Murat Sevinç

Halk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında
7.07.2025
64

Madde 12- Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir veçhile kableltab teftiş (basımdan önce denetim) ve muayeneye tabi tutulamaz.”

8 Ağustos 1909 tarihli Kanun-ı Esasi değişikliği.

Milyonlarca yurttaşın seyrettiği iki önemli TV kanalına 10 günlük karartma cezası verildi. ‘Anayasal’ kurum RTÜK tarafından.

Matbuat serbestliği 1909’dan bugüne anayasal güvencede. O tarihten şimdiki zamana matbuat ne ölçüde serbest oldu, söz konusu serbestliğin gerçek yaşamdaki karşılığı neydi, o serbest ve müesses basın her zaman halkın serbestliğine mi hizmet etti… bunlar tartışılır. Türkiye’de tarihsel bakımdan basının ‘serbestliği’ ve ‘niteliği’ bir yana, hâlihazırdaki iktidarın hukuken iki yıl sürmesine karşın dokuz yıldır sona erdirmediği olağanüstü hal uygulamaları/siyaseti Türkiye’yi ve elbette basınını başka bir düzleme taşıdı. 

Ulusal kanalların neredeyse tümü ‘aynı’ tornadan çıkma yayıncılık yaparken yalnızca birkaç kanal muhalif seçmene ulaşabiliyor. En önemlileri Halk TV ve Sözcü TV.

İnternet medyasını küçümsememek gerekiyor kuşkusuz. Diken, T24, Bianet vb. olup biteni takip eden ve doğru dürüst bilgi almak isteyen yurttaş için soluk alınan mecralar. Fatih Altaylı’nın boş koltuğunun yandaş kanallardan çok izleniyor oluşu ülke medyası hakkında bir şeyler söylüyor. İnternet üzerinden yayın yapan gazeteciler epey seyrediliyor ve tartışma yaratıyor. Son olarak Ünsal Ünlü Özgür Özel’le söyleşi yaptı. Medyascope, çoğu ulusal TV kanalından fazla ses getiren ve zengin içerikli bir yayın organı.

Ancak internet medyası ne denli güçlü olursa olsun, sade yurttaşın TV’de  haber-tartışma programı seyretme alışkanlığı ‘ekran’ın etkisinin sürmesini sağlıyor. Özellikle internet kullanımının yaygın olmadığı çevrelerde, yaş grubunda.

İnternet benim için de ana haber kaynağı. Seyretmek istediğimde açtığım tek TV haber kanalı ise Halk TV. Sözcü’nün ‘gazete’ olanına göz atardım eskiden. Ancak 2017’de KHK ile üniversiteden atılmamız sonrasında Yekta Güngör Özden’in, Cumhuriyet tarihinin -bir üniversitedeki- en büyük akademisyen tasfiyesinin sorumlusu Erkan İbiş’i öven ve ‘örnek’ rektör ifadesiyle tanımlayan acınası yazılarıyla karşılaşınca bu mecrayla okur bağımı kopardım.

Halk TV’nin çoğu ekran yüzünün işini çok iyi yapanlardan oluştuğu kanısındayım. Muhtemelen en çok izlenen ve ses getiren programcılarının ‘kadın’ oluşu da dikkatten kaçmamalı. Bir ara yolu Halk TV’den geçenler ise hep şikayetçi. Belli ki ‘içeride’ sorunları olan bir kurum.

Ben sıradan bir izleyiciyim ve sık aralıklarla konuk edilen ve en boş lafları bağırıp çağırarak dile getiren kimi ekran gediklisi erkek siyaset esnafını saymazsak konusunu gayet iyi bilen ve hazırlıklı gazeteci arkadaşları görüp dinlemekten memnunum. Siyasetçi erkekler konuşmaya-bağırmaya başlayınca sesi kapatıp işime bakıyorum. Yakın çevremde çok insan, internet medyasından başını kaldırdığında Halk TV’yi açıyor. Son aylarda cümleten miting seyrediyoruz. Ezcümle, Halk TV yaşamımızda yeri olan bir kanal.

