Eser KARAKAŞ
CHP gerçekten Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, Özgür Özel’in de benimser gözüktüğü gibi Ankara merkezli siyaset yapmaktan tüm parti örgütü olarak vazgeçebiliyorlar ise bu vazgeçiş meşruiyetini yitirmiş AKP iktidarı için en büyük tehdittir.
Erdoğan artık ne dediğini bile bilmiyor sanki. İYİP Başkanı Musavvat Dervişoğlu ne dedi: “Patron çıldırdı”.
Yalan, yanlış şeyler söylediği için değil -bunu da çok sık yapıyor- Erdoğan’ın artık ne dediğini bilmemesi CHP’yi, Özgür Özel’i Ankara merkezli siyaset yapmaya çağırmasından kaynaklanıyor.
Özgür Özel Almanya’da SDP Kongresi’nde Almanca bir konuşma yaptı. AKP’nin iddiasına göre bu konuşmada Özel, AKP yönetiminin hukuksuzluklarını dile getiriyor. Erdoğan da bu konuşmanın üzerine atlıyor ve Özel’i, Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet etmekle suçluyor.
Bir kişinin, bir siyasetçinin bir ülkeyi mesela Türkiye’yi dışarıya, Avrupa’ya, dünyaya şikayet etmesi zaten başlı başına saçma sapan bir laf.
AKP’nin hukuksuzluklarını Avrupa’ya şikayet etmeyi Erdoğan neden Türkiye’yi şikayet etmek olarak algılıyor? Yoksa Erdoğan ve AKP, kendilerini Türkiye mi zannediyorlar?
Türkiye Ayasofya’dır, Süleymaniye’dir, Truva’dır, Efes’tir, Yunus Emre’dir, Mevlana’dır, Selahattin Pınar’dır, yeşil eriktir, Zeki Müren’dir, Kulüp rakısıdır, başka daha çok şeydir. Birileri Mevlana’yı mı, alaturka musikiyi mi şikayet etmiş Avrupa’ya ki, Erdoğan birilerini “Türkiye’yi şikayet ediyorlar” diye suçlayabilmektedir.
Erdoğan büyük bir siyasi gaf yapıyor, Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet etmekle suçladığı Özgür Özel’i bir de Ankara merkezli siyaset yapmaya çağırıyor.
Ankara merkezli siyaset ne demektir?
Dikkatlerinizi istirham edeceğim Erdoğan, Özgür Özel’i Türkiye merkezli siyaset yapmaya değil, Ankara merkezli siyaset yapmaya çağırıyor.
Bu ifade hepimize Erdoğan’ın da, AKP’nin de Ankara merkezli siyaset yapmayı tercih ettiklerini gösteriyor.
Erdoğan Türkiye’yi Ankara mı zannediyor yoksa?
Erdoğan’ın çok fazla, hatta baş döndürücü inişli çıkışlı siyasi yaşamında kanımca yaptığı en büyük siyasi gaf da bu “Ankara merkezli siyaset” çağrısıdır.
Siyasi tarihimizde sağ, merkez sağ partiler hep Türkiye merkezli, toplum merkezli siyaset yaptıklarını iddia etmişlerdir. Yine dikkatinizi istirham ediyorum, iddia etmişlerdir diyorum sadece, CHP’yi de hep Ankara merkezli siyaset yapmakla, toplumun geneli ile yani Türkiye toplumu ile ilişki kuramamakla suçlamışlardır, tarihsel olarak kısmen de haklıdırlar belirli alanlar için.
Ancak, bugün Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i Ankara merkezli siyaset yapmaya davet etmesi adeta bütün bir merkez sağ, sağ, muhafazakar siyasi geleneği reddetmek, hatta bir adım daha ileri giderek söyleyebiliriz ki, bu iki ayağı ile tekme atmaktır. Tekme tekmedir ama iki ayakla tekme atanın da başına gelecek olan malumdur.
