Kemal CAN
Sayılı gün değil sayılı saat kaldı. Herkes nefesini tutmuş merakla seçimin sonucunu bekliyor. Son konuşmalar, açıklanan anketler, televizyonlarda görülen “son dakika” jenerikleri yürekleri hoplatmaya yetiyor. Bazen heyecan, bazen depresyon dalgaları oluşuyor. “Acaba mı” heyecanı, “ya olmazsa” korkusu at başı koşuyor. Her iki tarafta da, oluşabilecek travmaya tedbir almak için beklentiler düşürülüyor, endişeler yükseltiliyor. Ama artık ipin göğüsleneceği son metrelerde Usain Bolt tekniğiyle, zorlayarak değil rahatlayarak koşmak daha iyi. Ne sosyal medyada yayılan anketlere bakıp kararmak, ne de meydanları izleyerek uçmak doğru. Kendi oy ve gelecek sorumluluğunuzla vereceğiniz veya etkileyebileceğiniz kararlara yoğunlaşın, oyunuza sahip çıkması gerekenleri uyarmaktan geri durmayın ama bu görevin sizi de kapsadığını unutmadan.
Siyasi süreçleri anlamaya çalışırken serinkanlı, mesafeli ve ihtiyatlı bakış, tarafsızlığın değil, doğru değerlendirme yapabilmenin güvencesi. Yaşananlar konusunda taraf olmamak için değil, baktığınız pencereden olup biteni doğru görmek için mümkün olduğu kadar fazla açıdan bakmak gerekir. Sadece kendi önemsediklerinizi görmek için baktığınızda, sadece duymak istediklerinize kulak verdiğinizde, çevrenizde size bunlar dışındaki bilgiyi taşıyan kimse kalmadığında, ne kadar yalnız ve güçsüz olduğunuzu bile fark edemezsiniz. Bu yüzden, otoriter rejimlerin, haber ve fikir özgürlüğünün kısıtlandığı atmosferlerin ve bağımsız medyanın olmadığı zamanların en cahilleri, en yalnızları ve aslında kaybettiklerini anlayamayacak hale geldikleri için en güçsüzleri o dönemlerin mutlak iktidar sahipleridir. Erdoğan’ın dramatik biçimde yaşadığı da böyle bir bozgun.
FIRIN SÜTLAÇ
Geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, bir TV programında Millet İttifakı’na oy vereceğini söyleyen vatandaşların seslerinden oluşan bir kaydı dinlerken izledik. Bir esnaf siftah yapamadığını, bir diğeri dükkânların kapandığını, bir anne çocuğunun her yıl başka bir sistemle sınava girdiğini, diğeri hastanelerde aylar sonrasına randevu verildiğini anlatıyor. Kimsenin ötekileştirilmediği demokratik bir ülke arzu ettiğini söyleyenleri, fabrikaların satılması yerine yenisinin açılmasını talep edenler izliyor. Belki yıllardır bu sözleri duymamış, bu konularda soru soran bir gazeteciyle karşılaşmamış ve günlerdir meydanlarda başka şeyler anlatan Erdoğan’ın bu sesleri dinlerken yaşadıklarını ele veren beden dili çok şey anlatıyor. Söylenenlerden ona geçen, dile getirilenlerden anladığı sadece kendi hissettiği rahatsızlık. Sorunların nedenleri üzerine düşünmek yerine, tepkileri değiştirmeye odaklanmış bir algı bu.
Bu sözleri dinleyen Erdoğan, önce kendi yaşadıklarını anlatan bu vatandaşların “yeterli araştırmayı yapmadıklarını” söylüyor, sonra teessüf ediyor ve kendisi anlatmaya başlıyor: “15 yıl önce evlerde fırın var mıydı? Buzdolabı var mıydı?..” Gerçeklik duygusunda bir bozulma olduğu çok açık ama bu geçmişe dair mi, bugüne ilişkin mi orası biraz karışık. Daha önce de “köprüyü satmak isteyen komünistler, onlara direnen Özal” hikâyesi anlatmıştı. Koalisyonları bitiren süper yeni sistemin daha ilk seçimde çöktüğünü kabul eden Erdoğan, koalisyonlara da kapı aralıyor. Merkez Bankası bağımsızlığı konusunda ise “ama ekonominin hesabını ben veriyorum” cevabını veriyor. İttifak ortağı Devlet Bahçeli ise bir başka kanalda “18 yaşına kadar sütlaç yememiş gençlerin Muharrem İnce yerine sütlacı seçeceği” gibi anlaşılmaz bir benzetmeyle sahne alıyor. Bir başka kanalda AKP Genel Başkan Yardımcısı, 1 Kasım’da AKP’nin aldığı oyu referandumdaki evet oylarıyla karşılaştırıp “İstanbul’da oy kaybetmedik ki” diyor.
24 Haziran’ın sayısal sonucu nasıl olursa olsun -ki olumsuz bir sonuca avuntu üretmek için söylemediğimi belirtmek için iktidarın sayısal olarak da önemli gerileme yaşayacağını düşündüğümü not edeyim- iktidar için çok belirgin bir bozgun tablosuyla karşı karşıyayız. Üstelik, koalisyon çıkışıyla ortaya konulan “düzenli çekilmeyle” halledilmesi zor bir yenilgi tablosu bu. En önemli yenilgi başlığı, tek adam iktidarının kurumsal altyapısını oluşturacak sistemin istikrar garantisi oluşturmadığının kesinleşmesi. Kurulması bile mümkün olmayanın sürdürülebilmesi zaten imkânsız olacak. İkinci yenilgi, bütün siyaset gündemini kontrol etme ve muhalefet aktörlerinin pozisyonlarının iktidar tarafından belirlenebilmesi ezberinin bozulması. Seçime özel Afrin, Kandil, Mınbiç operasyonlarının ve Suruç provokasyonunun beklenen sonuçları vermemesini de not etmek gerek.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025