Hüseyin ÇAKIR
Yine CHP: karasevda gibi. Ne CHP sol olabiliyor, ne de CHP’nin sol olmasını isteyenler bu ısrarlarından vazgeçebiliyor. Ara açılıyor, kavga ediliyor. “Tamam, bu CHP’den sol’a yar olmaz, CHP’den sol beklentisi olanlar CHP’yi boşadı, bir daha bir araya gelmeleri mümkün değil” diyorsun. Az gidip uz gidip dere tepe düz gidip bir de geri dönüp bakıyorsun, bir arpa boy yol gidilmemiş. Nerede kalınmışsa oradan CHP aşkı depreşiyor! Seveni sevmeyeni, oy vereni vermeyeni, sosyalisti, demokratı, muhafazakârı, liberali... yani cemi, cümle CHP’yi dert ediniyor. Ne olacak bu CHP’nin hali sorusu herkesi kara kara düşündürüyor. Bu, aşk mı? Nefret mi? Belli değil! Sonuç olarak, CHP’nin sol olup olmadığı tartışması kaldığı yerden devam ediyor.
CHP’nin sosyal, sınıfsal, ideolojik özellikleri kılcal damarlarına kadar didik didik incelendi. Yüzlerce, binlerce analiz makalesi, raflar dolusu kitap bulmak mümkün. Ben de “Bu CHP sayfasını kapatıp, yeni, çağdaş, demokrat, özgürlükçü bir sol kurmak lazım” diye epeyce yazı yazdım. Gün oldu, “Değişmek kimsenin tekelinde olamaz, CHP’ye de değişmesi için şans vermek gerekir” diye iyimserliğe kapıldım. CHP’yi sol dışı sayıp, “sosyal demokrat, sosyalist, liberal...” aydınlar, siyasetçiler, toplumun kanaat önderleri büyük umutlarla bir'den çok “ Çağdaş sol, demokrat, özgürlükçü sol” parti kurdular. Çok güzel programlar hazırlandı. Toplumun “tuzu kuru” yüzde yirmi beşinin yakından tanıdığı, kendilerini sol kabul eden seçmenlerin tanıyıp bildiği, aydın, entelektüellerin bir araya gelerek kurdukları “sol, demokrat, özgürlükçü “ partiler, seçimlerde bütün solun binde birbuçukluk pasta diliminin içinde sıkışıp kaldılar. Hal böyle olunca düşünmek gerekiyor: Toplum, seçmen, CHP’nin solculuğundan şikayet edenler neden “Çağdaş, demokrat, özgürlükçü” parti /lere oy vermiyorlar? Bugüne kadar bu soruya genel olarak verilen yanıt; CHP sol, solcu gibi göründüğü için.
İkinci sosyolojik analiz: Türkiye toplumu, seçmeni, emekçi sınıfları, çalışanlar, ideolojik olarak sol’da yer alan partiyle kendi düşüncesini/hayallerini ve çıkarlarını bir arada görmüyor. Sosyalist solun devrimcilik, eşitlikçilik, sermaye düşmanlığı, devletçilik gibi talepleri, toplum ve seçmen tarafından cazip görülmüyor; değişimin, toplumsal değerlerin korunmasının, ( buna muhafazakar değerler de diyebiliriz) kalkınma, adalet gibi reformcu taleplerin kendi hayatını iyileştirip değiştirdiğini görüyor. Bu anlamda, ideolojik tercih, öncelikli tercih olmuyor. Tercihleri İdeolojik öncelik olan, gelecek kaygısı olmayan, gelir gider düzeyi garantili toplumun yüzdeyirmibeşi bu kesim için, her meseleye ideolojik öncelikle bakmak önemli. -Burada ideolojik bakıştan kastedilen, bilinçli ve seçerek ideolojik bakış- Batıda solun sınıfsal tabanı olan ve sosyal demokratlara ve sosyalistlere oy veren; çalışanlar, yoksullar, küçük orta boy işletmeciler, yoksul köylüler, dışlanmışlar, yaşlılar, özürlüler... Türkiye’de Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve AKP’ye oy veriyorlar. Bu tarihsel süreçte bir istisna, 1974 seçimleridir.Bülent Ecevit’in, Milli Şefe muhalefet ederek CHP’nin başına geçmesi,12 Mart’a karşı çıkışı ve “Ak günler”, “Toprak işleyenin, su kullananın” gibi sloganlar geçikişi olmuştur.