Olağan koşullarda tartışma konusu olabilecek beğenilerimiz, ilgi ya da ilgisizliğimiz, eleştirilerimiz  (örneğin, özellikle TİP’e ve uzun süre Kürt siyasetçilere yönelik ‘mesafeli’ tutum), seyirci kaprislerimiz bir yana… Milyonlarca yurttaşın seyrettiği-tercih ettiği iki TV kanalından söz ediyoruz. Sayısız yurttaş bu kanallardan haber alıyor, ülke siyasetini takip ediyor ve doğrusu onlar olmasa pek çok ‘sorun’dan haberdar olması mümkün değil.

Ayrıca, Halk TV gibi kanalların yalnızca haber verme işlevi yok; bu ve benzeri mecraların zor zamanlarda yoldaşlık, dert ortaklığı yaptığını da düşünüyorum. İnsan bunaldığında kendi gibi düşünen ya da farklı bakış açısı sunan birilerinin sesli/görüntülü ve yazılı arkadaşlığına gereksinim duyuyor. Yalnız olmadığımızı hissetmek çok önemli.

Bana kalırsa internet üzerinden yayın yapan gazetecilerin de böyle bir ‘dostluk’ işlevi var. Geçen hafta yazmıştım, rahmetli annem sabah kahvaltısını İrfan Değirmenci’yle yapar, öğlen kahvesini Ayşenur Arslan’la içerdi. Halk TV’nin programcıları (ve diğerleri) yalnızca haber sunmuyor, aynı zamanda yaşamları boyunca karşılaşmayacakları insanlara yarenlik de ediyor.

Başka ne yazmalı… Yaşananların anayasayla/hukukla açıklanabilir bir tarafı olsaydı uzatırdım. Arka arkaya ilgili anayasa maddelerini yazmanın, RTÜK’ün süreal yaptırımlarının hukuksal eleştirisinin bir değeri var mı şu aşamada? Var ve yok. Mevzuatı hatırlatmak da olup bitenin mevzuatla bir ilgisi olmadığını söylemek de gereklilik.

Bir konuk bir şeyler söylemiş, RTÜK harekete geçmiş, konuğun sözlerinin ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğini’ tespit etmiş, 10 gün yaptırım uygulamış, kararı hafta sonuna yakın tebliğ etmiş, salı günü kanallar karartılacakmış, filan fıstık.

Milyonların seyrettiği/haber aldığı, yüzlerce basın emekçisinin çalıştığı kanalları ‘Gözünün üstünde kaşın var’ zihniyetiyle cezalandırmak bu kadar kolay mı? Evet kolay, diğer her şey gibi. Bir sonraki yaptırım ihtimali ise kanalın lisansını iptal etmekmiş meğer. Bir daha ‘yaramazlık’ yaparlarsa. Rejimin niteliğinin en açık göstergelerinden biri, programcıların yayın esnasında sıklıkla ‘yanlış anlamalar’ı giderecek açıklamalar yapmak zorunda hissetmesi ve şu koşullarda kendilerine hak vermemek mümkün değil.

Demokratik bir siyasal rejimde yaşamayı talep eden ve ‘haber alma’ hakkı dahil anayasal hak ve özgürlüklerine düşkün bir yurttaş olarak Halk TV ve Sözcü TV’nin yanındayım. İki kanalın karartılması ve başlarında sallanan kılıç, halkın bir asırlık geçmişi olan bir hakkının bir kez daha sudan gerekçelerle yok sayılması anlamına geliyor.

Ülkede her şey çok açık, hatta belki de hiç bu denli açık olmamıştı. Ahali, neyi neden yaşadığının farkında. Yanlışa yanlış demek ve doğru olanı ısrarla dile getirmek şaşmaz bir ilke olmalı. Haklının yanında durmanın o esnada bir şey değiştirip değiştirmediği, haklının haklı, haksızın haksız olduğu gerçeğini görmemizi engellememeli. İnsanın elinde bazen yalnızca ‘haklılık’ kalır ki hiç de azımsanacak bir konum ve güç değil.

Yazı önerileri:

Çiğdem Toker’in ‘İklim adıyla sınai kirletmenin ticareti’ başlıklı yazısı.

Yukarıdaki satırları yazarken gözaltına alındığını okuduğum Timur Soykan’ın ‘Hakikat mücadelesi hiç bitmeyecek’ başlıklı yazısı.

Ceren Önder Kandemir’in, Sırrı Süreyya Önder’in doğum günü vesilesiyle kaleme aldığı ‘Sürüler İçinde Sürmeli Koyun’ başlıklı yazısı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar