Ahmet TAŞGETİREN
Partiler, ittifaklar seçim kampanyaları için dil arıyorlar.
Bir kere 31 Mart, hem iktidar hem muhalefet için yerel seçim olmanın çok ötesinde bir anlam kazandı bile.
Bu durum seçimi, kaçınılmaz olarak bir hesaplaşma niteliğine büründürüyor.
Hesaplaşma olduğunda da “keskinleşme” kaçınılmaz.
Bir de oy dağılımı, mutlak zafer-mutlak hezimet boyutunda olmadığı, yer yer alta düşme-üste çıkma ihtimali bulunduğu için taraflar “bir tık” üste çıkabiliriz umuduyla her alanda asılmaya çalışıyor.
Buna rağmen kamuoyu yoklamaları yüzde 30'lar civarında bir “kararsız oy”bulunduğunu ortaya koyuyor. “Kararsız oy”da ilginç olan, çoğunluğu, yine kamuoyu yoklamalarına göre daha önce Ak Parti'ye oy verenlerin oluşturuyor gözükmesi.
Bu durumda kararsız oyu etkilemek, partiler için önümüzdeki iki buçuk ayın en hayati meselesi haline geliyor.
Ak Parti için, daha önce oy aldığı insanların neden kararsız hale geldiğini çözmek, muhalefet için de kararsız oy alanındaki beklentileri okumak gibi bir iş var.
Aslında Ak Parti, kısa süre önce Ak Parti'li yerel yönetim kadrolarında önemli bir ameliyat yaptı. İstanbul ve Ankara gibi iki metropol dahil pek çok ilin yöneticilerini değiştirdi. Ki bugün de bu iki metropoldeki seçimlerin çok kritik olduğu biliniyor.
O zamanki operasyon kriteri “metal yorgunluğu” idi.
Aslında “metal yorgunluğu”nun içeriği de çok tartışılmadı.
İki metropolde 15-20 yıllık yöneticileri değiştirirken “metal yorgunluğu”nun neden tam da bunca süre sonra görüldüğü de netleşmedi.
Bu arada 100'ü aşkın HDP'li belediyeye kayyım atandı. Bu da, yerel yönetim konusunda yeni bir uygulama. Terör gerekçesi ile seçmen iradesinin yerine merkezi iradeyi koymanın -kayyımların belediye hizmetleri çok güzel olsa bile- nasıl algılandığı da bu seçimde test edilecek.
***
Başlığa 'Gönül ve siyaset' ifadesini koydum. Oradaki “Gönül” Ak Parti'nin 31 Mart'a giderken toplumun önüne koyduğu bir “belediyecilik modeli” vaadi.
Doğrusu 20 yıldır yerel yönetimlerde iktidar olan Ak Parti için yeni bir şey vadetmek zor.
“Gönül” de öyle bir şey ki, siyasette daha yola, milletin huzuruna çıkarken kuşanılacak bir özellik.
İçi doldurulsun doldurulmasın, gönül, bir insanlık kalitesi. Ve o olmadan, millete hizmet anlamında siyaset yoluna çıkılmaz.
20 yıl sonra “Gönül belediyeciliği” demek, bir iç özeleştiri niteliği taşıyor.
Bu söylemle birlikte yapılan iç değerlendirmelerde de, yerel yönetimde görev alacaklara, “Gönül” kavramıyla uyuşmayan davranışlardan kaçınılması tavsiye ediliyor.
“Kibir” vs. bu kapsamda hedefe konan kötü özelliklerden.
Yani Ak Parti diyor ki:
Geçmiş 20 yıl içinde iktidar olmanın getirdiği kimi nobranlıklar olmuş olabilir. Bundan böyle toplumla yeniden kalbi bağ kuran bir yerel yönetim dili oluşturacağız.
Aslında özeleştiri de onun içinden çıkan vaad de, bir siyasi ekol için iyi bir şey. Söylemin varıp Yunus'un “Gönül” diline dayanması da olumlu. Bu şekilde, bir ölçüde muhalefetin eleştirileri de göğüslenmiş olur. Ak Parti bunu, dikey mimari-yatay mimari alanında ortaya çıkan sakilliğe yönelik eleştirileri de, peşinen yaptığı eleştirilerle göğüsleme yöntemini uyguluyor.
Yeniden “Gönül belediyeciliği”ne dönersek ortada “Gönül”ün içini doldurmak gibi bir zorluk var.
Baştaki kazanma kaybetme psikolojisinin getirdiği keskinleşme, hesaplaşma dilinin bir toplum kesimini etkilediği muhakkak.
Kararsız toplum kesimleri de bu dil ile motive edilebilir mi? Yoksa “Gönül dili”denilen şey, daha kapsayıcı bir mahiyet mi taşıyor?
Fazıl Say meselesi, “Gönül dili” denilen şey ile mi alakalı? Ya da bu tarz bir ilişki, o ara toplum kesimleri için kuşatıcı bir yaklaşımı oluşturuyor mu?
Aslında benim kanaatimce iktidar, değiştirilme-hesaplaşma kompleksine girmeden, bütün zamanlarda “Gönül dili”ni karakter haline getirirse, kendisi de kazanır Türkiye de...
Bir de medya dili var iktidar ve muhalefetin. Orada gönül dili pek işliyor gözükmüyor. Hatta merkezlerin nispeten ılımlı dili bile medyayı kesmiyor ve orada haşin bir görüntü vermek işin raconu haline geliyor. Bakalım o alan nasıl nizama sokulacak?
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025