Kemal CAN
İktidar, herkes için sersemletici etkiler yaratan hız ve çeşitlilikte bir taarruz halinde. Sembollerle yüklü icraat atakları, kolay akla gelmeyecek baskı ve engelleme yöntemleri birer birer devreye giriyor. Geçtiğimiz haftalarda bu fasıldan çok sayıda vaka yaşadık. Başkanlık sistemi, adeta “trafikten arındırılmış” deneme pistinde test sürüşü yaptı. Önüne kimsenin çıkmayacağı hız denemelerinde bulundu: Baro düzenlemesi, sosyal medya yasası, Ayasofya’nın ibadete ve İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması.
Gündemde üst sıralara çıkabilmiş bu “kalın” başlıklar yanında, bir kısmı açık bir kısmı örtülü –çoğunluğu ekonomik- karar ve uygulamalar sessiz sedasız hayata geçti. Hamle taarruzuna hemen bütün idari birimler ve iktidarla yüksek bir uyum yakalamış olan yargı da katıldı. Mesela Danıştay, “kayyım atanmadan kayyım düzeni” sayılacak, belediye şirketlerini belediye başkanlarının yerine belediye meclislerinin yöneteceği kararını onayladı. Futbol ligleri ile ilgili sürekli karmaşa yaratan kararlar, tam anlaşılamayan süreçlerle alınıp uygulandı.
Süreklileşmiş anormallik düzeninin kendi “normalinde” bile şaşırtıcı sayılacak bu hareketliliğin, arzulanan sonuçlar kadar bazı kontrol kayıpları veya komplikasyonlar yaratması da kaçınılmaz. Bu “arızaları” büyüten unsurlardan biri hıza bağlı hazırlıksızlık elbette. Sembollere abanılan her hamlede de, dokunulmak istenen sinir uçları hesaplanırken, kısa devre yapabilecek temaslar bazen gözden kaçabiliyor. İddia edildiği gibi her hamlenin devamının planlandığı bir gidişattan çok, “kervanı yolda kurmak” da dağınıkları erken açığa çıkarıyor.
Baro düzenlemesinin kolayca çıkartılabilmesine rağmen beklenenden daha güçlü bir tepki görmesi, özellikle desteklenmek istenen TBB Başkanını düşürdüğü durum iyi bir örnek. Sosyal medya düzenlemesinin bir sürü uygulama boşluklarıyla çıkmış olması bir başkası. Ayasofya’da minbere kılıçla çıkıp -adresi sahipsiz- lanet okuyarak kalkışılan mahsuplaşmanın, verilen yüksek gazın, “açıklama frenleriyle” kesilmeye çalışılması da öyle. Ancak bu çalkalanmada, İstanbul Sözleşmesi meselesinin çok özel bir yeri var.
Hamle epey kolay görünüyordu. Türkiye Düşünce Platformu, sunduğu raporla hamlenin fikri zemini sağlanmıştı. Erdoğan’dan “halkımız istiyorsa kaldırın” talimatı alınmıştı. Siyasi iradeyi temsilen Numan Kurtulmuş televizyona çıkıp başlama düdüğünü çaldı: “Yanlış yapmışız”. Işığı gören sosyal medya hızla topa girdi. Mesele partide ele alındı, yöntemler tartışıldı, aslında karar bile verildi. Beklenen şuydu: İçeride itirazı olanlar varsa bile biraz mızırdanıp susacak, muhalefet “ahlaksızlığı destek” etiketinden kaçacak, bir mevzi daha geçilecekti.
Öyle olmadı. Kadınların çok güçlü bir karşılık vermesi yanında, iktidarın tabanından, hatta tavanından itirazlar yükseldi. Bu itirazları ideolojik olarak bastırma görevine soyunanların ölçüsüzlüğü, olası “sessizliği” imkansız hale getirdi. Tam hazırlanmamış iç kamuoyu, mağaza tezgahtarlarının veya dizilerinin kendilerini eşcinsel yapacağı korkusundan bahseden yorumcuların zayıf argümanlarıyla pek ikna olmadı. İçerikle pek ilgili olmayan dar bir kesimin gürültüleri, direnci kırmaya yetmedi. Kadınlar fazla dişli çıktı.
