Akif BEKİ
Yasak aşk dilemmasını, en iyi Kerkük Divanı ortaya koyar. Bütün zalimliğiyle ve bir cümlede.
Şöyle:
“Öpsem öldürürler, öpmesem ölem”.
Ağzınızdan dökülecek ilk tepkiyle de devam eder türkü:
“Bu nasıl zulüm işti...”
Buna sakal, bıyık açmazı da diyebiliriz. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumu.
Tükürme ikileminde, çok sıkışırsanız sakala da, bıyığa da minnet etmeyebilirsiniz. Olmadı tükürmeyiverir, yutkunur geçersiniz.
İki ucu pis bir değneğin hiçbir ucundan tutmamayı seçmek gibi...
Ama yasak aşkta öpmek ya da öpmemek dışında, üçüncü bir seçenek yoktur. Kaderinize, iki yoldan birinden yürürsünüz.
Ve öpmemek; içine ateş atmak, kanı içe akıtmak, içten içe tutuşup yanmak demektir.
Ölümden ölüm beğenmeye mahkum aşığı, kor ateşlerde bırakıp valilere dönersek...
Onlar da başka bir ikilemle karşı karşıya.
Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genel çağrısını emir telakki edip CHP lideri Bay Kemal’e suç duyurusunda bulunmaya koşacaklar...
Ya da böyle yaparak Bay Kemal’i haklı çıkarmış, ‘militan’ eleştirisini doğrulamış olmamak için emre uymayacaklar...
Cumhurbaşkanı, ‘militan’ sözünü hakaret saydı. Ve bu nitelemeyi hak eden etmeyen savcısından valisine, askerinden polisine bütün devlet memurlarını üstlerine alınmaya çağırdı.
Ama alınırlarsa bir dert, alınmazlarsa başka bir dert.
Sözlükte ‘militan’ın bir numaralı anlamı olarak, “Bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kimse” yazıyor.
Devlet memurları, ricası emir olan Cumhurbaşkanı istedi diye ‘militanlaşmama’ uyarısını hakaret sayıp savcılığa koşarlarsa...İktidardaki AK Parti liderinin isteği ve talimatıyla, rakibi ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na kaybettirmek için çalışmış yani militanlaşmış olacaklar.
Militanlaşma uyarısını, suçlama ve hakaret olarak üstlerine alınmayıp savcılığa koşmazlarsa da emre karşı gelmiş ve itaatsizlik etmiş durumuna düşecekler.
Erdoğan’ın dili kesinlik ve emir kipi içeriyordu:
“Bizler kendi platformlarımızda, yargı kendi yetki alanında, medya kendi zemininde bu çukur zihniyetin azgınlığını dizginleyecektir. İçişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi bence bu ülkenin yargısı var ve kendilerine militan diye hakaret eden bu zata, bütün bu hakarete muhatap olanların dava açma zamanı gelmiştir. Herkes davasını açmalı. Bu memleket öyle sahipsiz değil. Gereği yapılmalıdır. Bunların defterini kökten dürene kadar bu mücadeleyi biz de sürdüreceğiz.”
“Gereği yapılmalıdır” genelgesinin muhatapları savcılardan askerlere, valilerden diplomat ve öğretmenlere kadar uzanıyor.
Nasıl çıkacaklar işin içinden, hadi bakalım!
AK Parti’nin başarısı için açıktan çalışan, göstere göstere particilik yapan, bir partinin işaret ve sloganlarını kullanmaktan çekinmeyen vali, müdür ve üniformalı memurların zaten adı çıkmış. Saklayacakları ne var!
‘Bir partinin başarısı için savaşan militan, partizan memur’ gibi görünmekten kaçınmaları için bir sebep yok.
Hatta bir kısım devlet görevlisi, bunu yeni bir siyasi propaganda imkanı ve kendilerini gösterme fırsatı olarak bile görebilir.
Gerisi içinse rahat kaçıracak bir durum...
“CHP de geçen yüzyıl başında ‘parti devleti’ kurmuştu, tek adam rejimi kurmuştu” argümanı, onları rahatlatır mı?
16 Nisan referandumundan önce, ta 14 Ocak 2017’de yazmıştım. Hayır, rahatlatmaz.
“Yarın öbür gün, verdikleri sınırsız yetkilerin Kılıçdaroğlu’nun eline geçme ihtimali, fanatik reisçileri bile korkutup ürkütmez mi, uykularını kaçırmaz mı” demiştim.
“Biz ne yapıyoruz, kendi elimizle kuyumuzu mu kazıyoruz” diye nasıl düşünmezlerdi?
“Ayrıca CHP dahi bugün, tek parti döneminin hem parti genel başkanı hem cumhurbaşkanı, hem il başkanı hem vali uygulamalarıyla gurur duymuyor, övünerek sahiplenmiyor, yanlışlığını inkâr etmiyor”du.
“O gün yanlıştı da, o günün yanlışlarına bugün dönmek çok mu doğru”ydu?
“80 yıldır tek adam rejiminin, parti devleti uygulamalarının kötülüklerini yerden yere vurarak yetişen bugünkü iktidar kuşaklarına, ‘onlar da yapmıştı’ diyerek anlatabilir miydiniz?”
AK Parti, kan alınacak damarı bilirdi eskiden. Artık girecek damar bulmakta zorlanıyor.
Fakat bugün cumartesi, siyasetle geçirmeyelim.
Kerkük Divanı, açmazdaki aşığın acısını bastıran bir feryatla biter. Mehmet Özbek’ten dinlemenizi tavsiye ederim:
“...Aga menem, paşa menem, beg menem/ Köyümde bu feryat nedir/Malım, mülküm, emlakim/ Hiç demedim ölüm var!”
Yazarlar
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞErdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025