Batıda, solun sınıfsal tabanına denk düşenlerle, Türkiye’deki sosyal sınıfsal kesimler arasında, ideolojik tercih bakımından benzerlik olmadığı görülüyor. Fakat Batıdaki sosyal demokrat, sosyalist ve işçi partilerinin politikalarını destekleyen seçmenlerin talepleriyle, Türkiye’deki benzer seçmenlerin politik talepleri ve tercihlerinin aşağı yukarı aynı; “Refah, büyüme, daha iyi yaşam, sosyal adalet, eşitlik ve sürekli değişim”. O halde “sihir”, sol veya sağ gibi ideolojik önceliklerde değil diyebiliriz. Hiç kuşkusuz, Batının siyasal, sınıfsal tarihi süreci ile Türkiye’nin (Osmanlı da buna dahil) serüveninin altını çizmek gerekiyor. Buradan bakıldığında, neden AKP on yıldır oy oranını koruduğunun, sosyal, sınıfsal analizi yapılabilir ve politik nedeni anlaşılabilir: Bu, “büyüme, refahın artması, yaşam kalitesinin yükselmesi ve mevcut durum karşısında değişimcilik.” tir.
Türkiye’nin değişim güçleri dinamiği, uzunca bir süredir, İslâmcılar, Kürtler ve aydınlar oldu. Bu güçlerden zaman zaman biri, zaman zaman ötekisi öne çıkıyor. Bütün toplumun değişim taleplerini ifade ediyor. Değişimin başı çeken dinamik gücü oluyor. 2013 yılında değişim dinamiğinin başını Kürtler çekiyor. Kürtlerin, sosyal, siyasal, kültürel hak talepleri, devleti, siyaseti, resmi ideolojiyi ve ezber toplumsal zihniyeti dönüştürüyor. Bu dönüşüm sürecinden CHP’nin tabanı da etkilenecektir. Bu sosyal, sınıfsal tabanın bir kısmı değişecek, diğer bir kısmı değişime karşı direnerek, Kemalizm ideolojisinin katı ve kararlı savunucuları olarak kalmaya devam edecek. Bu kesim ya CHP’yi sahiplenip , kendisi gibi düşünmeyenleri atacak, -Baykal döneminde yapılıdığı gibi-, ya da başka bir parti kurarak, “laik, sunni, Cumhuriyetçi, Kemalist, Türk kimlikli, ulus devlet modelini savunmaya devam ederler..
CHP nasıl bir parti
CHP’nin değişmesi, yenilenmesi demek: Birincisi, CHP’nin geleneksel profesyonel siyaset eliti, siyasî kadrolarının değişip değişmeyeceği. İkincisi, seçmen tabanının genişlemesiyle ortaya çıkacak değişim. Üçüncüsü, ideolojik olarak CHP’yi Türkiye modernleşmesinin kurucusu, lâikliğin, cumhuriyetin değerlerinin yaratıcısı ve Kemalist ulus-devleti savunucular ,- "endişeli modernler"-. Kendi iç dinamikleriyle mi değişirler, yoksa Türkiye’nin değişiminden etkilenerek mi değişerek CHP’nin değişiminde etkili olurlar. Bunların matematiksel hesabını yapmak çok zor görünüyor. Bugünkü duruma bakılınca: Yukarıdan, yani CHP yönetimi marifetiyle değişim çok kolay görünmüyor. CHP tabanından taleple değişim, sanırım seçimler sonrasında ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Haydi gene bir CHP falı açalım: “CHP değişirse, bu CHP sol veya sosyal demokrat olarak değil, Türkiye’nin değişim sürecinin sosyal dinamiklerinin siyasal taşıyıcısı olarak değişebilir.”
Sonuç olarak CHP nasıl bir parti sorusuna yanıt aramak için Google'a dört "soru" sordum.
1) CHP ve sol, 11 milyon 300 bin veri, 2) CHP, Kemalizm, 1 milyon yirmibin veri, 3) CHP, sosyalizm, 1 milyon kırk bin veri 4) CHP, Marksizm, 235 bin veri.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018