Hasan CEMAL
Londra'daki maçı Chelsea taraftarlarının arasında seyrettim. Kahroldum. Cimbom’un bu kadar çaresiz kalabileceği, bu denli döküleceği hiç aklıma gelmemişti. Galatasaray’ın durumu hazindi. Mancini ile Drogba'nın hâlleri, ayrıca can sıkıcıydı. Neden mi? Stamford Bridge izlenimlerim aşağıda...
Bu yazıyı istemeye istemeye, eski deyişle kerhen, üstelik birkaç gün de gecikmeli yazıyorum.
Oysa, Londra’ya giderken heyecanlıydım.
Bu yıl Mancini sayesinde bizim artık bir ‘deplasman kompleksi’miz olsa da, Cimbom’un böyle kritik maçlarda tarih yazabileceğine dair umudumu koruyordum.
Evet, rakip Chelsea’ydi.
Liderlik koltuğunda oturuyordu.
Maç onların sahasında, Stamford Bridge’deydi.
Kibirli Mourinho’nun takımı taş gibi bir savunmaya, rakibe çok fazla alan bırakmayan bir oyun anlayışına sahipti.
Belki daha önemlisi, rakipten çaldıkları toplarla karşı hücuma öylesine hızlı çıkan bir tarzları vardı ki, rakip alana bir anda su gibi akıyorlardı.
Elbette farkındaydım, işimiz zordu.
Bizim savunma ne yazık ki düzelmiyordu. Genellikle yavaş kalıyor, arkasına atılan toplar kalemizde sürekli tehlike yaratıyor, kolay goller yemeye devam ediyordu.
Yalnız savunmada değil, orta sahamızda da taşlar bir türlü yerli yerine oturmuyordu.
Orta sahanın bir zamanlar maestrosu olan Selçuk İnan gitmiş, bu sezon bir başka Selçuk gelmişti yeşil sahaya.
Golcülerimiz eski golcüler değildi.
Drogba geçen yılki Drogba değildi.
Burak eski Burak değildi.
10 numara trikoyla sahada kendisinden liderlik beklenen Sneijder ise toptan kaçarak futbol oynanabileceğini sanıyordu.
Takımdaşlık ruhu ve Mancini'nin hâlleri
Bir başka mesele takılıyordu aklıma:
Takımda takımdaşlık ruhu...
Futbolcular arasında eksik olan bir şey de bu olabilir miydi?.. Bu soruda gerçek payı vardı.
Takım olamamışlık hâli, futbolda en büyük tehlikedir bir takım için.
Bu noktaya parmak basınca, akla ister istemez teknik direktörümüz Roberto Mancinigeliyordu.
Sanki kendi takımına fazla mesafeli duruyordu. Hatta basın toplantılarındaki, kulübedeki hâllerine bakınca bazen şöyle bir izlenime kapıldığım oluyordu:
- Ben buralara nasıl düştüm, benim buralarda ne işim var?..
Belki yanılıyorumdur.
Ama Mancini’nin özellikle yenildiğimiz maçlardan sonraki sözleri, mimik ve jestleri ya da saha kenarında, kulübedeki hâlleri bana iyi gelmiyordu.
Can sıkıcı buluyordum.
Aynı zamanda bir hoca olarak bu havasının, takımın içine doğru pozitif değil negatif enerjiyayabileceğini, motivasyon açısından olumsuzluk yaratabileceğini düşünüyordum.
Ayrıca, Mancini’nin takımla çok fazla oynamasının, takımda taşların yerli yerine oturmasını geciktirdiği yolundaki eleştirilerde de haklılık payı olduğunu düşünüyordum.
Tam bir hayal kırıklığı, kahroldum
Bütün bu nedenlerle,Arena’da son zamanlarda aldığımız açık farklı galibiyetlere pek öyle sevinemiyordum.Fenerbahçe’yle puan farkı da bir türlü kapanmıyordu çünkü...
Ama Londra’ya, maça giderken her şeye rağmen umudum vardı.
Her şeyden önce ‘damardan Galatasaraylı’ydım.
Yalnız ‘annemizin ligi’nde değil, Avrupa’da, Devler Ligi’nde de varlığımızı sürdürebileceğimize inanıyordum.
Kendi kendime neden olmasın deyip duruyordum.
Drogba’nın, Sneijder’in asıl böyle maçlarda, Stamford Bridge’lerde fark yaratabileceklerini umuyor ve asıl böyle maçlar için transfer edildiklerini sanıyordum çünkü...
Yine bir Burak’ın, bir Selçuk’un böyle bir maçta kendilerini göstermek için her şeylerini yeşil sahaya yansıtacakları konusunda da kuşkum yoktu.
Melo için de, Semih, Chedjou, Telles için de geçerliydi bu umudum.
Sonuç, tam bir hayal kırıklığı oldu.
Ne yazık ki öyle.
Maçı salı akşamı Stamford Bridge’de Chelsea taraftarlarının arasında seyrettim.
Kahroldum.
Yenilirsiniz, futbol bu.
Ama Cimbom’un bu kadar çaresiz kalabileceği, bu denli döküleceği hiç aklıma gelmemişti.
90 dakika boyunca boyunca tek bir pozisyonla ve Chelsea kalesini bulan tek bir şutla oynayan Galatasaray’ın durumu gerçekten hazindi.
Sahada ne Drogba vardı, ne Burak.
Sneijder de yoktu, Selçuk da.
Orta saha da bize kapalıydı.
Bütün alanlar Chelsea’ye açıktı.
İstedikleri gibi top koşturdular.
Biz ise seyrettik.
Orta sahada top tutabilen, ileriye top taşıyan kimsemiz yoktu.
İleriye çıkayım derken, sürekli top kaptırıyorduk.
Kaptırdığımız toplar bir anda karşı hücuma dönüşüyor ve adamlar bizim kaleye su gibi akıyorlardı, su gibi...
Ne orta saha dinliyorlardı, ne savunma takıyorlardı. Bizimkiler perişanları oynarken, Chelsea’li taraftarlar kıs kıs hâlimize gülüyordu.
Bizim döküldüğümüz maç Drogba'nın jübilesine dönüştü
Şansları biraz yaver gitse, kalemizde öyle 2 tane değil 5, 6 gol görebilirdik.
Dedim ya, yenilebilirsiniz. Karşınızda Chelsea var. Kendi sahanda berabere kalmışsın, deplasmanda kupaya veda edebilirsin.
Ama böyle bir oyunla saf dışı kalırsan, taraftarın içi acır.
Benim de acıdı.
Maç sonrası, yazı yazmak gelmedi içimden...
Bu arada bizim döküldüğümüz maç, neredeyse Drogba’nın jübilesine dönüştü.
İtiraf edeyim, bu da canımı sıktı.
Drogba’nın Chelsea için nasıl bir efsane olduğu malumdu. Gördüğü ilgi ve sevgi de şaşırtıcı değildi.
Ancak Drogba’nın, sırtında sarı kırmızı formayla, hele döküldüğümüz, elendiğimiz bir maç sonrası Stamford Bridge’de ölçüyü kaçırdığı kanısındayım.
Bunun gibi, Mancini’nin maç sırasında kulübeden vermiş olduğu görüntüler ve maç sonrası basın toplantısındaki sözleri, mimik ve jestleri hiç hoş değildi.
Roberta Mancini bir an unuttu galiba, dökülen takımın teknik direktörünün kendisi olduğunu...
Ultraaslan haklı:
Kimse Galatasaray’dan büyük değildir!
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024