Ahmet TAŞGETİREN
"Türkiye’de ve İslam dünyasında neler oluyor?” sorusunun cevabını ben, “Yaşananlar Türkiye’nin Türkiye olma, İslam dünyasının İslam dünyası olma mücadelesidir” diye cevaplandırıyorum.
Bu cümle aynı zamanda “Türkiye’nin Türkiye olmadığı”, “İslam dünyasının da İslam dünyası olmadığı” anlamlarını içeriyor.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı gibi bir cihan devletinin enkazı üzerine kuruldu. Osmanlı’nın yıkılışı sıradan bir olay değildi. Onunla birlikte koca İslam dünyası enkaz haline geldi ve bu, dünya dengesi için bir vakum oluşturdu. Artık ondan sonra dünya dengesizlikler süreci içine girdi.
Bugün bile 1 milyar 700 milyonluk İslam dünyasının BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında bir temsilcisinin bulunmaması, 20’nci yüzyıl başındaki travmanın ve oluşan vakumun uzantısı olarak bir anormalliği sergiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyük” isyanı, en temelde İslam Dünyasının ve onun en güçlü temsilcisinin denklemde yer almamasını ifade ediyor.
Bunun yanında hemen her İslam ülkesinde kendini belirleme sancısı yaşanıyor. Sovyet hakimiyetinden kurtulmuş ülkeler de sancılı, Ortadoğu’da Batı’nın sömürge statüsünden kurtulmuş ülkeler de sancılı.
Türkiye’ye baktığımızda, tek partiden darbelerle kesilen çok partili hayata, jakoben laik sistemden göreceli özgürlükler iklimine geliş de derin sancılar ihtiva ediyor. Türkiye ve İslam dünyası olarak kendi kendimiz değiliz ve olmaya çalışıyoruz. Bir süreden beri ülkemizi yönetenlerin seslendirdiği “100 yıllık parantezi kapama” mücadelesi o mücadeledir.
Peki bunu başarabilecek miyiz?
Bu noktada mücadelenin bayrağının şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından taşındığı açık.
Şöyle bir soru var:
Acaba Osmanlı’dan sonra gelen kadrolar, böyle bir arayış içinde oldular mı, yoksa tayin edilen role razı mı oldular?
Genel değerlendirme şöyledir: Kimse içine sindirmedi ama gücümüz ancak Anadolu’yu kurtaracak kadardı. O kadrolar onu da kaybetme endişesini taşıdılar ve Batı’nın düşmanlığına hedef olmaktan kaçındılar. Sonraki dönemlerde de, bir yandan o çemberi aşma, bir yandan da tehdide maruz kalmama denklemi gözetildi. Zaman zaman da “Türkiye’nin pistte take-off anına geldiği görülünce kafasına vurulduğu” kanaatiyle dertlendiler.
- İslam dünyası İslam dünyası olmalıydı, ama ya o “İslam ülkeleri” hala sömürgecilerin kodladığı rol içinde bulunuyorlarsa...
-Türkiye Türkiye olmalıydı ama ya Türkiye’nin içinden birileri, ülkenin havalanış anında dışardan güdümlü darbelerin elemanı haline gelebiliyorsa...
Bunlar var maalesef. Dinden yola çıkan bir grup bile yol kesici olarak kullanılabilir. Onun için de hesaplı yürümek zorundasınız.
Bana göre Ak Parti kadroları da yola, içerdeki meşruiyet sıkıntısını dışardaki müsamaha ile dengelemeye çalışarak çıktı.
Böylece belli bir yol da alındı. Daha 2002’lerde başlayan darbe girişimleri de, kapatma davaları da böyle aşıldı. AB kriterlerinin Ak Parti’nin önündeki engellerin kaldırılmasında hiçbir etkisinin bulunmadığı söylenebilir mi?
Ama Batı ile bu uzlaşmalı yürüyüş bir noktada farklılaştı. AB ile Kıbrıs, peşinden müzakerelerin askıya alınması...
Amerika ile 1 Mart tezkeresinin reddi, Filistin, İran’ın nükleer çalışmaları, sonra Arap Baharı ile gelen iktidarların “Siyasal İslam” karakteri taşıması, Mısır’da darbe, Suriye’de “iktidara kim gelecek?” sorusunun cevabında farklılaşma, Kuzey Irak petrolü vs... gibi olaylarla somutlaşan gerilim...
Gelinen nokta ne?
Erdoğan, bu ülkenin etkin Cumhurbaşkanı olarak “Türkiye adına” diyor ki, bu parantez kapanmalı. Türkiye Türkiye olacak, İslam dünyası İslam dünyası olacak.
Bu coğrafyayı tanzim iradesinde olanlar ise “Türkiye’nin rolünü de, İslam dünyasının tanzimini de biz belirleriz” iddiasını sürdürüyor.
Sonuç: Batı dünyası ile üst seviyede gerilim.
Birilerimiz endişeli. Batı ile yaşanan gerilim Türkiye’nin başına iş açmasın. Yanımızda herhangi bir İslam ülkesini bulamayabiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yüksek güven içinde “Kaderin üstünde bir kader vardır” diyor. Bu, tevekkülün son merhalesi. Macera değil. Öncesinde işin önünün arkasının değerlendirildiği bir “kuvvet muhasebesi”nin yapılmış olması kaçınılmaz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025