Erol KATIRCIOĞLU
Bir toplumdaki siyasi düzen ne kadar fazla özgürlüğün yaşanabilmesine izin veriyorsa, o toplumda kendini farklı hissedenlerin farklılıklarını yaşayabilmeleri de o kadar mümkün demektir. Eğer böyle bir toplumda kendini farklı hissedenler farklılıklarını yaşayabiliyor ve bu farklılıkları çerçevesinde örgütlenip kendilerini tüm topluma duyurabiliyorlarsa, orada “kol kırılır yen içinde kalır”anlayışının da zemin bulması pek mümkün değildir.
Aksine eğer toplumdaki siyasi düzen, kendini farklı hissedenlerin farklılıklarını, bırakın yaşamayı, ifade etmeyi dahi yasaklamışsa böyle bir düzende farklı olanların kendi aralarında “kol kırılır yen içinde kalır” ataerkil zihniyetinin zemin bulması kadar siyasi “şiddet”in de yeşermesi çok mümkündür.
Dolayısıyla, bir toplumda şiddet, şiddet yapan insan grubuna ait özelliklerden dolayı değil, o insan grubunun siyasi düzenle kurduğu ya da kurmak durumunda kaldığı ilişkilerden kaynaklanır.
Ülkedeki siyasi düzenin, toplumun neredeyse tamamının farklılıklarını yaşayabilmeleri yerine onlara kendi kabul ettiği “yurttaşlık” gömleğini giydirmeye çalışan bir anlayışla kurgulanmış olması kendini farklı hisseden hemen hemen tüm toplum kesimleri içinde az ya da çok bir “şiddet” kültürü yaratmıştır. Yaratmadıysa da yaşamasına izin vermiştir. O nedenle de bizim derdimiz yalnızca sol’un ya da Kürtlerin değil tüm farklı toplum kesimlerinin siyasi düzenle kurdukları ilişkilerde “şiddet” eğilimi taşıyan bir “cemaatleşme”ye maruz kalmış olmalarıdır.
Ülkedeki siyasi düzen, dün özellikle “sol” siyasetler üzerinde, daha sonraları daha az olmak üzere“İslamcı siyasetler” üzerinde bugünse şiddetli bir biçimde “Kürt siyaseti” üzerinde baskıcı davranmış ve davranmakta olduğundan, bu kesimler içinde “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışlı “cemaatimsi” yapılanmaların da varlığını beslemiş ve beslemeye de devam etmektedir.
Şimdi yukarıda kurduğum ilişkisellikten gidersek, bu tür davranışların sonlandırılmasının yolunun “cemaat”leri değiştirmeye çalışmaktan çok, cemaatin “cemaatçi” davranmasına neden olan siyasi düzeni değiştirmekten geçtiğini söylemek mümkün. Çünkü bence, “kapalı” olan bu yapıların açılabilmesi, büyük ölçüde bu yapıların içinde yaşadıklarısiyasi düzenin ve yönetim anlayışının değişmesiyle mümkün.
Bütün bunları yazmamın nedeni ise 1 Mayıs 77 vesilesiyle açılmış olan tartışmaya bir katkı yapmaya çalışmak. Her ne kadar bu tartışmada “solun geçmişi ve kullandığı şiddeti” tartışıyor olsak da tartışmanın belki de asıl nedeni, Kürt meselesinde PKK’nın varlığından ve onun benimsediği şiddet kullanımından duyulan rahatsızlık. Çünkü PKK’nın sola, solun da PKK’ya yakınlık duymasının“şiddet”in barışı önleyen bir olgu olarak varlığını devam ettirmesine neden olduğu düşünülüyor. Bunun da sorunun çözülmesini önlediği... Bu tür bir eleştirinin özellikle Silvan olayından sonra hızla yayıldığı da bilinen bir konu.
Oysa yukarıdaki argümanlar ışığından bakarsak ne solun ve ne de Kürt siyasetinin kendinden “şiddet” üreten yapılar olduğunu söylemek mümkündür; ama içinde bulunulan siyasi düzenin, talepleri özgürce ifade edebilmenin ve örgütlenmenin önünü kesmiş bir düzen olması eskiden sol’un bugünse Kürt siyasetinin şiddet de içeren “cemaatimsi” yapılara yönelmesinin asıl nedeni olduğunu söylemek mümkündür.
Dolayısıyla bu taleplerin ifade edilebileceği gerçekten özgür bir demokratik düzen sağlanmadıkça ne özgürlüğün, ne barışın ve ne de demokrasinin bu ülkede yaşanması mümkün olacak. Çünkü “şiddet”, talepleri olanlar tarafından değil, talepleri olanların taleplerini dikkate almayan siyasi düzenin aktörleri tarafından yaratılıyor.
Her ne kadar tersi bir durum sözkonusu gibi duruyor olsa da...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Yüzleşme ve Hakikat Komisyonu şart!
23.07.2025 - Yeni milliyetçilik ve Öcalan
19.06.2025 - Adaletsizlikler ülkesinde barış
29.05.2025 - Türkler'e düşen
21.05.2025 - PKK neden kurulmuştu?
13.05.2025 - Türkiye’nin gücü gücü yetene düzeni
1.04.2025 - Öcalan’ın açıklaması üzerine
6.03.2025 - TÜSİAD’ın eleştirileri
20.02.2025 - Lider seçilmez, lider olunur!
12.02.2025 - Erdoğan kazanamaz ama…
5.02.2025
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
ahmet Tüzün
acin surayi yaziyi okuyalim kardesim.