“Ankaralılaşmak” ifadesi Prof. Mehmet Altan’ın siyasi jargonumuza kazandırdığı bir kavramdır, “Ankaralılaşmak” sağ gelenekten gelen, demokrasiyi savunduğunu iddia eden iktidar partilerinin adeta cenaze namazı davetiyesidir.
“Erdoğan artık ne dediğini bile bilmiyor” derken muradım tam da budur.
CHP gerçekten Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, Özgür Özel’in de benimser gözüktüğü gibi Ankara merkezli siyaset yapmaktan tüm parti örgütü olarak vazgeçebiliyorlar ise bu vazgeçiş meşruiyetini yitirmiş AKP iktidarı için en büyük tehdittir.
Evet, AKP iktidarı meşruiyetini yitirmiştir çünkü meşruiyet için iki koşul vardır, gerekli ve yeterli koşullar. Gerekli koşul sandıktan çıkmaktır, tüm ağır ihlallere (TRT, AA, YSK, vs.) rağmen bu gerekli koşulun sağlandığını varsayıyorum ama bu gerekli koşulun yanına bir de yeterli koşul gerekmektedir. Yeterli koşul ise evrensel hukuk ilkelerine iktidar uygulamasında riayettir, bu alanda AKP sınıfta dahi kalmamıştır, okuldan tart edilmiştir (üç ihtar bir tekdir, üç tekdir bir …… derdik lise yıllarımızda) yani meşruiyetini çoktan yitirmiştir.
Ancak, CHP’nin Ankara merkezli siyaset yapmaktan vazgeçtiği söylemi çok yüzeysel bir iddiadır. Özgür Özel’in “İçeride sıkı muhalif, dışarıda ise Türkiye partisiyiz” lafı Ankara merkezli siyasetin devamının işaretidir kanımca. Çünkü buradaki “Türkiye partisiyiz” ifadesini “Ankara partisiyiz” diye okumak gerekebilir. Örnek mi istiyorsunuz, Strasbourg’daki Avrupa Konseyi Parlamentosu’ndaki başka siyasi grupların Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusundaki karar tasarılarına CHP’nin oy verme biçimi ile tepkisine, AKP grubu ile uyumuna bakmak yeterlidir.
CHP bir sosyal demokrat parti iddiasında çünkü “Sosyalist Enternasyonal” üyesi, Özel de başkan yardımcılarından biri. İki gün önce yaşanan hukuk dışı tutuklamalar aklıma bir konuyu getirdi. CHP’nin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek tutuklandı. CHP’nin başkanı olduğuna göre kendisini sosyal demokrat(!) sayabiliriz. Ama Böcek, gelenek özelliği kazanan Antalya Film Festivali’nde KHK ile görevine son verilen bir tiyatrocunun başına gelenleri konu alan filmin programdan çıkarılmasına itiraz dahi etmemişti.
Sayın Muhittin Böcek umarım en kısa sürede serbest kalır, görevine devam eder, suçlama biraz tuhaf gibi duruyor, bu başka bir konu ama Ankaralılaşmaktan uzaklaşmak isteyen sosyal demokrat bir CHP’nin film yasaklanmasına tepki veremeyen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı da biraz tuhaf durmuyor mu yani?
Ankaralılaşmaktan uzaklaşmak CHP iktidar olmak istiyorsa bir olmazsa olmazı ama bu CHP için kolay iş değil doğrusu.
Yazarlar
-
Akdoğan ÖzkanAvrupa'da bir heyûlâ kol geziyor 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞErdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“TÜRK TİPİ KOMÜNİST OLDUK…” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı: 21. Yüzyıl, Halkların, Kadınların ve Özgür Yaşamın Yüzyılı Olaca 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSusunca yalanlar gerçek mi olacak? 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti’ye bu kötülüğü yapmayın… 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
1.07.2025
15.06.2025
3.06.2025
30.05.2025
29.05.2025
13.05.2025
29.04.2025
22.04.2025
19.04.2025