Cem SANCAR
Ne yalan söyleyelim. Millet tatile gidince şehir şöyle bir rahatladı, kendine geldi. İstanbulterini sildi, sakin oturdu. Orta şekerli bir kahve söyledi. Kafasını dinledi.
En güzel zamanlarıydı...
Sonra bayramda şakır diye bir yağmur boşandı. Şehir ıslak saçlarını salladı. İçimiz serinledi.
Yağmur, dünyayı değiştirmek isteyip de değiştiremeyenlerin kederi gibi değil, hayatın git-gelinde, suyun med-cezirinde, sanki ruhumuzdaki o bitmez devriminin uçlara savrulan ikliminde yağıyordu. Celalli bir mürşid, lafını esirgemez bir bilge gibi...
Tek tip bir kurtuluşun olmadığını, "Ben"in dar kalıplarını kabul etmeyen bir çokluğun fikrine, böyle bir tevhide, her an çöküp yeniden kurulan canlı bir düşüncenin yaratılıştan beri süren iç sızısına benziyordu...
"Yer yüzünde kaç insan ruhu varsa hakikate giden o kadar yol vardır" diyen rahmani sesin zarafetiyle sakin, tasavvufunu kaybetmemiş camiler kadar neşeli...
Yağmur, kavurucu bir yazın tam ortasında ve bir türlü mezun olamadığımız uzun sürmüş bir sınavın anksiyetesinde, son anda imdada yetişen "lehte bir el" idi.
Yağmur, büyük insanlığın üstüne üstüne, ona acizliğini öğretene kadar ısrarla ve egosunun burnunu yumuşatıp eğene dek sağanak halinde yağdı.
Kimine dert, kimine bereket oldu...
Küçük bir adanın tepesinde, bir "serçesaray"dan, bilebildiğim tek şehre, İstanbul'a baktım. Onun omzuna limanlarından, surlarından ve dar sokaklarından sarıldım.
Dostların, aşıkların, kalenderlerin, kalbi tül gibi titreyen insan kılığındaki tecellilerin Ramazan bayramını kutladım. Barış, iyilik ve huzur diledim.
Fikrimizin asfalta ve öfkeye direnen hicranlı papatyasına, dertlilerin derdine kol kanat gerenlere, ortak bir fıtratın narin vicdanlarına ve de kurban olduğum "insan tarikatına" bir selam çaktım.
"Aslında görsel medya üzerinden oluşmuş 'Hoca Cemaatlerinden' dini anlatım biçimlerinden bahsetmek doğru olur. Çoğunlukta olan yeni Selefi hocalara, ilahiyatçılara karşı yine medyatik özelliklere sahip geleneksel din anlayışını dillendiren, bir kısmı tarikat mensubu, medreseli hocalar da vardır. Fakat iki tarafın üslupları karşı tarafa, tenkit ve reddettiklerine çok yakındır; tektipçi, meydan okuyucu, karşı tarafı kaba ifadelerle ve cahillikle suçlayan, daha ileri gidip tekfir eden, dinî alanın dışına iten bir üslup..." diye yazdı bayramda İsmail Kara. Bir kenara not aldım.
"Siyasi felsefen nedir" diye sordu biri sosyal medyada. Bir dünya işidir, dedim. Edepli olanı ufuk açar, edepsiz olandan kaçarım. Yaralar kalbi. Bir de ideoloji sevmem. Dar bir deli gömleğidir. Bu incitici durumlar, haşinlikler hep ondandır. Siyaseten kalp kırmaya değmez. Kalp mühimdir çünkü itikadımızca, diye yazdım...
Bir tefekkür ayı daha geçmişti. Aydınlar, geç kalmış ergenlerdi.
Kalbiliğe geçemeyen yaşlı aptallaşır. Çünkü güdüler eski güçlerini kaybettiği halde o hala onların peşinde koşar durur. (Plaj zamparası!)
İçgüdüler zahiri, dış dünyaya yöneliktir. Ama iç haller, kalbi haller insana iç alemini, hakikati, asıl olanı yaşatır. (Bilge!)
Marifet, insanın hazcı-hızcı-histerik (aynı anda siyasi!) gölgesinin peşinde koşması değil, gölgesinden (nefsi emaresinden) daha hızlı olmasıdır.
Ergen çok tehlikeli bir varlıktır. Şu an aydınlar arasında olan biten şeyin hormonal bir hadise olduğu buradan okunduğunda daha bir anlaşılır, diye düşündüm...
Sonra her bayramda olduğu gibi öksüzlüğüm aklıma geldi. İlk pirimi, varını yoğunu Mora, Peleponnes Yarımadası'nda bırakıp gelen o Balkan muhacirini, Geylani Osmanlıyı, anneannemi hatırladım.
Sağlı, sollu birileri Suriyeliler konusunda infialdeydi. "Muhacir ne demek anane?" diye sormuştum da, hanım sultan "Hepimiz macırız ezelden evladım!" diyerekten köklü bir medeniyetin gri gözleriyle gülmüştü. O aklıma geldi.
Yağmur dindiğinde metafiziken uzandım, geleneğimin tombul ellerini ve bu ermiş şehrin tarçın kokan şefkatini aldım da...
Başıma koydum...
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019