Ahmet TAŞGETİREN
“Muharebeyi kazanıp savaşı kaybetmek” diye askeri bir özdeyiş var. Richard Folk ve David Kriger’in birlikte kaleme aldığı bir yazıda “Amerika Vietnam’da her muharebeyi kazandı ama savaşı kaybetti, aynı şekilde Rusya Afganistan’ı işgal etti ama savaşı kaybetti” denir. (Dünya Bülteni, 27 Ocak 2019) Ara alanlarda başarı gösterip nihai planda kaybetmeyi anlatır bu ifadeler.
Bir seçim ortamı yaşıyoruz. Böyle ortamlar sözün nereye gittiğinin dikkate alınmadığı, “kavgada yumruk sayılmaz” ortamlarıdır.
Bu yazıda, seçimi kazanıp ülke olarak bazı temel konularda kaybetme ihtimalini değerlendirmek istiyorum.
Şöyle biraz geriye gidelim. Ak Parti’nin doğduğu zemine. Türkiye, tek parti, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat günlerini yaşamış. Devlet-toplum ilişkisi yaralanmış. Anayasa’daki “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”ifadesine rağmen, devlet neredeyse tüm toplum kesimleriyle problemli hale gelmiş. O günlerde “Neredeyse devletin dayandığı bir toplum kesimi kalmadı”diye yazdığımı hatırlıyorum.
- Dindar toplum kesimleriyle sorunlu.
- Kürtlerle sorunlu.
- Alevilerle sorunlu.
- Solcularla, liberallerle sorunlu.
- Gayrı müslimlerle sorunlu...
- İletişimi önemsemeyen, orduyu, polisi, yargıyı toplum kesimlerini kontrol etmek için kullanan bir devlet yapılanması.
Merhum Aydın Menderes’in bir sözünü hatırlıyorum: “Şu anda Türkiye’de siyasetçi Doğu’da söylediğini Batı’da söyleyemez, Batı’da söylediğini Doğu’da söyleyemez.”
Haklıydı, çünkü Doğu ile Batı’nın yüreğine hitap eden dil oldukça farklılaşmıştı.
Bu sorundu, hem de ülke güvenliğini de ilgilendiren büyük bir sorun.
Ak Parti bu zemin üzerinde, “Devleti tüm toplum kesimleriyle barıştırmak” gibi bir misyonla yola çıktı. Bu sorunlu alanların farkındaydı ve çözüm arayışındaydı. Devlet-toplum barışı arayışında bir tür restorasyon icra etti:
- Dindar toplum kesimlerinin sorunlarını çözdü.
- Alevi açılımı diye bir gündem oluşturdu.
- Kürt vatandaşlarımız için hamleler yaptı, çözüm süreci gibi bir çaba sergiledi.
- Özgürlük alanlarını genişleterek sol-liberal kesimlerle iletişim sağladı.
- Gayrı müslimlerle ilgili problemli alanlarda adımlar attı.
***
Laik-Kemalist alana ulaşamadığı bir vakıadır. Orada köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardı ve henüz dindar toplum kesimleriyle laik kemalist çevreler arasında böyle bir iletişim zemini oluşmamıştı.
Aradan 16 yıl geçti, 17’nci yılın içindeyiz. Gelinen noktada Ak Parti’nin artık devlet iradesini temsil ettiği bir vakıadır. Orda burda var olan direnç odaklarının kıymet-i harbiyesi sınırlıdır.
Peki toplum-devlet ilişkilerinde ne durumdayız?
En baştaki meseleyi, yani seçimi kazanıp ülke için hayati değerde olan şeyleri kaybetmeme adına buradaki fotoğrafı doğru çekmek zorundayız:
- Kürtler alanı hâlâ derin sorunlar içeriyor. Ak Parti burada çözüm sürecinde karşı karşıya geldiği MHP ile buluştu, onun dilini kuşandı.
- Alevi alanı gardını almış bir konumda.
- Sol-liberal kesimlerle kopuş yaşandı.
- Gayrı müslimlerle ilişki rölantide.
- Ve dindar toplum kesimleri: Şüphesiz bu alanda Ak Parti’nin geniş bir buluşması var. Birçok sorun çözüldü, bu toplum kesimleri AK Partisiz bir iktidar halini aklına getirmek istemiyor. Ancak bu toplum kesimlerinde yer yer farklılaşmalar olduğu da bir vakıa. Bir kere cemaat yapıları Ak Parti ile ilişkide yeknesaklık oluşturmuyor, yer yer muhalif oluşumlar söz konusu. Bizzat iktidara yakın medyanın içerden düşman üretme hesabı yapar gibi altını çizdiği “Muhafazakâr muhalifler” diye bir hadise var. Yola birlikte çıkanların rahatsızlığının partileşip partileşmeyeceği tartışılıyor. Muhafazakâr medyanın köşelerinde yer yer benim “sakınılmış eleştiriler” diye nitelediğim notlar düşülüyor. “Ne idik ne olduk?” her yerde tedavül ediyor.
Meydan diline bir kere daha bakmalı bu değerlendirmelerden sonra.
Nasıl bir devlet-toplum ilişkisi istiyor Ak Parti?
Çıktığı nokta ile geldiği nokta arasında bir fark görüyor mu?
Yaraları sara sara gelmişti, şimdi nerede nasıl bir yara var?
Asıl beka meselesi bu değil mi?
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025