Önce, AKP İstanbul Milletvekili Meclis Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Canan Kalsın’dan açık itiraz geldi. Kalsın’ın görevi hemen değiştirildi. Sonra, kadın hareketinin bütün kesimleriyle ulusal ve uluslararası düzeyde kuvvetli bir direnç sergilemesi ve kendilerini doğrudan hedefe koyan fütursuz saldırganlık karşısında KADEM de sessizliğini bozdu. İstanbul Sözleşmesi’ni savunan bir açıklama yayınladı. Hafife alınır bir durum değildi, zira KADEM’in başkan yardımcısı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’dı.
Gelinen noktada, talebi somutlaştıran Türkiye Düşünce Platformu tartışmadan çekildiğini, artık savunan ve eleştirenlerin ortak bir zeminde buluşmalarının mümkün olmadığını açıkladı. “Mayınlı alana girmişiz, çok yorulduk” diyen platform, küfürbaz üyelerini de “kişisel fikir” diyerek yalnız bıraktı. Ancak AKP hâlâ o mayınlı alandan nasıl çıkacağını bilemiyor. Son gelen bilgilere göre İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili kararın alınacağı AKP MYK toplantısının ertelendiği söyleniyor. Bu resme, Bahçeli’nin “biraz daha düşünelim” uyarısı da eklenebilir.
İktidarın hızlı performansında görülen bu arızalar, alanını genişletirken, sembollere bol keseden abanırken, kolay görünen hamleler yaparken bazı noktalarda hesap dışı bedellere toslandığını gösteriyor. Aslında yaşanan, epey önce başlamış bir sürecin kendini daha fazla dışa vuruyor olması. AKP, uzunca bir süre tabanını neredeyse tamamını ekonomik-siyasi beklentilerle ve onlara -eşitsiz de olsa- kısmen cevap verebilmesiyle tatmin etmeyi becerdi. İmkanların ve kullanılan sembollerin kuşatıcılığı azaldıkça, atılan her adım muhalefetin yanı sıra tabanının bir kısmının da canını sıkıyor.
Yeterince alamadıklarına rıza gösterebilenler, ellerinden gitmeye başlayanlara sessiz kalamıyor. Çekirdek tabanın sınırlı ideolojik tatmini ve kışkırtılan talepleri sadece motivasyon üretmiyor. Rahatsızlık ve zorlamalar, ertelenmiş iç hesaplaşmaların açığa çıkmasına neden oluyor. “Çekirdek tabanın” baskısı, sadece “tepeyi” bunaltmıyor, iç gerilimi de büyütüyor. Bu, iktidarın bir süredir içinde sürüklendiği derin bir siyasi kriz. Hızlandırılmış atakların bunu görünür hale getirmesinin nedeni ise –futbol terminolojisiyle- kontrolsüz atakların yarattığı defans zafiyeti ve “bloklar arasındaki” bağlantının kopması.
İktidarın güç konsolidasyonunu önceleyen stratejisi hız kesmeye izin vermiyor. Bu yüzden önümüzdeki günlerde, şimdiye kadar izlediğimiz süreç muhtemelen devam edecek. Fakat hızı kesmeden “düzeltme” manevraları yapmak, sert girilen virajlarda savrulma riskini, “merkezkaç” etkileri artırıyor. Dış politikada çıkartılan gürültüye ve güç gösterilerine rağmen yapılmak zorunda kalınan “düzeltme” manevraları şimdilik içeriye pek yansımadı. Sonbaharda ekonomide benzerlerinin gündeme gelmeye başlamasının etkileri ise aynı olmayacak.
Muhalefet belediyelerini sıkıştırma uğruna rahatsızlığı büyütülen büyükşehir seçmenleri, gençler ve kadınlar gibi kalabalık kesimlere, çalışanlar ve işsizler eklenecek. İktidar, geniş kalabalıkları ilgilendiren meselelerde, tabanını aynı sembol ve ortak çıkar noktasında tutmakta giderek daha fazla zorlanacak. İzlediğimiz örneklerden anlaşıldığı kadarıyla, bu durum giderek daha görünür olacak. İktidar, görüntüyü kurtarmak için kendi iç gerilimi yerine muhalefetinkinin reytingini arttırmayı deneyebilir. (Bu konuda bir hareketlenme hissediliyor.) Ancak yine beklemediği komplikasyonlara da hazır olması gerek.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025