Mehmet TIRAŞ
Başbakan Erdoğan 2002 yılında “devlette şatafata son vereceğim” propagandasıyla Çankaya mahallesi “OR-An sitesindeki Milletvekili lojmanlarını kapatarak” işe başladı.
Or-An sitesine toplu taşıma araçları gitmezdi, sadece özel taksi ile gidilirdi, topluma kapalı bir yerleşkeydi,taksiciler OR-AN Sitesinin adını “Devlet Mahallesi” koymuşlardı.
Erdoğan Milletvekili lojmanlarını kapatma gerekçesini: ”Benim milletvekilim benim vatandaşımla komşu olacak, farklı mahallelerde oturacaklar ve Meclise de farklı semtlerden gelip-gidecekler, vatandaşımla da içli dışlı yaşayacaklar” diye açıklamıştı.
Bu kararı toplumda büyük destek almış olmalı ki muhalefette hiç itiraz etmedi.
Kendisi de Başbakanlık konutundan Ankara’nın gecekondu ilçesi olarak bilinen Keçiören’de üç katlı mütevazi bir apartmana taşındı.
O günleri anımsayın, Erdoğan her gün üç beş arabadan oluşan mütevazi bir koruma ekibiyle evine gelip-giderken mahallenin çocukları karşılar, Erdoğan makam aracından iner çocuklara çeşitli oyuncaklar dağıtır, harçlıklar verir komşuları ile de selamlaşırdı.
Erdoğan’ın bu davranışları hükümet yanlısı medyada sık sık haber olur, televizyon kanallarında görüntüler yayınlanırdı…
İşte halk adamı, işte bizden biri diyerek gazeteler manşetler atar güzellemeler yapılırdı.
Aradan yıllar geçti…
Siyasal iktidarın kimyası değişmeye başladı.
Erdoğan sisteme din üzerinden topluma format atmanın işaretlerini vermeye başladı.
Beştepe’ye Başbakanlık ve bütün bakanlıkların toplanacağı “1152 odalı” bir bina yapıldığı haberleri medyaya yansıması ile farklı tartışmalar ortaya çıktı.
Ankara Mimarlar odası mahkemeden aldığı durdurma kararına dayanarak, Beştepe’ye yapılan “1152 odalı Saray’ın kaçak olduğunu açıkladı.”
Binanın oturma müsaadesi yoktu ve gecekondu konumundaydı.
Kıyamet koptu.
Erdoğan mahkeme kararını yok sayarak kaçak Saray’a taşınacağını açıkladı ve “gücünüz yetiyorsa gelin yıkın” diyerek meydan okudu.
Keçiören’den kaçak Saray’a taşındı.
Devlette şatafatı ve saltanatı bitireceğim sözünün bir propaganda, içi boş bir hamaset olduğu da ortaya çıktı.
Erdoğan böylece “kendini mahkeme kararlarının dışında ve üstünde görmeye başladı.”
Erdoğan Saray’a taşınması ile “vatandaşla içli dışlı olması” şöyle dursun Milletvekilleri bile kendisine ulaşamaz oldu.
Devir iyice değişti.
Mütevazi koruma ekibi gitti, yerine onlarca araçtan ve yüzlerce korumadan oluşan iki kilometreyi bulan bir konvoyla dolaşmaya başladı.
Saray’ın günlük masrafları ve lüks arabaları muhalefetin ve muhalif medyanın gündeminden hiç düşmez oldu.
Saray’ın günlük masrafının 35 milyon lira, enerji masrafının ise Bayburt ilin yakıtına eşit olduğu gibi karşılaştırmalı haberler okur olduk.
Sonunda Erdoğan bu haberlerden sıkılmış olmalı ki: ”Devlette İtibardan Tasarruf Olmaz” diyerek restini çekip kendi bildiği yoldan ilerledi.
Erdoğan yazlık ve kışlık saraylarının sayısını artırmaya devam etti,11 makam uçağının, 250 makam aracının olduğu, devlette makam araç sayısının 125 bine çıktığını duymaya başladık.
