Barış Soydan
Bundan dört-beş yıl önce işim gereği organize sanayi bölgelerinde düzenlenen toplantılara katılıyordum. Bu sözü ilk kez orada duydum. Sanayicilerden bazıları (Daha doğrusu çoğu) bu cümleyi Türkiye'nin mülteci politikasını desteklemek için kuruyordu, bazıları ise eleştirmek için...
Eleştirenler -ki azınlıktaydılar- yasalara harfi harfine uyduklarından, buna karşılık rakiplerinin kaçak göçmen işçi çalıştırarak maliyetleri düşürdüğünden, böylece fiyat kırarak haksız rekabet avantajı elde ettiğinden yakınıyordu. (Dünyaca ünlü giyim markaları için iplik üreten bir fabrikanın patronunun, bundan bilhassa şikayetçi olduğunu not almışım mesela.)
Bir de fabrikaların mültecilere muhtaç olduğunu söyleyenler vardı. Dediklerine göre "Gençlerimiz artık toz toprak içindeki fabrikalarda işçilik yapmak yerine aynı ücrete (Sözü edilen, çoğu durumda asgari ücretti) AVM'lerin ışıltılı dünyasında özel güvenlik olmayı tercih ediyordu." Mülteciler ise "bizimkilerin" burun kıvırdığı rakamlara koşa koşa çalışıyordu.
"Mültecilerin koşa koşa çalıştığı rakam" denilen, en iyi durumda asgari ücret, genelde ise onun da altında seviyelerdi. Hem de sigortasız olarak.
Hiçbir şeyin ekonomiden bağımsız olmadığını düşünen "eski kafalı"lardanım. Mülteciler konusunu ekonomik boyutunu ele almadan tartışmanın da gerçek manzarayı ıskalamak anlamına geleceğini düşünüyorum.
Türkiye, bulunduğu coğrafyanın en büyük sanayi ülkesi. Avrupa'dan sonra ta Hindistan'a kadar hiçbir ülkede Türkiye'deki gibi bir sanayi altyapısı yok. İki yüz milyar dolar ihracat yapan bir sanayi kompleksinden, Gaziantep'ten Tekirdağ'a, Konya'dan Denizli'ye kadar irili ufaklı on binlerce fabrikadan söz ediyoruz…
Bu fabrikalar (çoğu) neden mülteci işçilere ihtiyaç duyuyor? Çünkü büyük kurumsal şirketleri hariç tutarak söylüyorum, pek çoğu verimliliklerini artırmak için yıllardan bu yana hiçbir şey yapmadı. Teknoloji yarışında Güney Kore'deki, Tayvan'daki benzerlerinin gerisinde kaldılar. Ucuz işçilikle rekabet dışında bir şey bilmiyorlar.
Türkiye'de bunca işsizlik varken, gençler arasında işsizlik yüzde 25-30 bandında gezinirken kimse neden fabrikalarda çalışmak istemiyor? Gençler neden "AVM'lerin ışıltılı dünyasında özel güvenlik olmayı, toz toprak içindeki fabrikalarda işçiliğe tercih ediyor"? Y ve Z Kuşaklarının tembelliğinden mi? Patronların "toz toprak içinde" çalışmaya cezbedecek ücret vermemesinden, ucuz işçilik olmadan dünya pazarlarında rekabet edememelerinden mi?
"Gençlerimiz artık toz toprak içindeki fabrikalarda işçilik yapmaya aynı ücrete AVM'lerin ışıltılı dünyasında özel güvenlik olmayı tercih ediyor"muş. Mesele boğaz tokluğuna çalışmak ise AVM'leri tercih ederler tabii.
Eski Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Suriyeli sığınmacılar olmasa fabrikaların duracağını söyleyerek şöyle demişti:
"Şu anda Kahramanmaraş'ta, Adana'da, Osmaniye'de, Gaziantep'te, hatta Ankara Ostim'de Suriyeliler olmasa düz işçilik yapan yok."
Benzeri sözleri birkaç gün önce bu sefer Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Kurulu üyesi tarihçi Murat Bardakçı'dan duyduk. Bardakçı, Habertürk'te katıldığı yayında Afgan mültecilerle ilgili olarak, "Göçmenler olmasa Türkiye'de tarımın kalmayacağını" söyledi…
Söylemedikleri şey, buna iktidarın betona ve ucuz işçiliğe dayalı büyüme stratejisinin neden olduğu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin mültecilerle ilgili de facto izlediği açık kapı politikasının tek sebebi budur, demiyorum ama önemli sebeplerinden birinin bu (Yani ucuz işgücü ihtiyacı) olduğunu düşünüyorum.
Tabii ki daha önemli nedenler de var. Türkiye'nin iç savaşlarla alev alev yanan bir coğrafyanın tam ortasında bulunması, insanların ölümden kaçıyor olması ve bu arada devlet-i şahanenin Osmanlı'dan bu yana nüfus mühendisliğini kullanmayı sevmesi gibi. (Bu konuda Fuat Dündar'ın etkileyici kitabı "Modern Türkiye'nin şifresi: İttihat ve Terakki'nin etnisite mühendisliği"ni -İletişim Yayınları, 2019- bilhassa tavsiye ederim.)
Ama bu sebepler az çok biliniyor, enine boyuna tartışılıyor. Ekonomik sebep ise hep gözardı ediliyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2022
11.05.2022
7.03.2022
17.02.2022
7.02.2022
18.11.2021
15.11.2021
8.11.2021
2.11.2021
25.10.2021