Kemal CAN
♦ Yaşamakta olduğumuz krizin değerlendirmeleri ve geliştirilen önlemler hangi yönde ilerliyor?
Türkiye’nin içinden geçtiği siyasal ve ekonomik krizin Brunson’lı bölümü ikinci haftasını da tamamladı. Artık bir geçici dalgalanma sınırını aşacak etkiler yaratmış, devamında gelebilecekler konusunda da epey kötümser senaryo biriktirmiş durumda. İktidar kanadından gelen son açıklamalarla da kriz tablosunu geçici bir durum olarak tarif eden kalmadı zaten.
Tartışmalar krizin derinliği ve getireceği tehlikelerden çok nedeni ve nasıl çıkılacağıyla ilgili. Erdoğan, sorunun başlangıç günlerindeki sessizliğini ve “atlatırız” tavrını bıraktı, önce Allah’a, sonra başka alternatif müttefiklere, yastık altına ve asıl olarak hamaset dozu yüksek milli direniş söylemi ile fedakârlığa ikna edebileceği kalabalıklara bel bağladığını gösterdi.
♦ Bir süre sessiz kalındıktan sonra hızla “ekonomik saldırı altındayız” söylemine dönülmesi neden?
ABD-Türkiye ilişkisinin özellikle Trump sonrasında büyük ölçüde “vazgeçilebilirlik” testleri ile yürüyor olması, ortaya çıkan krizin sertliği üzerinde fazlasıyla etkili. “Yok canım bu kadarı olmaz” sınırı ve pazarlık eşikleri beklenenden hızlı aşıldı. Bütün geç kalmışlıkların eşliğinde gelen dalga başka direnme opsiyonlarını yok edecek kadar hızlı ilerledi ve giderek daha da hızlandı.
Sadece Türkiye için değil, dünyada bile örneği az görülen rakamsal bozulma açık ve görünür olmasına rağmen, dikkate değer bir reaksiyon yaratmadı.Büyük sermayesinden küçük esnafına pragmatiklerden güçlü bir “ne oluyor” sesi yükselmedi, muhalefet sıkıştırması da yaşanmadı. Bu ilk reaksiyon havasıen bildik yola dönülmesini kolaylaştırdı, hatta teşvik etti.
♦ Ekonomik gerekçelerle açıklanamayacak bir rakamsal tablo olduğu iddiası rotayı nasıl etkiliyor?
Ekonomi sadece ekonomik gerekçelerle açıklanamaz zaten. Ancak, iktidarın “tablo ekonominin gereklerine uymuyor” iddiasına abanması, kendi elini kolunu bağlıyor da (veya böyle isteniyor). Çünkü, krize ekonomik önlemler almanın, bir tür suç kabulü anlamına geleceği düşünülüyor. Bu nedenle, kriz ekonomi dışına itilmek ve siyasi alanda karşılanmak isteniyor.
AKP sözcüsü Mahir Ünal’ın “hükümetin krizden sorumlu olduğunu söylemek, ülkeye saldıranların tarafında olmaktır” sözleri de, çok açık bir sorumsuzluk,dokunulmazlık talebinin ifadesi. Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı için sağlanan tam yetki, tam sorumsuzluk halinin yasal kapsamı yetmiyor, siyasal olarak da bir hak haline dönüşmesi isteniyor.
♦ Erdoğan’ın da kullanmaya başladığı aynı gemide olma metaforu ve yastık altına çağrı yapması ne anlama geliyor?
Olup biteni metaforlarla anlatmak kolaylık yaratsa da çoğunlukla kullandığınız metaforun kasıtlarına hapsolmak demektir. Ülkenin bir gemi olduğu fikri, yüzdürme zorunluluğu kadar batma ihtimalini de canlı tutmaya yarıyor. Ayrıca, kaptana itaati mecbur eden bir mahkûmiyet göndermesi kadar “gemisini kurtaran kaptan” özdeyişini de hatırlatıyor.
Erdoğan’ın, daha önce de olduğu gibi destekçilerini dolarlarını bozdurmaya ve yastık altındaki birikimlerini çıkarmaya çağırması, bu hamlelerin ekonomiketkisine inandığından değil. Yani “ekonomik gerekçelerle” açıklanır bir talep değil. Erdoğan, tıpkı Berat Albayrak sunumundaki zenginlere söylendiği gibi, destekçisi kalabalıklara da “benimle olmak kaderiniz” diyor.
♦ Gazeteduvar’dan Bahadır Özgür’ün söylediği, “mecbur kaldığı kurtuluş savaşını” Erdoğan kazanabilir mi?
Referandum ve seçimden önce de çok yazılıp çizildi. Erdoğan’ın fiili ve yasal olarak kurmaya çalıştığı otoriter ve denetimsiz iktidar alanı, yeni bir hikâye kurmak için değil, bitmiş hikâyeyi gelen sert dalgaya karşı savunmak içindi. Bu açıdan bakıldığında, iktidar memleketi krizden korumak için geç kalmış olabilir ama kendini korumak için hiç hazırlıksız olmadığı ortada.
Bu tablo karşısındaki zayıf muhalefet ve aynı gemi metaforuna rağmen iktidarın verdiği karşılığa bakılınca, fedakârlık bekleyen iktidarın kibirden bile tasarruf etmeye niyeti olmadığı anlaşılıyor. “Biz bunları tanırız, güveniriz” diyen“rasyonel” sermaye ise kendilerinden itaatten başka bir şey beklenmemesinin rahatlığı içinde. Peki fedakârlığa memur ve mahkûm edilen kalabalıklar?
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025