Devlette şatafat artık gizlenmiyordu…
Saray’da oturur da Saray’a yakışan kullanılmaz mı?
Erdoğan’ın eşi Emine Hanım’ın kullandığı çantasının 50 bin avro değerinde olduğu da etrafa yayıldı.
Siyasal iktidar takım taklavatıyla “bu saltanat düzenine çabuk ayak uydurdu.”
Devletin zirvesinde bulunan Silahlı ve sivil bürokrasiden oluşan elit kesimin maaşları halktan gizlenir oldu.
Generaller, Hâkim ve Savcılardan sonra Valilerin maaşları da kamuoyuna açıklanmaz oldu.
Böyle olunca…
Sivil bürokrasi de üç dört yerden maaş alan bürokratların sayılar ise sürüsüne bereket…
Şatafat ve saltanatı devlet bürokrasisinde bu dönemde de siyasal İslamcı kadrolar yaşamaya başladı.
Asrın reisinin “itibardan tasarruf olmaz sözünü” AKP’de siyaset yapan tüm kadrolar referans aldı,”davayı” böyle yorumlamaya başladılar.
Milletvekilleri, Bakanlar,Belediye başkanları bu kervana top yekûn katıldılar.
“Hukukun Adalet dağıtması,denetleme işlevi baypas edilerek, özgür basında susturulunca...”
AKP iktidarında yapılan yolsuzluklar, soygunlar ve adam kayırma olağan hale geldi.
İktidarın besleme medyası devlette olan ve basına yansıyan her hukuksuzluğa bir gerekçe bulmaya başladı.
AKP’ye bağlı hareket eden DİB’lığı ve sözde din adamları her yolsuzluğa ve hırsızlığa hadisler uyarladılar.
AKP’e din üzerinden siyaset yapmanın dozunu artırdı…
Bizim neslimizi bozdular “dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” diye “din üzerinden topluma format atmanın arayışına girip” vatandaşın yaşam tarzına da müdahale etmeye başladı.
Yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanırken.
Yargı kararlarını da tanımaz ve uygulatmaz oldu.
Ancak sonunda sabırlar taştı,17/25 Aralık’ın yapamadığını bir ıstakoz yaptı…
Yerel seçimde siyasal iktidar seçmenin tokadını yedi, halktan aldığı güvenoyunu kaybederken…
CHP’de ülkenin en büyük partisi oldu.
Burada muhalefete düşen “hukuk devleti” gereğini her an ifade etmek olmalı.
Önce hukuk demeli.
Siyasetin ülkede bir rant oyunu olduğunun somut örneği, Kamu İhale Kanunun(KİK) 192 defa değiştirilerek adrese teslim ihale verilmesidir,bu kokuşmuş oyunu muhalefet bitirmeli.
İktidara gelen AKP’nin zaman içerisinde ilk önce kendini ve çevresini sonra da kendi zenginini,kendi medyasını yaratan,bu soygun düzen tarumar edilip, imkânsız hale getirilmeli.
Son günlerde havada uçuşan şatafat tartışmaları sistemin eseri olduğu akla niye gelmez.
Bizim siyasetçiler toplumsal sorunları çürümüş siyasal sistem üzerinden ne zaman tartışacaklar tam zamanı değil mi?
Muhalefete bu görevi vatandaş verdi.
Siyasetçiyi zenginleştiren sistem nasıl oluyor da vatandaşı fakirleştiriyor?
Bunu muhalefet sadece gündeme getirmekle kalmayıp yıkıp atmalıdır.
Aksi halde hukuk toplumu olamadığımız sürece kutsanan insan değil ve hep devlet olacak ve oradaki soygun ve şatafatta hep sürecek.
Son yapılan yerel seçimlerde Belediyelerin borç batağı içinde olması ve Başkanların keyfi yönetimi ve saltanatı, sistemin değişmesinin kaçınılmaz olduğunu göstermiyor mu?
Muhalefete yetki veren toplum bu sorunları muhalefetin meydanlara çıkarak gündeme getirmesini, Saraya da taşımasını istiyor.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025