Kemal CAN
CHP’nin Türkiye’nin siyaset hayatındaki yeri, önemi, belirleyiciliği hatta bazı iddialara göre hegemonyası hakkında, birbirinden epey farklı sonuçlara ulaşan tartışmalar hiç bitmez. Rakipleri, ondan bir şey bekleyenler veya ondan hiçbir şey beklemeyenler ama en çok da çeşitli katmanlardaki mensupları ve mücavir alanı CHP’yi konuşmaya doyamaz. Çok partili hayatın başlamasından sonraki yaklaşık seksen yıl boyunca, hem akademik çevrelerde hem medyanın güncel siyaset başlıklarında, CHP tartışmaları hep geniş yer bulur.
“Cumhuriyetin kurucu partisi olma unvanı”, geleneksel sağ söylemde bir suçlama ve neredeyse hakaret sıfatı gibi kodlandı ve siyasetin en kuvvetli ezberi hâline getirildi. Erdoğan’ın her sorunda “bunlar hep CHP zihniyeti” diye bir soyut failden bahsetmesinin hâlâ işlevsel olması bu yüzden. Diğer yandan, bazen buruk bir nostalji, bazen ihya edilecek asıl rol bazen de tükenmez güç kaynağı olarak “kurucu parti” titrinin, yüksek övünce hatta kibre vesile olduğunu da izleriz. Aynı sıfat zıt anlamlarda oransız ve bazen mantıksız biçimde kullanıldığı için, bu karşıt iddialar birbirini besleyen -yeniden üreten- bir işlev de kazanıyor.
Türkiye siyasi tarihi ve ideolojiler üzerine yapılan çalışmalar, bağlamı zorlanarak ve biraz da çarpıtılarak kullanılan pek çok tez ve bugüne dair çıkarımlar, hâlâ CHP’nin siyasi etkisini merkeze alarak tartışılıyor. Bugün yeniden canlanan “cumhuriyetçilik”, post-Kemalizm, post-post-Kemalizm hatta “yeni milliyetçilik” tartışmaları da bu tespitlerin patikalarından ilerliyor veya gölgesinde bekleşiyor. Tartışmalara eleştirel yaklaşanlar bile klişe tespitlerden pek kopamıyor. Gündelik siyasetin başlıkları da dönüp dolaşıp CHP’nin alacağı (aldığı ya da alması gereken) pozisyonlara kilitleniyor.

“CHP nedir? Ne değildir?”
Seksen senede sekiz sene bile iktidarda kalmamış, yirmi beş senelik AKP iktidarında can acıtıcı veya zorlayıcı (tayin edici) bir muhalefet performansı göstermemiş, son yıllarda tamamen tasfiyesi yolunda ağır bir saldırı altındaki CHP, neden bu kadar gündemde? Güncel gerekçelerin en başında, Erdoğan’ın iktidar bekası stratejisinde CHP’ye biçtiği rol ve buna bağlı operasyonlar var elbette. Ayrıca CHP’nin en dinamik iç kamuoyuna sahip parti olması ve -içinden ve dışından- herkesin “ne olması gerektiği” hakkında fikir bildirmeyi hak görmesi önemli bir unsur. Muhalefetin kazanma ihtimalinin en önemli aktörü ve ikbal kapısı haline gelmesi de önemli tabii.
Ancak konunun biraz gözden uzak kalan bir tarafı daha var: CHP’nin fikri ve fiilî iktidardaki ikiyüzlü muhafazakâr (sağ) sürekliliğe ve müesses nizama itirazlar için de taşıyıcı olması hatta bazen sığınak işlevi görmesi. CHP tartışmalarına hararetle katılanların bir kısmı, ona bir seçim -kazanma- aparatından fazla bir rol biçmiyor hatta iktidar değişince varlığının lüzumsuz olacağı fikrinde. Bir diğer kısım ise CHP’nin bir “rejim denetim kurulu” olduğu için asıl misyonunun dışında bir şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyor. Fakat ötekileştirilmiş hissedenler için -hatta bu konuda CHP’yi suçlu görenler için bile- durum pek öyle değil.
CHP’nin biraz iradesi ve istidadı hilafına üstlendiği toplumsal muhalefeti (genel itirazı) taşıma fonksiyonu, 70’li yıllarda olduğu gibi şimdi de çok kuvvetli bir ivme olarak öne çıktı. CHP, hazırlandığı veya hamle ettiği için olmasa bile -seçeneksizlikten gelen- zorlamayla (itmeyle) çeşitli zamanlarda ve şimdi, toplumsal muhalefetin veya insiyakî sol dalganın önünde kaldı. Bu durum, CHP’nin bir temsil tercihi değişikliğinden ziyade oluşan baskıdan bunalanların kendini buraya atmasıyla, görünürlüğü burada aramasıyla ilgili. Bu ilişki iki taraflı bir etkileşimin de önünü açıyor elbette.
Tanıl Bora 2023’te Ahmet Kardam’ın 1976’da yazdığı “CHP nedir ne değildir?” kitabını hatırlattığı makalede, solun CHP’ye ilişkin beklenti ve hayal kırıklıklarını ele almıştı. Tanıl, CHP’nin sol tazyikten uzak kaldığı zamanlardaki ataleti ve “Güven Partisi” ile sembolize olan muhafazakârlaşmayı da anımsatıyordu: “İçinden ve/veya dışından sol tazyik olmadığında, ‘kendi haline’ kaldığında, CHP’nin iliği kemiği, Güven Partisi’dir.” Ancak şimdi olduğu gibi, sol tazyikin ihtimalinin ve ihtiyacının zayıflamadığı, aksine arttığı zamanlarda da, CHP için teyakkuza geçen sağ damarlardan bahsedilebilir.

