Cafer Solgun
Geçtiğimiz yıl MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “tokalaşma” hamlesiyle başlayıp, İmralı’nın devreye sokulmasıyla hızla nitelik ve mahiyeti açıklığa kavuşan adı konulmamış “süreç” ile ilgili, birçok kişi ve çevrenin hâlâ kafası karışık. Karışıklık, gördüğüm, anlayabildiğim kadarıyla, PKK’nin silah bırakıp örgütsel varlığını feshedecek olmasından ziyade bu “açılımın” nereden icap ettiği sorusuna getirilen yorumlardan kaynaklanıyor.
Aslına bakarsanız, belli bir çevre var ki, utangaç bir eda takınarak da olsa, bu “süreçten” ziyadesiyle rahatsız olduğu anlaşılıyor. Misal, mevcut iktidar için hissiyatı “Bir an önce gitsin de nasıl giderse gitsin” olanlar, bu durumdan hiç hoşnut değiller. Aksine, “hoşnut” olmak şöyle dursun, Kürtlerin kendilerini “sattığını” düşünüyorlar. Kürtlerin bu ultra ve de ortodoks Kemalist vatandaşlar ile bunların “sol” hatta “komünist” görünümlü bütün zamanların müzmin gayrimemnunlarını “satmış” olmak için, öncesinde bunlarla oturup bir anlaşma filan yapmış olması gerekmez miydi peki? Biliyoruz ki yok öyle bir şey… PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Atatürk iyiydi, çevresi ve ardında İngiliz parmağı olan isyanlar kötüydü” minvalindeki görüşleri de kesmiyor bunları.
Bu “bizi sattılar” meselesi, söz konusu kesimlerde saplantı haline gelmiş durumda epeydir. Daha önce de yazmıştım; 2015 seçimleri öncesinden 2023 genel 2024 yerel seçimlerine değin, her seçim öncesinde hareketleniyor ve başlıyorlar birbirlerine gaz vermeye; “Kürtler bizi satacak, bak göreceksin.” İşin ilginci, diğer cenah da yakın zamana değin Kürt seçmenin teveccühünü kazanmış BDP, HDP, şimdi de DEM Parti nezdinde benzer bir hissiyatı paylaşıyordu; hatırlarsınız, önceleri HDP’nin adını PKK ile bitişik yazan “yandaş” medya, uzun süre bu partiyi CHP ile işbirliği yapmakla suçlayan yayınlar yapmıştı…
“Satış” saplantısının bu seferki konusu, PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesi ihtimali; “Zaten Saraçhane’ye de gelmediler, bizi sattılar!” Sanırsın bağımsız, birleşik, müreffeh Kürdistan davasının militanları! Oysa Kürt sorunu konusunda en katı inkârcılar, “Vatan bölünmez!” hassasiyetleri en üst seviyede alarm halinde olanlar, “Dersim 38’de analar ağlamasın denildi mi?” kafasında olanlar, bunlardan başkası değil…
Bir de, “savaş yanlısı” görünmemek için açıktan itiraz edemedikleri bu savaş ve şiddet döneminin bitmesi ihtimali için rahatsızlıklarını temellendirdikleri bir gerekçeleri var: “Bu, Amerika’nın komplosu!” diyorlar, bazılarına göre ise İngilizlerin komplosu, hızını alamayanlar iki ülkenin adını birlikte anıyor, hatta araya İsrail’i de katıyorlar. Dünyanın bilumum emperyalist güçleri bir araya gelmiş, İmralı üzerinden Türkiye’nin Kürt sorununu “zahmetsizce” çözmesi için uğraş veriyorlar yani! Maksat, Recep Tayyip Erdoğan iktidarını bu “beladan” kurtarmak ve zordaki iktidarını sürdürmesine destek vermek!
