Kemal CAN
Bahçeli, görüşme öncesinde hangi başlıkların ele alınacağı sorularına; "Daveti yapan gündemi belirler" diye cevap vererek, iki farklı adrese iki farklı mesaj göndermişti: Genel ve iç kamuoyuna "bizi çağırmak zorunda kaldılar"; Erdoğan'a ise, "bizim yaklaşımımız aynı, sen önereceğin paketi hazırla" şeklinde.
Çarşamba günü yayınlanan yazı, “Haftaya siyasi hareketlenme işaretleri bol bir gündemle giriyoruz, bakalım nasıl çıkacağız?” cümlesiyle bitiyordu. Öne çıkan hareketlenme başlıkları da, ittifaklardaki görüşme trafiği ve AİHM’in Selahattin Demirtaş kararıyla ilgili tartışmalardı. Hafta kapanırken bu başlıklar hala güncelliğini koruyor. Bugün AKP’nin bir grup belediye başkan adayının açıklanmasıyla birlikte, bazı konular biraz daha netleşecek. Üretilecek formüller açısından tartışmalar devam edecek olsa da, kapsam ve yöntemi ne olursa olsun yerel seçimin ittifaklar üzerinden tartışılacağı bir döneme girdiğimiz söylenebilir.
MHP ve AKP’nin “yerel seçimde ittifak yapılmayacağı” yolundaki açıklamaları, bugün itibariyle kısmi olarak geri çekilmiş durumda. İki parti lideri, önceki açıklamaları grup konuşmalarında yapmışlardı. Hafta ortasında Erdoğan’ın çağrısıyla yapılan ikili görüşme ile yeni bir aşamaya gelindi. Bahçeli, görüşme öncesinde hangi başlıkların ele alınacağı sorularına; “Daveti yapan gündemi belirler” diye cevap vererek, iki farklı adrese iki farklı mesaj göndermişti: Genel ve iç kamuoyuna “bizi çağırmak zorunda kaldılar”; Erdoğan’a ise, “bizim yaklaşımımız aynı, sen önereceğin paketi hazırla” şeklinde.
Cumhur İttifakı’nda oluşan yeni dengeye, değişip değişmeyenlere bakmak için, ittifaksız yerel seçim çıkışını doğuran gerekçeleri kısaca hatırlamakta fayda var. Bütün teknik pazarlıkların arkasında, aslında bir statü belirleme meselesi olduğu söylenebilir. Özellikle 24 Haziran sonuçları dikkate alındığında MHP, ittifakın gerekçeleriyle birlikte, ittifaktaki kendi varlığının da tartışmalara açık olmayacak biçimde netleştirilmesini istedi. Erdoğan ise, giderek daha çok bağımlılık ve zafiyet anlamına gelen tabloda biraz daha elini rahatlatabilecek hamleleri ölçmeye, denemeye niyetlendi.
Devlet Bahçeli, yerel seçim hakkında ilk konuşan lider olarak AKP’nin de yol haritasını da çizen bir strateji açıklamıştı. İstanbul’da aday göstermeyeceğini söyleyerek peşin bir jest yaparken, aslında bağımlılığın ve belirleyiciliğin altını çiziyordu. Erdoğan da, birinci parti olarak aday göstermemenin siyaseten mümkün olmadığını, bunu teşkilata kabul ettiremeyeceğini söyleyerek cevap verdi. Erdoğan, bir tarafıyla büyük parti olmanın belirleyiciliği iddiasını sürdürürken, tabanından gelen “MHP altımızı oyuyor” şikayetlerine de “gördüm, görüyorum” demiş oluyordu.
AKP’nin ekonomik krizi ve etkilerini kontrol etmek için elini biraz daha rahatlatma, giderek bir cendereye dönüşen bağımlılık ilişkisini hafifletecek seçenek artırma arayışları pek olumlu sonuçlar vermedi. Bahçeli’nin iki grup konuşmasında, siyasi bedel konusunda AKP’yi yalnız bırakabileceğini ve bazı ilginç aday dedikoduları çıkartarak yıpratıcı olabileceğini göstermesi de çabuk sonuç verdi. Yapılan ölçümler de, alınacak risklerin mevcut sıkıntılardan daha büyük olabileceğini gösterdi. Ne sayısal olarak, ne de siyasi olarak mevcut ittifakı karşılayabilecek bir alternatif olmadığı ve kısa sürede oluşturulamayacağı anlaşıldığı için, yol yakınken geri dönüldü.