Toplumsal muhalefet ve CHP
2024 seçimleri sonrasındaki hızlı tırmanış ve oy coğrafyasındaki dramatik genişlemeyle birinci parti olan CHP, 19 Mart operasyonlarını takip eden günlerde –özellikle Özgür Özel’in performansıyla– çeşitli gerekçelerle çeşitli köşelerde biriken toplumsal muhalefetin ana taşıyıcısı haline geldi. Bu amorf itiraz potansiyelinin içinde, kaçınılmaz olarak çeşitli tercihler, talepler ve eğilimler var. Saraçhane eylemleri “korku duvarının yıkılması” özgüvenine, yapılan onlarca miting ise toplumsal muhalefetin gösteri sahnesine dönüştü. Fakat bu ilişki örgütlü bir pratikle buluşmadığı için, kendi yordamını, aktörlerini ve temas yollarını üretebilen sağlıklı bir entegrasyon gibi durmuyor.
Ayrıca bu potansiyel, bu havzada birikip başka kanallara doğru da taşmıyor ve kendini göstermekten gücünü göstermeye evrilemiyor. Sorunun bir kısmı CHP’nin örgütsel yapısından ve seçim odaklı siyaset algısından kaynaklanıyor olabilir ama daha belirleyici kısmı, toplumsal muhalefetin otantik temsil zafiyetinde. Bu itiraz toplamının içindeki kümelerin görünürlükleri ve konuşulmaları da hacimleriyle orantılı değil. Bu yüzden CHP ile toplumsal muhalefet ilişkisi dolaysız ama aynı zamanda hukuksuz ve hâlâ konjonktürel.
CHP, Avrupa sosyal demokrat partileri gibi sınıf örgütleriyle organik bir ilişki geçmişine sahip değil. Merkez sol parti sayılıp sayılmayacağı bile yıllardır kapanmayan bir tartışma. Dolayısıyla CHP’nin asli rolü ve temsil etmesi gerekenler konusunda –biraz da özellikle öyle tutulan– geniş bir gri alan söz konusu. Bu belirsiz alan, herkesin dahil olmasına imkân veren potansiyel giriş kapısı da olabiliyor, herkese farklı bir “biz” tarif ederek sınırlar çizmesine fırsat da veriyor.
Bir taraftan, 1976’da Ahmet Kardam’ın söylediği gibi, “umudunu CHP’ye bağlamış (geniş) emekçi kesimler”, “uğradıkları azgın saldırılar karşısında parti üzerinde etkilerini de artırabilir” hale geliyor. Diğer taraftan, CHP’nin içinde ve çevresinde bulunan –gücünün üzerinde gürültü kabiliyeti olan– reaktif çevreler, bu belirsizlikten değişmez misyonlar veya tarihî ihanetler çıkarabiliyor. Solun sık yaşadığı CHP hayal kırıklığı da, kültürel-siyasal eksenler söz konusu olduğunda ve başkalarının (Erdoğan’ın) çizdiği sınıra göre pozisyon alınca kafa karışıklıkları yaratabiliyor.