Oysa Bahçeli ve Saray kurmayları, sözcüleri, bunun “yerli ve milli bir çözüm şekli” olduğunu, karşılığında herhangi bir şekilde pazarlığa girmeden, bir şey vaat etmeden sonuç almak istediklerini söylüyorlar. Bazen dillerinin altındaki baklayı çıkarıp Suriye’yi işaret ediyor ve “Bu işi halletmezsek emperyalistler Kürtlere önce Suriye’de statü verecek, sonra da bunu Türkiye’den isteyecekler,” diyorlar, hafif bir endişe ile…
İmralı’dan da benzer görüşler dillendirildiğini Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan mektubundan ve İmralı Heyetinin Öcalan’a atfen yaptığı açıklamalardan biliyoruz. Malum; Öcalan’ın kendisi Bahçeli ve Erdoğan’ı “yeni paradigmanın” ortakları ilan ederken, “kültüralist” olanlar da dahil olmak üzere herhangi bir “statü” talepleri olmadığını dile getirmişti. Yani söz konusu olan gayet “yerli ve milli” bir proje. 2019 yerel seçimleri döneminde ziyaretçileri ve avukatlarıyla görüştürülmeyen Abdullah Öcalan’la görüşüp Kürt seçmene Öcalan adına “tarafsız kalın” çağrısı yapan Ali Kemal Özcan da, o zaman, üzerine basa basa “Öcalan yerli ve milli bir şahsiyettir” açıklaması yapmıştı kendisine uzatılan mikrofonlara…
Bu arada… Gelişmeleri sorgulamak, üzerinde düşünmek yerine “İmralı ne derse, o!” konformizmini sığınak belleyenlerin bir kısmı, “yerli-milli” tabirini kullanmadan İmralı’nın “bölgedeki emperyalist planları” boşa çıkaran bir hamle yaparak AKP-MHP koalisyonunu “zora soktuğunu” ileri sürüyorlar. Bilmeyen de sanır ki İmralı bir “özel” hapishane değil de Öcalan’ın karargâhı ve Öcalan da o karargâhın komutanı! Açıklanan mektup ve ilan edilen “yeni paradigma” da devlet görevlileriyle birlikte hazırlanmadı, en azından onların onayını almadı!
Oldukça karışık, değil mi? Herkesin kendine göre anlam, misyon yüklediği bir “emperyalizm” var ve herkes kendi bildiği emperyalizm ile Donkişotvari bir “savaş” yürütüyor.
Ama bunu söylerken Donkişot’a haksızlık da etmeyelim: Yel değirmenlerini “düşman” devlere benzeten Donkişot’un bir amacı vardı ve dostu Sanço’ya şöyle seslenmişti: “Sanço dostum; talih bize dilediğimizden fazla gülümsüyor. Karşıdan bizim gelişimize bakan şu devler alayına bak. Onlarla savaşmak tanrı yolunda gaza etmektir. Onların sırtlarını yere getirdiğim zaman varlarına yoklarına el koyarak zengin olacağız.”
Aman, emperyalist tuzaklara düşmeyelim, emperyalist planları, senaryoları boşa çıkaralım, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil ülküsü etrafında birleşerek ihya edelim, bölücülüğe prim vermeyelim…
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum diyor bunları. En son 23 Nisan vesilesiyle söyledi: “…Kürtler, Türk Milletinin asli kurucu bileşenidir. Kürtler, Türk Milletinin ayrılmaz parçası sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve daimi sahibidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürtlerin Milli Devleti’dir. Türkiye Yüzyılı; Türk ve Kürt yüzyılıdır.”
Peki, emperyalizm bu işin neresinde? Emperyalistler Türkiye’yi bölmek mi istiyor yoksa Kürtleri “Türk Milleti” içinde eritip Türklüğü yeniden şaha kaldırmak mı istiyorlar?
Öyle de böyle de Kürtlerden “Türk Milleti” olması ve Türk Devletine “sımsıkı sarılması” isteniyor; “Nasıl yani heval?” diye şaşırmakta çok da haksız sayılmazlar galiba…
***
Kulislerden bildirmekle ünlenmiş Abdülkadir Selvi, görünür bir gelecekte DEM Partinin “Öcalan partisi” olacağını ve İmralı’da Öcalan’a bir konut inşa etmek için fizibilite çalışmaları yapıldığını yazmıştı. 24 Nisan günü Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşen DEM Parti heyetinin görüşme sonrası “Öcalan’ın yaşam ve çalışma şartlarının düzeltilmesi temel önceliğimizdir” şeklindeki açıklaması, Selvi’nin öngörüsü ile uyumlu.
Her ne olacaksa olacak kısa süre içinde, öyle görünüyor. Olsun. Silah ve şiddet her hâlükarda son bulsun. Öcalan ve mahpus arkadaşlarının yaşam koşulları düzeltilsin. Hasta mahpuslar serbest bırakılsın. İnfaz düzenlemesi hazırlıkları yapılıyor ama asıl ihtiyaç, siyasi bir af ilan edilmesidir.
Yeni bir dönem, yeni bir başlangıç, herkesin kendi ülkü ve umutlarına göre yeniden ama kesinlikle demokratik zeminde bir mücadele pozisyonu alması…
Ama yani kimse demedi demesin; bu “Türk Milleti” olmak ile “Türk Devletine sarılmak” konusu çoğu kimsenin kafasına yatmış değil.
Bu yazının özlü sözü olsun: Değişimin yolunu bulmak ve yaşama geçirmek kolay değil. Ama tüm bu tehlikeleri de sadece değişim önleyebilir. (Henri Lefebvre)
— Deprem… Unutmayalım; deprem değil çürük binalar, sahtekârlık, alçaklık, sorumsuzluk, tedbirsizlik, gözünü rant bürümüşlük öldürür! Geçmiş olsun İstanbul…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025