Önümüzdeki günlerde, kim ne aldı, kim ne verdi üzerine epey tartışma göreceğiz ama sınırlı olsa bile ittifak ihtiyacının kabulü, sayısal meseleleri önemsiz hale getiriyor. Özellikle MHP ve Bahçeli açısından, alınan sayısal sonuçlar değil, ittifak görüşmelerinin Erdoğan tarafından yapılan bir çağrıyla gündeme gelmesi ve buna duyulan ihtiyacın iktidar yanlısı medyada bile konuşulur olması yeterince tatmin edici. Bu aşamadan sonra, pazarlıkta MHP’nin kaç belediye aldığının da pek bir önemi yok. Ayrıca Erdoğan’ın bu görüşme öncesinde, ittifakı anlatmakta zorlanacağını söylediği teşkilatına, “ya tam itaat, ya tasfiye” anlamına gelecek bir ayar çekmesi de önemli.
Henüz anketlerin verdiği sonuçlar üzerinden konuşmak için çok erken olsa da, ilk işaretler hem siyasal karar parametreleri, hem de parti tercihleri konusunda, 24 Haziran’a göre daha fazla hareketlilik yaşanabileceğini gösteriyor. Bu yüzden, 31 Mart 2019’un sayısal sonuçlarının baskısını en çok hisseden parti olarak AKP, olası kayıp alanlarını erken kapatma ihtiyacında. Referandumdan bu yana muhalefetin ittifak yapmasını zorlaştırıcı hamlelerin etkisinin giderek zayıflıyor olması da, bir başka önemli nokta. Fakat, Cumhur İttifakı’ndaki bu yeni durum muhalefetin stratejilerini de etkileyecek gibi görünüyor.
CHP’de, fazlasıyla birikmiş olan lokal zafer ihtiyacı ve ikbal yatırımları, hamle imkanlarını ciddi biçimde daraltıyor. Araştırmalardan çıkan sonuçlar ve iktidar partilerinin ittifaka geri dönme olasılığı, muhalefeti de zorunlu bir işbirliğine itiyor ama bu eğilim, özellikle CHP’deki iç tansiyon engeline çarpıyor. Siyasi geleceği açısından yerel seçimlerdeki toplam oy oranı konusunda endişeli olan (ve olması gereken) İyi Parti ise, ittifak zeminini yine gücünün üstünde bir avantaja dönüştürme gayretinde. “Sayısal denge değil, nitelikli potansiyel ağırlık önemli” gibi bir argümanla, pazarlığı yüksek kurmayı deniyor.
HDP’ye dönük yalnızlaştırma ve kriminalizasyon, iktidar trollerinin üzerinde çalıştığı, muhalefet tarafında da hararetli destek bulan “AKP ile anlaşacaklar” söylentileri ile genişletilmeye çalışılıyor. HDP’nin gündeminde stratejik ve politik seçmenin baraj desteği veya motivasyonunun koruyuculuğundan yoksun kalma riski var. Elbette, AİHM kararı sonrasında Demirtaş’ın tahliyesi etrafında başlayan tartışmanın seyri ve siyasi gündemdeki merkeziliği de ciddi bir faktör olacak.
Özetle, iktidar partilerinin hangi genişlikte olursa olsun yerel seçimde ittifak seçeneğine dönmüş olması, hareketli girilen haftadan artan bir hareketlilikle çıkılacağını ve bu durumun önemli sonuçlar üretmeye aday olduğunu gösteriyor. Büyük şehirlerde ve özellikle İstanbul’da, taktik ikili ittifakların sonuç almak için yetersiz kalma ihtimali, adayları daha belirleyici hale getiriyor. AKP’nin ilk netleşen aday olarak Binali Yıldırım tercihi, ideolojik vurgusu çok sert olmayan ama her merkezde Erdoğan adına girilen bir yarışa hazırlanıldığını gösteriyor. Muhalefet tarafında ise, kağıt üzerinde artmış görünen imkanlar operasyonel zorlukların aşılmasını çok da kolaylaştırmıyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025