Seçim ve ideoloji mühendisliği
Erdoğan’ın iktidarda kalma stratejisinin önemli ayaklarından birinin CHP olduğuna ve giderek bunun daha önemli hale geldiğine kuşku yok. 2019’dan itibaren esas olarak muhalefeti biçimlendirmeye yönelen iktidar hamlelerinin merkezinde CHP var. Ancak iktidar bu mühendislik faaliyetini sadece baskı araçlarıyla yürütmüyor. CHP’nin içine ve CHP’nin içinden veya ittifak çevresinden müdahalelerle sürdürüyor. Elbette başkanlık sistemiyle gelen ittifak siyasetini ve yapısal sorunları tartışmadan hızla sonuç almaya yönelen kestirmeci karşı stratejileri de kolaylaştırıcı olarak saymak gerekir.
Küresel örnekleri de ciddi biçimde çuvallayan “otoriterleri durdurmak için kolay seçim kazanma” formülleri, şimdiye kadar “başarısızlığa neden olan suçlular” bularak yapısal problemleri ve kendilerini tartışmadan uzak tutabildiler. Şimdi de hâlâ “doğru ittifak” (yanlış ilişki) akılları üreterek siyasi aktörlere yön tayin etmeye çalışıyorlar. Bu mesnetsiz küstahlığı, sözlerinin dinlenmemesini ihanet sayacak kadar da ilerlettiler. Oysa her şeyi kazanılan seçimin sonrasına -pek de değişiklik içermeden- süpürmek, ne seçim kazanma menziline ulaştırıyor ne de toplumsal motivasyonunu değiştirme enerjisine taşıyor.
Siyasi alanın uğradığı ağır tahribat ve anti-siyaset imkânlarından faydalanan iki farklı (sağ) kanat, son günlerde iyice aktifleşmiş durumda: Bir tanesi “Güven Partisi” hareketinden itibaren “gideriz ha” tehdidi hep boş çıkmasına rağmen hiç tükenmeyen ve “kurucu ayarlarının” bekçiliğine soyunan cumhuriyetçi (ulusalcı) muhafazakârlık. Diğeri ise çeşitli zamanlarda farklı versiyonları üretilen ve “Türkiye sosyolojisi” ezberine yaslanan ve -hiç sonuç alamamış olmasına rağmen- hâlâ “karşı mahalleden getirme” formülü üretebilen liberal sağ.
Aslında ayrı yönlere çeken bu iki vektör, son zamanlarda laiklik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve hatta Atatürkçülük üzerinden irtibatlanmış hatta uygun açıyla ortak bir vektör yaratmış durumda. (Aslında bu iki kanadın daimi ortak özelliği, müesses nizamın -farklı yüzlerine dikkat kesilerek- fazla hasar görmemesi ve korunması.) Bu iki kanat, sık sık -meşrebine göre “sonuç alma üstadı” agresif yorumcuları referans gösteriyor, ortak “kullanıyor”.

CHP tartışmanın cazibesi
Son günlerin gündem başlıklarında yine CHP üst sıralarda ve yine CHP içinde veya CHP üzerinden hayli sert bir mücadelenin başladığı anlaşılıyor. Aslında işin özeti, uzunca bir süredir hemen hemen bütün siyasi aktörlerin CHP’ye yaptırabildikleri ya da CHP’deki etkileri üzerinden güçlerini test ediyor olmaları.
Pek çok muhalefet dinamiğiyle -biraz kendiliğinden- ilişkilenmiş ve gözlerin çevrildiği bir aktör olarak CHP’yi etkilemek, çok önemli siyasi performans kriteri. Mücadele başlıkları, CHP’yi etkilemek, olmuyorsa korkutmak, hiç olmuyorsa başkalarının etkilemesini önlemek. Barikatları devirirken, korku eşiğini yıkarken, meydanları canlandırırken takdir edilenler, isteklerinin de dikkate alınması ihtimaline karşı, ithal danışmanların sloganlarının arkasına itiliyor.
Erdoğan zaten çok uzun süredir olduğu gibi CHP’yi yönlendirme, mümkünse siyasi alanda iyice izole etme peşinde. CHP’nin kurumsal veya bireysel bütün ittifak ortakları üç seçimdir gayet açıkça gördüğümüz operasyonların parçası oldu, şimdi de CHP’deki “vekilleri” aracılığıyla baskı kurma arayışında. Akademisyeni, gazetecisi, eski -ve çoğu blok değiştirmiş- siyasetçiler, CHP’ye verdikleri akıllar üzerinden yeni kariyer inşası çabasında. Siyasetçi, siyasi danışman, siyasi iletişimci, siyaset bilimci, yorumcu ve angaje gazeteci şeklinde katmanlı bir sektör haline gelen yeni siyaset esnafı heveslileri de stajı CHP’de yapıyor.

Süreç tartışmaları, kurultay çalkantısı, 19 Mart sonrasındaki gelişmeler, Özel’in performansı, İmamoğlu’nun durumu ve son olarak da komisyon meselesi gibi güncel gelişmeler, CHP üzerinden yürütülen mücadelenin minderi haline geldi. “Seçmenin büyük çoğunluğunun” veya CHP’nin yüzde 80’inin öyle düşündüğünü iddia ederek, yapılması gerekenler veya yapılmaması zorunlu şeyler listeleniyor. İddia sağlamlaşsın diye böyle düşünmeyen veya böyle davranmayanların ya ihanet içinde olduklarını ya “bilinmeyen” bir nedenle bu tercihi yaptıkları ya da önlerini göremeyecek kadar saf veya art niyetli oldukları söyleniyor. Üstelik bu kararların hepsi son derece kritik, dönüşsüz eşik veya son çıkış hatta belki de uçurumdan atlayış. Birileri “savunulması (yapılması) gerekenleri” kullanarak “değiştirilmesi gerekenleri” gündemden uzaklaştırıyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025