boşluğu, manevî boşluk alır başını gider; ruhsuzlaşır ve çölleşir…
Oysa hayatı anlamlı kılacak yolculuk, güce dayalı bir yolculuk değil hakikate dayalı bir yolculuktur.
Bugün bize “hakikat diye bir şey yok, hakikat izafidir, herkesin hakikati kendinedir” diye postmodern bir masal anlatıyorlar; bu masalı anlatanlar, aslında, bir hakikat fikri olmayan insanlar.
GÜCÜN, HAKİKAT’İ YENDİĞİNİ TARİH YAZMIYOR!
Her şeye rağmen muhkem bir Yaratıcı fikrine, kuşatıcı ve herkesi kucaklayıcı hakikat fikrine yalnızca Müslümanlar sahip.
O yüzden Müslümanlar Hint, Çin, Japon, Afrika ve Latin Amerika kültürleri gibi, Batılıların gücü kutsayan ontolojik saldırısına karşı boyun eğmediler, eğmeyecekler… Direnecekler… Direne direne yenilenecek ve dirilecekler…
O yüzden Batılılar, İslâm dünyasını cehenneme çevirmeye çalışıyorlar…
Şimdilerde şiddetlenen ve çeyrek asırdır yaşadığımız şey, Batı’nın İslâm’la savaşıdır.
Savaşan, savaşı isteyen biz değiliz. Batılılar.
Biz, her zaman sulhün, silmin, selâmetin, hakikatin, dolayısıyla adaletin izini sürmüş bir medeniyetin çocuklarıyız.
İnsanı insanlığından eden güç dünyasının değil, hakikatten süt emen yürek ülkesinin çocukları…
Bu savaş, zorlu olacak.
Ama hakikat kolay elde edilmez. Bedel ödemeden elde edilmez hakikat.
Bedel ödemeden, kolay elde edilen hakikat kolay elden gider.
Elbette yok olmamak ve toparlanmak için bizim de belli bir güce sahip olmamız kaçınılmaz ama gücü hiç bir zaman hakikatin önüne geçirmeyeceğiz; hakikatin, dolayısıyla insanlığın hizmetine sunacağız.
Batı uygarlığı güce dayandığı için bugün yerkürede hâkim olabilir.
Ama güce dayanan bir uygarlık yine o gücün kölesine dönüşecek, paldır küldür çökecektir…
Mısır da, Roma da mezarlık şimdi.
Gücün, Hakikat’i yendiğini tarih yazmıyor: Tarih, gücün değil hakikatin kanatlarında yükselir…
Güç yıkar, hakikat yapar…
Güç yok eder, hakikat vareder…
Güç imha ve ifsad eder, hakikat ihya ve inşa…
Tarih, buna tanıklık eder. Vesselâm.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020